0.6

20 4 16
                                    

Yüzyüzeken Konuşuruz-Sen Varsın Diye
____

İngoria Mapel

Mj'nin içinde şokun etkisiyle bayılmış kıza baktım. Yanında duran kedi bana öfkeyle tıslıyor, sanki bütün bunlar benim elimdeymiş gibi bana kızıyordu. Swena'yı, Dünya'mı ilk kez suçluyordum.

Yeni başlayan bir Era'ya Dünya'dan gelen bir Eltran'ı vermeleri ne kadar doğruydu? Belki bu kız benim 3 katı gücüme sahipti, belki 5, ayrıca bu benim ilk görevimdi. Evet, aramalara çıkmayı ben istemiştim fakat bu kadar özel birine daha yeni aramaya katılan bir Era'yı vermeleri çok saçmaydı. Böyle olacağını hepsi biliyordu. Eminim ki biliyorlardı. Ben bunları düşünürken kedinin beni ısırmasıyla öfkeyle yerimden doğruldum. Bir kedi eksikti zaten!

Kız çok zorlamıştı. Evet, ailesinden uzaklaşmayı hemen kabul etmesini beklemiyordum ama onun ailesi bile yoktu, sadece ablası ve teyzesi vardı. Ayrıca onu görmüştüm, mutsuzdu, zorbalık görüyordu.

Kim buna daha fazla katlanmak isterdi ki?

Sahip olduğu gücün farkında bile değildi. Dünya'yı değiştirebilecek bir güçtü bu. 4 ve buzu da sayarsak 5 özel gücü elinde tutuyordu, üstelik eltran olduğu için ayrıca güçlüydü. Normalde güçlerini kimse bu kadar çabuk sürede kontrol etmeyi başaramazdı. Fakat o kendi güçlerini küçümsüyor, olmamasını diliyordu. Kendini ezik görüyordu fakat o Swena için çok özeldi. Bir anda kızın Arya dediği kedinin beni tırmalamasıyla kendime geldim ve tekrardan kıza döndüm. Hala baygındı, uyanmasını beklemiyordum zaten. Şok çok güçlüydü. Kızı ve kediyi kucağıma aldım ve bana verilen walt sayesinde Swena'ya, yaşamıma, hayatıma döndü
Beni görevlendirdikleri labaratuvara dönmüştüm. Karşımda dikilmiş bir adet Quart görünce yerimde sendeledim fakat alışmıştım zaten onun bu aniden gelişlerine. Yanında ise Talia mosmor gözleri beyaz önlüğüyle gülümsüyordu.

Quart bir Era'ydı. Toprak ve Ateş güçlerine sahipti, ve yıllardır gördüğü eğitimiyle güçlerini kullanmada ustaydı. 25'li yaşlarında olduğu belliydi fakat asla yaşını kimseye söylemezdi. Simsiyah dağınık saçları, kırmızı gözleri ve saçlarıyla aynı koyulukta siyah takım elbisesiyle bir vampire benziyordu. Ruhsuzdu, herzaman böyleydi zaten. Onun bir duygusu olduğundan hep şüphe ederdim. Fakat bu kadar ciddi birisi olmasına rağmen kucağımdaki bayılmış Eltran'a sinsi bir sırıtış sunuyordu.

Talia ve Quart kardeşlerdi, fakat Talia abisinin aksine bir Lora'ydı. Yani sadece tek bir gücü vardı ve bu güç büyük değildi. Havayı kontrol etme gücü vardı. Upuzun siyah saçları, mor gözleri ve genelde hep gülümseyen yüzüyle Quart'ın aksine o bir periyi andırıyordu. Fakat şuan gülümsemiyor, sadece korku dolu bakışlarla Irmak'a bakıyordu.

Onları küçüklüğümden beri tanıyordum. Quart benim için baba rolündeydi. Pek baba gibi davrandığı söylenemese de onu seviyordum. Talia ise hep bir abla, anneydi. Üzgün olduğum anlarda yanımdaydı, beni güldürürdü, sarılır, annemin eksikliğini hissettirmezdi.

O kızla bir bağ kurmuş gibiydim bu yüzden. Aynı yaştaydık, o da annesi ve babasını tanımıyordu, annesini tanımadan kaybetmişti. Ve nedense dış görünüş olarak tıpatıp olmasa da benziyorduk. Bunun nedenini bilmiyordum ama Irmak'ı, Valencia'yı, ya da Talia'nın diliyle Selenophile, benim diyişimle Meyus'u seviyordum. Onu uzun zamandır aramalar için izliyordum. Çok güçlü biriydi, yaşadıklarına rağmen, ablasından başka kimsesi olmamasına rağmen. Yani, benim gibi.

"İndirmeyecek misin?"dedi Talia benim şaşkın gözlerimi görüp. O anda Meyus'u hala tuttuğumu fark ettim ve iç çekerek kapsüle bıraktım. Kızın güçlerini kontrol etmek için onu birsüre daha uyutacaklardı. Geri çekildiğimde Quart baştan beri planladığı şeyi ortaya koyuyordu. Az öncekinin aksine sırıtışı biraz azalmıştı.

EltranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin