uyarı: bu bölüm için hiçbir uyarım yok. aşağıdaki kız yui hirasawa, minho bir yerde ondan bahsediyor diye koydum. kucağındaki bahsettikleri gitar.
Seungmin geldikleri yeri bilmiyordu. Çok işlek bir cadde değildi. Nadiren birkaç araba geçmişti ama sırtlarında gitarları olan birkaç kişi sayesinde caddede ne olduğunu anlayabiliyordu.
Jisung, "Ben içeri gireceğim. Sen burada beni bekle," diye belirtti.
Seungmin onu dinlemek istemiyordu ve kesinlikle güvenmiyordu. Bu yüzden başını iki yana salladı. "Niye? Seninle gelip alabilirim. Sonra da yolumuza bakarız."
"Bak," Jisung karşı kaldırımda bulunan dükkanı işaret etti. İçerisi loş sarı ışıklarla aydınlatılmış, boy boy gitarlar duvarda belli oluyordu. Camekandan belli olacak şekilde birkaç Yamaha gitar duruyordu. Üzerinde satılık değildir yazan George Harrison'a ait olduğu belirtilen gitar ortada daha yüksek bir zeminde duruyordu. "İçerideki eleman bizden birkaç yaş büyük ve aşırı kıl birisi tamam mı? Bu yüzden elimden geldiğince onu kızdırmadan bunu halledeceğim ve gitarını getireceğim. Anladın mı?"
Seungmin, Jisung'u söylediklerini analiz ederken kirpiklerinin altından Jisung'a baktı. Suratından saf nefret aktığını az buçuk tahmin edebiliyordu ama düzeltmek için hiçbir şey yapmadı. "Tamam." Dedi ve ardından, "Eğer salakça bir şey yaparsan evini gelirim ve kıçını annenin gözü önünde tekmeleri." diye bir tehdit savurdu.
Jisung etkilenmiş gibi durmuyordu ama yine de kafasını sallayıp karşı kaldırıma geçti. Seungmin orada ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu. Hava iyice kararmaya başladı. Soğuk yüzünden titremesi de an meselesiydi. Aklının bir köşesinde bu geceyi nerede geçireceğine dair çarklar dönüyordu. Yurda geri dönebilirdi. Çitlerin açıklığını biliyordu ama nöbetçiye yakalanmadan yatakhaneye gidebileceğini sanmıyordu. Ayrıca çoktan sayım yapılmış olmalıydı ve odaları toplamda üç kişiyi barındırdığı için gizlice sızması zordu. En mantıklısının okula dönmek olduğunu düşünürken Jisung'un gitar dükkanından eli boş bir şekilde çıktığını gördü ve düşüncelerinden uzaklaşmasına yetti. Jisung ona bakmamak için bomboş olan caddenin sağına soluna baktı ve hızlı adımlarla Seungmin'in önüne geldi. Yüzünde gergin bir gülümseme vardı.
"Şey, satmaya hevesli değil." Dedi ve olduğu yerde hafifçe hareket etti. Seungmin sinirden yanağının içini ısırırken:
"Siz gitarımı tam olarak ne kadara sattınız?" diye sordu.
"On milyon won."
"Ne?!" İnanmayan gözlerle Jisung'a baktı. "O gitar otuz milyon won değerinde tabii ki sana on milyon wona satmayacak!"
"Yuh," Jisung kocaman gözlerini Seungmin'e çevirdi. Fiyatı hakkında en ufak fikri olmadığı belliydi. Dükkandaki elemanında bunu bildiği ve bir güzel iki gerizekalıyı dolandırdığı böylece ortaya çıkmıştı. "Minho piçi!" Jisung dükkana bir bakış atarken ağzının içinde geveledi. "Pekala siktirip gitmeyi düşünüyordum ama beni dolandırdığı için onun ağzına sıçacağım." En başından hırsızlık yapıp başkasının gitarını satan kendisi değilmiş gibi konuşması hakkında Seungmin bir yorum yapmak istedi ama Jisung ona izin vermeden konuşmaya devam etti. "İçeri gir. Gitarlardan anlıyorsun zaten, onunla konuş ve bir gitar istediğini falan söyle-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
road runner ve embesil çakal | seungsung
FanfictionSeungmin sadece Jisung'u kendisine istiyordu. Bunda yanlış olan neydi ki?