0.3

25 4 28
                                    

Dedublüman-Belki

Sabahın 5'iydi.
Sabahın 5'iydi ve daha gün aymamıştı bile.

Zelal gitmişti ve ben tekrardan kendi yalnızlığım içinde, garip duygularımla sabahın 5'inde başbaşa kalmıştım. Ne kadar güzeldi.

Zelal gideli 2 gün olmuştu. Ve ben hala elementleri düşünüyordum. Bilimsel olarak 4 büyük element yoktu bile! Ama bu, bir efsaneydi. 4 büyük element...Beni düşündüren buzu da kontrol edebilmemdi.

Zelal gittikten sonra ablamdan gizli buz ve toprak kontrolüne çalıştım, şaşırtıcı olan ise gerçekten iyi kontrol edebilmemdi. İlk başlarda kendime canavar diyordum fakat şimdi tekrarda bunu düşünüyordum. Ya canavar değilsem? Güçlerimin olması onları iyiye kullanamayacağım anlamına gelmiyordu.

Ama şuan düşüncelerimden kurtulmam gerekiyordu çünkü okul tekrar başlamıştı. O eziyetleri tekrar çekmek zorundaydım. Evet, ben de zorbalık gören bir kızım. Hem fiziksel hem ruhsal olarak onlar yüzünden çöküşteydim fakat Zelal bunu azaltmıştı. Kimse bilmiyordu. Kim-se. Moraran yerlerim için ablama düştüm veya vurdum diyordum her seferinde. İnanıyor muydu, bilmiyordum fakat bunlar benim yalanlarımdı işte. Saklıyordum çünkü gittiğim okul çok özel bir okuldu, buraya girmek için 8. Sınıfta çok ama çok çalışmıştım. Sonucunda 490 gibi çok iyi bir puanla normalde özel olan bir okula nerdeyse %100 bursla girmiştim. Ablam çok mutluydu, onu görseydiniz bana katılırdınız. Bende öyleydim. Bu okul evet belki ruhuma iyi gelmiyordu ama bana iyi bir üniversitenin kapısını açacaktı belkide. Bu yüzden kimseye söylemiyordum. Ablam bunu duysa beni direk okuldan alırdı, dinlemezdi bile. Zaten burslu geldiğim için okul daha çok para yatıranları seviyordu. Bu yüzden öğretmenler zorbaları görmezlikten geliyor, okul sanki onlar için dönüyordu. Anlarsınız ya. Hayat acımasızdı. Ne kadar emek verirseniz verin birileri sizden hep üstün oluyordu.

Ve ben yine bir okul günün sabahında uyanmıştım aynada çirkin yüzüme bakıyordum. Basbaya çirkindim işte. Herkes güzelsin diyordu ama değildim. Ama artık umursamıyordum. Sadece kendime güzel görünmek amacımdı. Bu yüzden hep saçlarımı dağınık bir şekilde bağlamam yetiyordu. Çünkü benim için güzellik buydu. Rahatlık, biraz da saçmalık. Gülümsedim, kendime bakıp öylece gülümsedim.

Telefonumdan "Belki" şarkısını açtım.

"Omzumda işlemediğim günahlar,
Sözlerimde riya var.
Kederimde bir aşk...
Görüyor mu?"

Bir yandan şarkı sözlerini söylerken bir yandan uzanıyordum. Kalktım, evi sessiz adımlarla gezmeye başladım. Annemin mektupları, onlara ihtiyacım vardı. Beni üzerlerdi, ama sonuçta annemindi onlar. Onun yazdığı, onun teninin değdiği... Vazgeçtim. Dayanamazdım. Hüngür hüngür ağlardım çünkü, kemdimi tanıyordum koridora oturdum. Yine saçma şeyler düşünmeye başladım. Annem neden bunu kendine yapmıştı? Bizi alıp gidemez miydi? Babam bu kadar mı kötüydü?

"Öldürdüm çiçeğimi, yaşatamadım..."

Ağlamam için annemin mektuplarına gerek yoktu. İşte, yine ağlıyordum. Belkide benim yüzümdendi ha? Annem hem babam, hem de ikinci bir çocuğa dayanamayacağına karar vermişti.

Kaşlarım çatıldı bunu düşününce. Ayağa kalktım ve etrafımda dönmeye başladım. Kendi kendime konuşmaya başladım birden. Arkamdan ablamın geldiğinden haberim yoktu bile.

"Saçmalama be- AĞAĞAĞAĞĞĞA"

"AAĞAĞAĞĞAĞAĞĞ"

"AAĞAĞĞAĞAĞĞAĞ"

"AĞAĞAĞ- IRMAK SEN MİYDİN ALLAH SENİ KAHRETMEYE"

"ASIL ALLAH SENİ KAHRETMEYE ABLA!"

Hala üstümde şaşkınlık varken gülmeye başladım. Ablam da şoku atlatmıştı.

EltranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin