Seungmin ikisinin ne konuşacağını asla bilmiyordu. Müzik odasında piyanonun altında saklanırken karnının ağrımasının, sanki bir piyanonun altında kalmış(?) gibi hissetmesinin nedeni buydu.Felix bir önceki gece Seungmin'e, "Zamanı geldiğinde ona açılacağım elbette. Şu an uygun bir zaman değil. Önce Changbin hyung ve ailesinin beni evlat edinmesini bekliyorum." dedi.
Seungmin sadece yutkundu. Birkaç gün önce Jisung ile öpüşmemiş, sonra beraber akşam yemeği yememiş ve kapıda onu uğurladığında sarılıp sarılmaması gerektiğini bilmediğinden garip bir tokalaşma yapmamışlar gibi davrandı. Daha önce evlerinden ayrıldığında onu sarılıp sarılmadığını o an aklına bile getiremedi. Sanki yapması gereken bir şeydi ama nasıl yapılacağını bilmiyordu.
Seungmin sadece Jisung'u kendisine istediği gerçeğini Felix'e söyleyemezdi. Bu noktada Felix'den nefret ediyordu. Nefret etmemesi gerektiğini biliyordu ve açıkcası bu gerçekten de nefret ediyordu.
Felix'in, Jisung'dan neden hoşlandığını düşünmüyordu. Açıkcası kendisi de Jisung'dan hoşlanıyordu ve Jisung'un varlığı birisinin ondan hoşlanması için yeterliydi.
Ancak Felix her zaman Jisung'a itiraf edebilecek zamana sahipti. Neredeyse lisenin başından beri beraberlerdi ve bunun üzerinden iki yıl geçmişti. Herhangi bir zamanda itiraf edebilirdi ve Seungmin'in, Jisung'dan hoşlanmamasını sağlayabilirdi. Seungmin'in, Jisung'dan hoşlanmasını beklemez zorunda değildi!
Seungmin kimi kandırmaya çalıştığını bilmiyordu. Kendisinin de Felix'e itiraf edebileceği pek çok an vardı ama o da Jisung'dan hoşlandığını Felix'e söylememişti. Tüm o zamanlar kendisine bile itiraf edemezken ona nasıl söyleyeceğini bilmediği de bir gerçekti.
*
Birkaç gün boyunca Jisung ile arası oldukça garipti. Seungmin ne söyleyeceğini bilmiyordu ve Jisung'un da aynı sebepten ötürü kendisinden uzak durduğunu düşünüyordu. Diğer seçeneği görmezden gelmek için elinden geleni yaptı: Jisung'un onu öptüğü için pişman olması seçeneğini. Böyle bir şeye dayanabileceğini zannetmiyordu.
Felix bazen yurda gelip onun hakkında konuşuyordu ama artık Seungmin onu neredeyse hiç dinlemiyordu. Mümkün olan en kısa zamanda evlat edinilmesini ve dünyanın bir ucuna gitmek zorunda kalmasıyla ilgili hayaller kuruyordu. Bu hayallerle çok gurur duymuyordu. Felix ona her zaman nazik davranmıştı. Gitarını çalıp Jisung'a verdiğini zamanı saymazsak elbette. Arkadaşlık evresine geçtikleri zaman boyunca gerçekten nazikti. Onun hakkında böyle şeyler düşündüğü için kendisini kötü hissetse bile engel olamıyordu. Jisung'u seviyordu ve onu istiyordu. Bunda yanlış olan neydi asla anlamayacaktı.
Öpücüğün ilk haftası okulda Jisung ve o gözleriyle ebelemeç oynadılar ve yine konuşmaktan kaçındılar. Jisung ve Felix derslerine gitti. Seungmin de kendi dersliğine gidip okuldan sonra müzik odasına saklandı.
Bir kolunu gözlerinin üzerine örterken orada uyuklayacağına emindi. Tanrının elbette onun için başka bir planı vardı. Müzik odasının kapısı açıldı ve Seungmin başını geriye çevirip gelene bakmaya çalıştığında bir anda Jisung'un eğilip gözlerini kendisine dikmesiyle yerinden sıçradı.
"Ahh!" Diye bağırırken iki eliyle kafasını vurduğu yere dokundu.
"Özür dilerim." Jisung hiç üzgün olmayan bir ses tonuyla konuştu. "Seni arıyordum ve burada olduğunu düşündüm."
Seungmin aslında ondan kaçınmıyordu. Gerçekten. Sadece ne konuşacaklarını bilmediği için kendisini aşırı gergin hissediyordu ve bu yüzden suçlanmaması gerektiğini düşünüyordu. "Buradan başka nerede olabilirdim gerizekalı?!" Ve evet, Jisung'a bok gibi davranmasının en büyük sebebi de bu bilinmezlikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
road runner ve embesil çakal | seungsung
FanfictionSeungmin sadece Jisung'u kendisine istiyordu. Bunda yanlış olan neydi ki?