yorum yapmıyorsunuz beni çok üzüyorsunuz ablalar
Felix, Changbin ile beraber arabaya binip giderken ikili ona el salladı. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu be okulun bahçesi çamur içindeydi. Hava o kadar soğuktu ki Seungmin süveterinin kalınlığına rağmen üşümüştü. Tentenin altında ıslanmıyorlardı ama parmak uçlarının donmasını pek engellemiyordu.
Felix'in ona Jisung'a açılmak istediğini bahsetmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Seungmin ilk andaki kadar üzgün hissetmiyordu ama ne zaman ikisini bir arada görse kalbine bir şeylerin saplandığını fiziksel olarak tadıyordu. Boğazının yanmasına başta anlam veremiyordu ama midesi bile o kadar bulanıyordu ki kusmak istemesine neden oluyordu.
Jisung havaya bakarken, "Bugün bize gel." dedi. Sesi alışılmışın dışında sakindi.
"Ah, bugün yurda gideceği-"
"Yah!" Jisung bağırdı. Seungmin durduğu yerde sıçrarken kalbini tuttu. "Kaç gündür beni oyalıyorsun. Neye sinirlendin?"
"Bir şeye sinirlen-"
Jisung yeniden bağırdı ama bu sefer Seungmin'i korkutmak yerine sinirlendirdi. Sağına soluna Jisung'a fırlatabileceği bir şey bulmak umuduyla bakındı. Hiçbir şey yoktu.
"Sinirlenmediysen beni neden oyalıyorsun? Kaç gündür sana bize gel diyorum." Sesini incelterek Seungmin'in hareketlerini taklit etmeye başladı. "Yurda gitmem lazım! Koruyucu aileme gitmem lazım! Sadece bunu söylüyorsun."
"Bir daha beni taklit edersen seni çok fena döverim."
"En azından bir şey yapmış olursun!" Jisung ayağını yere vurarak bağırdı. "Bugün bize gel dedim sana!"
"Çocuk musun be sen?"
"Evet, öyleyim! Bir sorun mu var?"
"Çocukça davranmam olabilir mi?" Jisung ona bir bakış attı. Neredeyse kalbi kırılmış gibi. Bu da Seungmin'in anında pişman olmasına neden oldu. Seungmin pes ederek, "Tamam! Tamam! Geleceğim." diye mırıldandı.
Jisung az önce bütün tantanayı kendisi çıkarmamış gibi kocaman sırıtarak Seungmin'in yanına sekti. Kolunu onun omzuna dolayıp göğsüne doğru çektiğinde Seungmin bakışlarını sabit tutmaya çalışıyordu. "Tamamdır! Umarım şemsiyen vardır. Benim yok."
"Bu yüzden beni çağırıp durdun değil mi?"
"Seungmin-ah," Jisung sesini aşırı ciddi bir şekilde çıkmasını sağlayarak iki elini Seungmin'in omzuna yerleştirdi. Suratından oyuncu havası hissediliyordu ama Seungmin onun tiyatrosunu izlemekten hoşlanıyordu. Bu yüzden sesini çıkarmadı. Seungmin'e, "Seninle beraber eve ıslanarak giderim. Sen iste yeter ki!" dedi.
Seungmin sadece gözlerini devirdi.
"Bana inanmıyor musun?" Jisung, Seungmin'i hafifçe sarstı. "Bekle o zaman!"
Seungmin onun boş konuşmalarına alışmıştı. Ne yapacağını görmek için beklemedi bile. Sınıfına çıkmak için arkasını döndüğünde Jisung'un, "Yah!" diye bağırmasını duyabiliyordu. Ancak bir değişiklik vardı. Sesi kesik kesik, anlaşılmaz ve boğuk çıkıyordu. Seungmin onun maskaralığına bakmak için arkasını döndüğünde Jisung'un varendadan atladığını, tentenin korumasından çıkarak kendisini yağmurun altına attığını görebildi. Küçük dilini yutacaktı. Seungmin gerçekten küçük dilini yutacaktı. Aceleyle Jisung'un yanına koşturdu.
"Sen salak mısın? İçeriye gel!"
"Artık bana inanıyor musun?"
Seungmin onu gerçekten dövmek istiyordu. Jisung'a uyarak -ya da sadece o da maskaralığa katılmak istiyordu- varendadan atlamaya, onun yanında olmaya çalıştı. Ancak beklemediği şey ayağının kayması, tam götünün üstüne yere düşmesi, yerin tamamen çamur olması ve üstünün başının leş gibi olmasıydı. Seungmin gerçekten Jisung'u dövmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
road runner ve embesil çakal | seungsung
FanfictionSeungmin sadece Jisung'u kendisine istiyordu. Bunda yanlış olan neydi ki?