Sonunda elime ulaşan cihazlarımı takıp, etrafımda dolaşan sesleri tekrar duyabilmenin mutluluğuyla doktorun odasından çıktım. Havanın sıcaklığı sebebiyle saçlarımı tepeden sıkı bir at kuyruğu yapıp hastaneden çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Bu gün annem dönüyordu ayrıca babamda izinliydi. Yani bu gün ailecek bir olabileceğimiz sayılı günlerden biriydi bu yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde eve doğru gittim.
Kapıyı çaldım. Kapıyı açan abim oldu.
"Hoşgeldin prenses."
"Sesini özlemişim." Dedim kollarımı ona sararken. Yüzündeki sırıtışla saçlarımı karıştırdı ve beraber salona geçtik.
Annem L koltuğun bir ucunda babam bir ucunda oturuyordu. Annemin yüzü dümdüzdü sanki biri ölmüş gibi, benim geldiğimi gördüğünde ayağa kalkıp karşıma geçti ve elini yüzümün hizasında kaldırarak yüzüme indirdi.
Ne olduğunu anlayamamıştım, eli yüzüme o kadar sert inmişti ki cihazımı etkileyip kulağımda tiz bir çınlama oluşturmuştu, ben elimi yüzüme götürerek şokla anneme bakarken abim önüme geçip annemi hızla benden uzaklaştırdı.
"Napıyorsun anne?! Kafayı mı yedin?!" Abim anneme delirmiş gibi bakıyordu. Ben de şuan annemin delirdiğini düşünüyordum, bu yaşıma kadar bana sesini bile yükseltmemiş bir kadındı o. Neden bana tokat atmıştı? Ne yapmıştım da böyle olmuştu?
Kulağımdaki tiz çınlama hala devam ederken annemin bağırışlarını duyuyordum. Abim benim önümde tıpkı bir duvar gibi dururken babam ortada kalmış ne yapacağını bilemiyor gibi duruyordu.
"Bu kardeşin yoldan çıkmış Serhat! Kendini şaşırmış!"
"Ne diyorsun anne?"
"Yok serseri tipli çocuklarla takılmalar, deniz kenarlarında oturmalar!"
Sahralardan bahsediyordu, ama bu duruma neden bu kadar sinirlenmişti anlam veremiyordum. Arkadaşlarıma karışmazdı, verdiğim kararlara hiç karışmamıştı. Tokat yemiştim. Sadece arkadaşlarımla oturdum diye... Ve kendimi savunamıyordum bile. O kadar sinir bozucuydu ki!
"Anne manyak mısın sen?! İşte kafana bir şey mi düştü senin? Biz ne zamandan beri Asel'i kısıtlıyoruz? Ne zamandan beri sırf arkadaşlarıyla takıldı, deniz kenarında oturdu diye Asel'e tokat atıyoruz anne!? Delirdin mi sen? İnanamıyorum sana!"
"Sen niye savunuyorsun onu?"
"Kardeşim çünkü! Çünkü, Allah kahretsin ki o kendini savunamıyor anne! Sen de bunu bile bile onun üzerine gidiyorsun!"
Kulağımın çınlaması yavaş yavaş azalırken elimi abimin omzuna koydum. Abim bana dönerken ben titreyen ellerimle ona bir şeyler anlattım.
"Gidebilir miyim? Sahra'nın yanına gidebilir miyim?"
Abim ellerini kollarıma koyarak okşadı. "Gidebilirsin abicim. Gidebilirsin."
Gözümden dökülen yaşlarla son kez annemin nefret dolu yüzüne baktım. Arkamı dönüp kapıya doğru yürürken annemin bağırışları geliyordu kulağıma. Ayakkabılarımı nasıl giydiğimi ben bile bilmiyordum, kendimi evden olabildiğince hızlı şekilde atmaya çalışıyordum. Evden çıkıp Sahra'ya mesaj attım. Titreyen ellerim bunu zorlaştırıyordu.
"Shra nerdezin"
"Evdeyim.
Sen iyi misin?""Geliyorm"
Daha fazla telefonu elimde tutmadan cebime attım, daha önce Sahra'nın evine gitmemiştim ama nerede olduğunu biliyordum, bizim eve çok uzak değildi bu yüzden kısa bir yolum vardı. Gözümden yaşlar dökülüyordu, önümden geçen insanlar bana çatık kaşlara bakıyordu ama şuan onları takamayacak kadar berbat bir durumdaydım.