maNga-Batan Dünyanın Malları
_________
Karşımdaki İngo'nun önünde minik kedimi kucaklıyor, sevgi sözcükleri yığıyordum.
O ise sadece yaratık görmüş gibi bize bakıyordu. Bu haline gözlerimi devirdim."Ne bakıyorsun öyle? İlk kez mi kedi-abla ilişkisi gördün?"dedim o şaşkınlıkla bakarken. Güldü.
"Hayır, ama bir kediyi bu kadar seveni görmedim. Ben köpekleri tercih ederim."demesiyle Arya tısladı. Tıslamasıyla Arya'ya kötü kötü bakan İngo'yu görünce kahkaha attım.
"Bence pisikopat olan sensin."dedim tanıştığımız güne atıfta bulunarak. Bu sefer kötü bakışlarını bana çevirdiğinde yine güldüm. Ama bir anda gülümsedi.
"Güldüğünü görmek güzel Vale."dediğinde "Vale?"dercesine ona baktım.
"Valencia'nın kısaktması yani, ismin çok uzun. Mesela benim adım da İngoria ama herkes bana İngo der."dedi. "Yani demek istediğim, seni izlediğimden beri gördüğüm kadarıyla nadiren gülüyorsun. Seni mutlu etmek beni sevindirdi."dedi hafif kızararak. Güldüm tekrardan.
"Belki de şu Swena'nız bana iyi geliyordur ha?"dedim şakasına. Hemen düzeltti.
"-mız olacaktı."demesiyle gözlerimi devirmemek için zor durdum. Bir anda kalktı ve dolabına gitti.
Şuan İngo'nun odasındaydık. Arya'yı almamak için çok ısrar etmişti ama ben tabiki de almıştım. Arya ben kapsüldeyken Swen Barınağına götürülmüştü. Ben isteyince onu geri almıştık. Onsuz duramazdım.
İngo'nun odası mavi ve lacivertin tonlarındaydı. Etrafta ise kırmızı büyük mumlar vardı. Nedenini sorduğumda ateş gücünü çalışmak için bu mumları kullandığını söylemişti. Şuan ise ben İngo'nun yatağında Arya'yı okşuyordum ve bundan hoşlanmadığına emindim.
Umrumda mıydı peki?
Sorunun cevabını biliyorsunuz.
İngo Talia ile yaşıyordu fakat buraya geldiğimden beri Talia ortalıkta yoktu. Bana yöneticilerden olduğunu söylemişti, büyük ihtimalle işleri yoğun olduğu için gelemiyordu. Ben ise İngo rehberim olduğu için onunla birlikteydim.
İngo dolaptan iki tane kıyafet çıkarınca afalladım. Biri kız kıyafetiydi. Omuzları geniş, sivri siyah bir kıyafetti. Tüm vücudunu kaplıyor gibi görünüyordu ama bacak kısmında kıyafetin siyahlığına zıt olacak şekilde beyaz şeritler vardı ve ayakkabıları da beyazdı. Siyah eldivenlerle birlikteydi. Erkek olanında ise omuzlar bol ve sivri değil, tişört kolu gibiydi. Bakışlarımı görmüş olmalı ki konuşmaya başladı.
"Bunlar okul kıyafetlerimiz."dediğinde devam edecekken onu durdurdum.
"Hop, dur bakalım okul mu dedin? Hiç bahsetmemiştin."dediğimde gözlerini kıstı.
"Çünkü kapsülden çıktığından beri sadece 2 gün geçti! Önceki gün Swena'yı gezdirdim, vakit yoktu. Ama şimdi söylüyorum, güçlerini doğru kullanman için tabiki okula gitmen gerek. Eltran olsanda cahil kalmamalısın."dedi göz kırparak. Ardından devam etti.
"Okulun adı Kitana, bölümlere göre detaylı birsürü dersi var. Senin için zor olacak ama gücünü doğru anlaman için bütün derslere girmen lazım Vale. Ayrıca bazı önemli şeyler var."dediğinde kaşlarımı çattım. Devam etti.
"Kimsenin senin Eltran olduğunu bilmemesi gerekiyor. Kendini Era olarak tanıtacaksın. Ve sanırım sana bazı şeyleri anlatmam için doğru bir zaman."dedi. Hiçbirşey anlamıyordum.
"Neden Eltran olduğumu saklıyorum, bu iyi birşey değil mi?"dedim. Derin bir nefes verdi.
"Herşeyi doğru anlaman için sana bazı şeyleri anlatmam lazım."dedi. 'Devam et.'der gibi başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eltran
FantasyIrmak Göklü ablasıyla yaşayan, kendi halinde ve normal bir kızdır. Fakat onun için normal bir günün ona yeni başlangıçlar açacağını öğrenecektir. Irmak bir kelebek gibi ruhunu özgür mü bırakacaktır, yoksa geçmişin acılarını hatırlayarak kendi kendin...