"Bir Wellington, bir risotto, iki minestrone çalıştırın abi! Diğer gidecek yanları nerde kaldı bifteğin?" Yiğitin sesi mutfaktaki bütün şefleri "Yes chef!" Diye sıraya dizerken Yiğit durmadan fiş çıkaran makineden gelen siparişleri okumaya devam ediyordu. O sırada tavalardan ve ızgaralardan çıkan dumanlar etrafı kaplamaya başlamıştı bile, Yiğit tezgahta bekleyen siparişleri alması için zile vuruyor fakat garson gelmiyordu. Duman gözlerini yaşartmaya başladığı anda "Kaç tane adamsınız servis öncesi havalandırmayı açmayı kimse akıl etmedi mi!" Kükreyerek havalandırma düğmesine vurdu ardından "SERVİS NERDE SERVİS ALO BİRİNİ ÇAĞIR ORDAN FUNDA ABLA GELSİNLER İSTEMEYİ BİLİYORLAR!" O sırada çöpleri çıkarmış boş kovayı getiren Funda hanım seri adımlarla içeriden servis müdürünü getirdi.
"Abi çocuklar nerde siparişler salamander (siparişi sıcak tutan makine) de ölüyor. Kurban olayım çağır birini çeksin şu servisleri koyacak yer kalmadı."
O sırada kardeşi Yiğit'in gözlerine kenetlenmiş bakan Kaan tek kelime etmeden duruyordu.
"Yiğit..."
"Lan çağırsana birini olum çıkaramayacağız servisleri bak patlarsak restoran düşük not alır iki tane yarrak gurme gelmiş..."
"YİĞİT!" Kaan sesini yükseltip gözyaşları içerisinde kardeşine bakıyordu.
"Ne var oğlum ne var sıçtık deme!" Elini sipariş ziline durmadan vuran Yiğit'in elini tuttu abisi.
"Gel abim bir sigara içelim hadi gel."
Yiğit bütün sinirleri gerilmiş bir şekilde "Rıdvan, buralar sende 5 dakika molaya çıkıyorum benden sonra sen çıkacaksın." Dedi ve abisiyle beraber arka kapıdan çöp konteynerlerinin olduğu yere çıktılar.Yiğitin terli yüzüne ve saçlarına rüzgar vurunca derin bir nefes alarak abisine baktı. Kaan elleri titreyerek cebindeki buruşmuş paketi çıkararak iki dal sigara aldı içinden.
"Hayırdır abi iyi misin tansiyonun falan mı oynadı yine? Hastaneye götüreyim mi?" Dedi Yiğit.
"Servise girme Yiğit, kimse sana söylemesin diye tembihledim. Oğlum annemiz..." dedi sustu.
"Ne annemiz oğlum söylesene gerisini?"
"Yiğit annemiz vefat etti." Dedi.
Gözleri dolan Yiğit elleri karıncalanmaya ve iyi hissetmemeye başladı. Sırtını duvara yaslayarak dizlerini kırıp çömeldi. Abisi de takım elbisenin ceketini açarak eğildi yanına.
"Korkma oğlum acı çekiyordu zaten, birbirimize sahip çıkacağız artık. O da diyordu birbirinize emanetsiniz diye. Sana söylemedim ne tepki vereceğini bilmiyordum." Dedi Kaan burnunu çekerek gözyaşları içerisinde.
Yiğit biten sigarasını uzağa parmaklarıyla fırlattı. Göz yaşlarının düştüğü sakalları çekiştiriyor önündeki asfaltı inceliyordu. "Yiğit, eve gidelim mi abim?"
"Sigaran bittiyse söyle servisleri çeksinler sikerim onların yapacağı işi." Diyerek ayağa kalktı Yiğit ve üniformasını silkeleyerek mutfağa geri döndü.
"Rıdvan! Şefim molanı yap 5 dakika sonra burdasın sonra Stajyer çıkacak." Dedi ve fiş makinesinin başına geçti.
"Masa 3 ortaya Napoli yancı Sezar!" Dedi ve çıkacak tabakların dekorlarına gözü takıldı.
"Uğur şefim bak bu kuşkonmazları blanch yapmazsan rengi bok gibi oluyor. Dediğim gibi yap bir dahaki sefere, bir de sosu bilekten çek tabağın üstüne böyle yarım ay gibi olsun yapamıyorsan bi çember kullan yani babacım yamuk yumuk olmasın." Dedi ve eğildiği tezgahtan doğrularak "ÇIKAN HER TABAK AYNI OLACAK FABRİKASYON OLACAKSINIZ! FARKLI MASALARA AYNI SİPARİŞLER FARKLI SUNUMLARLA GİDERSE HARCARIM SİZİ GECE!" O sırada Kaan arka kapıdan içeri girdi burnunu temizleyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın İzi
ActionAnnesinin vefatından sonra ailesinin evine yerleşmek için tadilata karar veren Yiğit yıllardır bakım görmemiş evi onarmaya başlar. Bekar ve restoran sahibi olan Yiğit bu evin tadilatı için evin planlarının olduğu şemayı eline aldığında bir eksiklik...