Seungmin, Jisung'u büyükannesinin evine götürdüğünde ikisi de on altı yaşına girmişti. Seungmin, büyükannesiyle görüşüp görüşmemek arasında çok kalmıştı. Ailesinin de orada olmasından ve belki ona bir şey yapmak istemelerinden korkuyordu. Öyle ki bu buluşma isteği ilk kendisine ulaştığında tamamen görmezden gelmesinin sebebi buydu.
Ailesini açıkcası tanımıyordu. Onlarla en son on iki yaşındayken beraberdi ve o zamanki anıları çok da net değildi. Ara sıra nasıl göründüklerini düşündüğünde bile kafasının karışmasının sebebi buydu. Onları hatırlamıyordu.
Ancak büyükannesini hatırlıyordu. Tüm bu yatılı yurda gönderilme meseleleri tartışılırken ailesine rest çekip görüşmeyi bırakmıştı. Bunun Seungmin'e bir faydası olmamıştı ama olayın içinde sessizce kalmak istemediğini göstermesi de bir şeydi. Yine de tüm bu yaşananların üzerinden dört yıl geçmişti. Belki onun da fikirleri değişmiştir ve ailesiyle görüşmeye geri dönmüştür. Ne de olsa et tırnaktan ayrılmazdı değil mi?
Seungmin, büyükannesinin kendisiyle görüşmek istediğini ilk Felix'e söylemek isterdi ama Felix genel olarak yurtta değildi. Son koruyucu ailesiyle arası iyiydi ve hep onların yanında kalıyordu. İletişim halindelerdi ama çok sık görüşmedikleri de bir gerçekti. Bu yüzden ikinci ve aslında emin olmadığı seçenek olan Jisung'a söyledi. Jisung'a güvenmiyor değildi sadece Jisung için aile bağları çok önemliydi ve büyükannesinden böyle bir adım atıldığını duyduğu an gitmesi için onu cesaretlendireceğini biliyordu.
Ve tam anlamıyla öyle de olmuştu. Söylediği gibi Jisung, "Gidip onunla görüşmelisin! Belki de hala ailenle görüşmüyordur!" demişti.
"Bilmiyorum, bu işler biraz karışık."
"Hayır, değil. Seninle geleceğim."
"Gideceğimi söylemedim Jisung."
Jisung buna aşırı şaşırmış gibi bir ifade takındı. "Dostum, neden?"
Evet, Seungmin bundan nefret ediyordu. Jisung'un ona dostum demesinden. Onunla dost falan olmak istemiyordu.
Felix artık onlarla çok az takıldığı için Seungmin çoğu zaman sürüngen gibi Jisung'un tepkilerini ölçmek için hamlelerde bulunurdu. Başını omzuna yaslardı, koluna sarılırdı, karnının üzerine yatardı. İşin kötü tarafı Jisung bunları umursamazdı. Ona ne yapıyorsun demezdi. Uzaklaş, ucube demezdi. Tam tersine eğer karnının üzerine yattıysa elini Seungmin'in saçının üstüne yerleştirir ve usulca okşardı. Omzuna yasladıysa elini tutardı. Koluna sarıldıysa çenesini başının üstüne yaslardı. Seungmin onun dışında kimseyle böyle bir fiziksel yakınlık kurmazdı ama Jisung neredeyse çoğu arkadaşı ile böyleydi. Bu yüzden Seungmin onun niyetinin ne olduğunu biliyordu.
"Bana dostum deme." Seungmin tükürdü. Artık konu büyükannesinden uzaklaşmaya başlamıştı. "Bunu düşüneceğim, tamam mı?"
"Bunda düşünülecek ne olduğunu göremiyorum ama tamam, sana uyacağım." Jisung az önceki çıkışı umursamadı. Çoğu zaman Seungmin'in ona sataşmasını umursamazdı. "Felix ile konuştun mu?"
"Hayır, onu çok nadir görüyorum."
"Ben de. Sanırım Changbin'in ailesi onu evlat edinecek."
Seungmin omuz silkti. "Şanslı piç."
"Öyle mi dersin?"
"Değil mi? Evlat edinme zaten Kore'de başlı başına kabul gören bir şey değil. Birisi evlat ediniyor ve bu kişiler zengin, Felix'in hayatı için artık endişelenmesine gerek yok. Bu noktada şanslı bir piç değil de ne?"
Jisung dudaklarını öne uzattı. Seungmin onu öpmek istiyordu. "Onu özledim."
Seungmin ona katıldı. "Ben de özledim. Ancak daha iyi bir hayatı olacaksa onu özlemeye devam edebiliriz, çok önemli değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
road runner ve embesil çakal | seungsung
FanfictionSeungmin sadece Jisung'u kendisine istiyordu. Bunda yanlış olan neydi ki?