2

723 68 14
                                        

Nazlı amir alarmın sesi ile gözlerini açmış ve tek gözle çalmaya devam eden alarmı kapatmıştı. ' Evet işte başlıyoruz ' diyip yataktan heyecanla kalkıp duşa girmişti. Artık rahat rahat duş alamayacağını bildiği için duşunu uzun ve keyfini çıkara çıkara almıştı. Duştan çıktıktan sonra saçlarını kurutup kıyafetlerini giyinmişti. Banyodan sonra acıktığını fark edip mutfağa girmiş ve dolabını açmıştı ama dolabı bomboştu. Dolabı hayal kırıklığı ile kapattıktan sonra dolabın üstünde ki magnetten her zaman spariş ettiği lokantayı arayıp kahvaltılık bir şeyler spariş etmişti. Dün ki dosyayı tekrar eline alıp inceledikten sonra dosyayı banyoya götürmüş küvetin içinde yakıp yok etmişti. Sonuçta biraz sonra tutuklanacaktı evde bu görevle ilgili bir kanıt bırakmaması lazımdı.

Dosya tamamen yandıktan sonra toplanılabilir kalıntılarını çöpe atmış geri kalan küllerin üzerine de su döküp küvetin içini temizlemişti. Banyoda işi bittikten sonra oturma odasına geçip sipariş ettiği yemeğin gelmesini beklemeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra kapısı çalınca yemeğinin geldiğini anlamıştı. Allahım yani bu kadar uzun sürmek zorunda mıydı. Kapıyı söylenerek açmıştı

" Neden bu kadar geç kald- " demesine fırsat vermeden iki polis birden üstüne atlamıştı. Diğer kalan polsilerde hızla eve girip etrafı dağıtarak araştırmaya başlamıştı.

" Noluyor burada siz ne hakla evime girersiniz ben amirim bırakın beni " diyip kollarını tutan polislerden kurtulmaya çalışmıştı ama nafileydi. İçinden

' erken geldiler bari kahvaltımı yapsaydım ' diye söylenirken çok sessiz kaldığının farkına varıp tekrar bağırmaya başlamıştı.

" Bırakın beni hepinizi sürdüreceğim hepinizi hadsizler " diye bağırınca acaba çok mu ileri gittim diye düşünmesine fırsat kalmadan kolunu tutan polislerden birinin direseğini karnında hissetmesiyle ileri gittiğini anlamıştı. İçinden o polisi tebrik etmiş ve karın ağrısı ile söylenmeye devam etmişti.

" Ne arıyorsunuz sizi buraya kim gönderdi arama emriniz var mı " demesinin ardından bir polis yatak odasından çıkarak

" Bulduk efendim hepsi burada gizli bir bölmede saklanmış " dediğinde neyden bahsettiklerini anlamıştı. Dosyada zaten nazlı amirin nasıl ve ne için tutuklanacağı yazıyordu. Polisin bu söylemi üzerine nazlı amiri tutan polisler dışındaki polislerin hepsi yatak odasına akın etmişti. Ellerinde tutukları iki çanta ile beraber dışarı çıkmışlardı. Nazlı çantaları gördükten sonra şoka uğramıştı müdürü biraz abartmamış mıydı, içinden

' bu adam bana mühebbet mi verdirmek istiyor ' demişti ama daha sonra bunun sadece bir görev olduğunu hatırlayıp rahatlamıştı. Nazlı amir olaya tepki vermesi gerektiğini hatırlayıp

" Bırakın beni bunlar bana ait değil biri gelip koymuş olmalı bırakın beni " diye bağırmaya başlayınca az önce ona dirsek atan polis konuşmaya başlayıp

" Her zaman öyle oluyor zaten, hiç kimse kendisi koymuyor inanır mısın " diyip alaycı bir şekilde nazlı amire cevap verince nazlı amir sinirlenmişti. En üstleri nazlı amiri tutan iki polise emir verip

" Arabaya götürün " demiş bunun üzerine iki poliste nazlı amiri çekiştire çekiştire dışarıya çıkarmışlardı. Ve evet ikinci görev gazetecilerdi. Çoktan bir yığın gazeteci evin önüne toplanmıştı bile. Nazlı amir bilerek tüm kameralara görünüp uzatılan mikrofonlara

" Ben yapmadım bana tuzak kurdular " diye bağırıyordu. Medya bu olayı süslemek için harika bir aksesuardı. Nazlı amiri arabaya koyduktan sonra hızla karakola götürmüşlerdi. Nazlı amir şuana kadar gösterdiği performanstan memnundu. Kelepçeli bir şekilde sorgu odasına götürülen nazlı amirin sorgusuna müdür bey girmişti. Müdür beyin emri ile nazlı amirin ellerinde ki kelepçeleri çözülmüştü. Kelepçeler çıkar çıkmaz nazlı bileklerini avuşturmıştu. İçinden

" Suçlulara üzülüyorum demek gerçekten de kelepçe bilekleri acıtıyormuş " dediğinde müdür gülümsemişti.

" Ben bunu içimden söylemedim mi " dediğinde müdür bey

" Hayır " demişti. Nazlı içinden o kadar çok konuşuyordu ki bazen gerçekten dışarıya da bu konuşmaları yansıtabiliyordu. Bu da o anlardan biriydi. Müdür bey yüzüne ciddi bir tavır takınıp

" Evinde iki çanta dolusu uyuşturucunun ne işi vardı "

" Efendim gerçekten bana ait değil birisi bana tuzak kurmuş olmalı " dediğinde müdür kafasını sallamıştı. Bu nazlı amiri onayladığı anlamına geliyordu çünkü dosyada ona ne olursa olsun suçu asla kabul etmemesini söylemişti.

" İki çanta dolusu uyuşturucuyu kim evine bırakabilir sence "

" Bilmiyorum efendim ama ben yapmadım"

" Kapında bir zorlama falan var mıydı ya da şüphelendiğin biri falan "

" Yok efendim"

" Hiç bir kanıtın ve şüphelendiğin kişi olmamasına rağmen suçsuz olduğunu mu iddia ediyorsun"

" Evet efendim ben yapmadım ben suçsuzum "

" Suçunu kabul edersen indirim alacağını senin gibi bir amire hatırlatmama gerek yok sanırım "

" Yapmadığım suçu mu kabullenmemi istiyorsunuz ben yapmadım "

" Tüm her şey seni gösteriyor çantayı incelemeye gönderdik üstünde parmak izin çıkarsa neler olacağını biliyorsun değil mi "

" Çanta bana ait ama tabi ki üstünde parmak izim çıkacak ama içindekiler bana ait değil ben yapmadım " diyip sesini yükseltince müdür masaya sert bir yumruk atıp

" Bana sesini yükseltme diye bağırmıştı "
Nazlı amir ise sesini daha da yüksekterek

" O zaman bana inanın ben yapmadım diyorum buna nasıl inanırsınız bu aptallık" diyince müdür nazlının yüzüne sert bir tokat atmıştı. Tokatla beraber afallayan nazlı amir elini yüzüne götürmüştü. Bu kadarı da biraz fazla olmamış mıydı dedi kendi kendine.

" Kamerayı kapatın " diye bağırdı içerden. Müdürün bu söylemi üzerine kameraları ve sesi kapattılar. Müdür nazlının kulağına doğru eğilip

" Gizli görev kodun 3358 unutma "  diyip onu sandalyeden itmişti.

" Noluyor " demesine fırsat kalmadan içeriye iki polis girmişti. Müdür onlara alın bunu çantayla ilgili raporlar gelene kadar nezarethaneye atın daha sonra savcının yanına götüreceksiniz dediğinde polisler ' emredersiniz müdürüm ' diyip nazlı amirin ellerine kelepçeyi taktıktan sonra nezarethaneye götürüp kelepçelerini çıkardıktan sonra içeri atmış kapıyı kilitlemişlerdi. Nazlı odaya göz gezdirdikten sonra boş olan yere oturup beklemeye başlamıştı. Yanında ki kadın konuşmaya başlamıştı.

" Seni niçin içeriye attılar" demişti. Nazlı kafasını kaldırıp soruyu soran kadına bakıp onu biraz inceledikten sonra kafasını geri indirmişti. Böyle bir kadına cevap vermeye bile değmezdi. Yol köşesinde erkek avlamak için nöbet bekleyen biriyle muhatap bile olmak istemiyordu.

" Soru sorduk kızım kulağın mı sağır " dediğinde nazlı müdür umursamayarak gözlerini kapatıp oturmaya devam etmişti. Soruyu soran kadın daha fazla bu umursamaz tavırlara katlanamayıp elini omuzuna atıp nazlıyı sert bir şekilde dürterek konuşmaya başlamıştı.

" Konuşsana " dediğinde nazlı çatık kaşları ve sert bakışları ile kadının gözlerinin içine bakarak konuşmuştu

" Eğer bir daha bana dokunursan bana dokunan o elini kırarım " diyip kadının omuzunda olan elini sert bir şekilde fırlatıp kafasını eğerek gözlerini kapatmış ve beklemeye devam etmişti. Kadın bu sert çıkışın ardından bir daha nazlıya dokunmaya da onunla konuşmaya da cesaret edememişti.
.
.
.

Tek Suçlu AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin