Selamlar,
Bu bölüm biraz gecikti ancak yazmak çok zor geliyor. Çünkü bu aralar kendimi kitaplarımda öyle kaybediyorum ki bir bakmışım akşam olmuş. Bir de bu kadar okunma sayısı içinde verilmeyen oylar ve yapılmayan yorumlar beni ziyadesiyle üzüyor.
Ve bir soru: Acaba aranızda hikayeme kapak yapabilecek biri var mı? Hikayemin kapağı başka bir hikayede daha kullanılmaya başlanmış. Bu yüzden ben de başka bir kapak olsun istiyorum ama kendim yapamıyorum. Yapabilen arkadaşlar yardımcı olursa çok sevinirim :)
Veee, bu bölüm "fundaecrin" e ithaf edilmiştir.
Keyifle okuyun...
Nilüfer çok heyecanlıydı, o kadar heyecanlıydı ki hala üzerine ne giyeceğini bulamamıştı. Daha önce de Naz'a ne giydireceğini düşünmüş bütün dolabı boşaltmıştı. Bir ara Naz'ı aradığında elbise yığınlarının altında buldu. Zar zor Naz'ı giydirdiğinde annesi odaya girmiş ve etrafı görünce inanamamıştı.
-Kızım, bu odanın hali ne?
-Hiç sorma, anne. Gelince toplarım.
-Kızım topla diye mi dedim? Ne arıyorsun? Belki yıkanmıştır
-Anne ben ne aradığımı bilsem döker miydim böyle? Off off.
-Otur şöyle de, anlat bakalım ne bu telaşın?
-Biliyorsun Türker ile yemeğe çıkacağız.
-Eee, bunda bu kadar büyütecek ne var?
-Ne mi var? Bugün çok güzel olmalıyım anne.
-Kızım, sen zaten güzelsin.
-Anne, ne giyeceğim? diyerek kafasını yatağında oturan annesinin dizlerine koydu Nilüfer.
-Ne giyersen giy, karşındaki adam sadece gözlerine bakacak ve sevgisini sunacak. Ama yine de tavsiye istiyorsan şurada duran yeşil elbise Naz'ın elbisesine de uyuyor. Onu giy istersen. Nilüfer annesinin gösterdiği elbiseye baktı ve gözleri parladı. Kaç kere eline almış bırakmıştı bu elbiseyi ama şimdi annesi söyleyince harika bir seçim olduğuna anında karar vermişti. Elbiseyi aldı, aynada üzerine tuttu.
-Sen bir tanesin anne, sağ ol, dedi ve sarıldı annesine.
-Sen de öyle, dedi annesi "Ben Naz'ı alayım, sen de rahat rahat giyin"
-Tamam, dedi gülen yüzüyle Nilüfer. Bu gülüşüyle anne ve babasını nasıl da mutlu ediyordu bir bilseydi. Annesi ve Naz'ın çıkmasıyla yine bir telaş sardı Nilüfer i. Hemen elbisesini giydi, hafif makyajını yapmaya koyuldu.
Zafer Bey torununu giyinmiş görünce çok şaşırdı:
-Hayırdır, bu saatte?
-Gezmeye gidiyor ya, dedesi.
-Erken başlamadı mı hanım? deyip gülümsedi Zafer Bey. Küçük torununu kucağına aldı kokusunu içine çekti. Sanki Asu kokuyordu Naz. Burnunun direği sızladı. Özlemişti kızını, yarın yine gidecekti yanına ve olup biteni anlatacaktı. Kızının gezmelere gittiğini, giydiği kıyafetin nasıl yakıştığını anlatacaktı. Toprağındaki yabani otları temizleyecek her gidişinde solmuş bulduğu çiçekleri yenileriyle değiştirecekti.Sonra eve gelip geride kalanlarına şükür edecekti. Ağırdı bu yük. Eşinin de bazı geceler ağladığını biliyordu. Kendisini uyandırmamak için odadan çıkıyordu ve sabah dimdik ayakta oluyorlardı. Elbet bu acı yok olmayacaktı ama hafifleyecekti bir gün. O güne kadar bu yara hiç kabuk tutmayacak hep kanayacaktı ama yine de "şükür" diyebiliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Ki Geldin!
RomanceDoğmadan önce anne babasını kaybeden bir bebek,onu kabul etmekte zorlanan ama ona sımsıkı bağlanan bir teyze ve olmazsa olmaz bir aşk...