Giriş

158 16 0
                                    

13.02.2016-İstanbul 

"Harbiyeli! Seni tek başıma beklemeyeceğim artık." Dediklerimi anlayamamış olan adama baktım yüzümden silemediğim gülümsememle. Elini tuttum ve avcunu karnımın üstüne yerleştirdim.

"Ben ve bebeğimiz. Artık seni birlikte bekleyeceğiz Harbiyeli. Ben gidersem de siz birlikte beklersiniz artık." Yeşil gözlerini yüzümde gezdirdi. Gözleri karnıma gittikten birkaç saniye sonra gözünden bir damla yaş aktı. 

"Söz veriyorum sevgilim; sana ve bebeğimize geri döneceğim. Harbiyeli sözü." dedi ve bana sıkı sıkıya sarıldı. Ardından küçük bir buse kondurdu dudaklarıma. 

Veda busesi. 

26.03.2023-Ankara Karargah 

Odamdan çıkmadan önce elimde tuttuğum fotoğrafı üniformamın sol göğüs cebine yerleştirdim. Seri adımlarla albayın odasına geldiğimde kapıyı çalıp içeriden emir gelmesini bekledim. Emir geldiğinde içeri girip tekmil verdim.

"Yüzbaşı İlge Ateş, İstanbul. Emret komutanım!" 

"Rahat Yüzbaşı! Oturabilirsin." Oturmadım.

"Otur Ateş. Bu bir emirdir." Albayın karşısındaki koltuğa dik bir şekilde oturdum ve konuşmasını bekledim.

"Öncelikle yeni görev yerin ve yeni timin hayırlı olsun Yüzbaşı." 

"Sağ olun komutanım." Beni baştan aşağı süzdü ve konuşmasına devam etti.

"Bu zamana kadar tek başına savaştın ve birçok başarı elde ettin Yüzbaşı Ateş. Artık bir timin var. Sana ne yapman gerektiğini anlatmayacağım Yüzbaşı. Sen bunun önemini zaten biliyorsun. Şimdi git ve timinle tanış. Talimlere başlayabilirsin."

"Emredersiniz komutanım." dedim ve ayağa kalkıp selam verdikten sonra odasından ayrıldım.

Saate baktığımda sabah 05.52'yi gösteriyordu. Hızlı adımlarla timin kaldığı odaya girdim. Herkes uyuyordu. Bir ranzanın başına geldim ve güçlü bir şekilde demire vurarak bağırdım.

"Tim, uyan! 3 dakika içerisinde eğitim alanında olun!" Ben odadan gitmeden hepsi ayaklanmış koşturmaya başlamıştı.

Bahçeye çıktım ve beklemeye başladım.5 saniye kaldığında daha yüksek bir sesle bağırdım. 

"Benim bir timim vardı. Onları gören olursa komutanlarının beklediğini söylesin!" Artık bütün askeriye uyanmıştı sesim yüzünden.

28 saniye sonra tüm tim karşımda dizilmiş, herkes tekmil vermeye başlamıştı.

"Kıdemli Üsteğmen Doruk Gediz, İzmir. Emredersiniz komutanım!"

"Üsteğmen Efe Yiğit, Edirne. Emredersiniz komutanım!"

"Teğmen Nehir Aşkın, Ankara. Emredersiniz komutanım!"

"Asteğmen Mehmet Arslan, Kütahya. Emredersiniz komutanım!"

"Asteğmen Akın Bölük, Sakarya. Emredersiniz komutanım."

Karşımda duran 4 adama ve 1 kadına baktım. Hepsi dimdik bir şekilde karşıya bakıyor emir vermemi bekliyordu.

"Tim! 10 şınav başla!" Pozisyon aldıktan birkaç saniye sonra dokuza gelmişlerdi.

"Kaç oldu tim?"

"Sıfır komutanım." 

Birkaç adım attım ve Doruk'un yanına yaklaştım. Ayağımı beline yerleştirip yükümü verdim.

"28 saniye geç kaldın asker." dedim bağırarak.

"Özür dileriz komutanım." hepsi bir ağızdan cevap verdi.

"Benden özür dilemeyeceksiniz. Önce birbirinizden özür dileyeceksiniz! 28 saniye demek tek bir silahtan ortalama 12 atış demek." Doruk'un sırtından ayağımı çektim ve Nehir'in yanına gelip boynuna baskı uygulamaya başladım.

"Sıhhiyeci imişsin Nehir. Bu 12 atıştan sadece biri Mehmet'in beynini deldi geçti. Kaç saniyemiz var onu kurtarmak için?" Daha yüksek sesle bağırdım.

"Vaktimiz yok komutanım." Nehir bağırarak karşılık verdiğinde güldüm.

"O 28 saniyeye bağlı bizim hayatımız! Yanımızda, sırt sırta mücadele ettiğimiz dostumuza bağlı. Biriniz geç kalırsa diğeriniz şehadet şerbetini içer asker!" Mehmet'in yanına geldim ve el parmaklarını postallarımla ezmeye başladım.

"Çocuğun var mı Sessiz?" Mehmet'in 4 yaşında bir kızı vardı.

"Evet komutanım." tok bir sesle cevap verdi.

"Ben yetim büyüdüm Sessiz! Karnemi babama götüremedim, aşık olduğumu göremedi, torununu sevemedi babam. Senin kızın bunları yaşayacak mı Sessiz? Kızın da yetim büyüsün istiyor musun Sessiz?" 

"Hayır komutanım." dedi dişlerinin arasından.

"O vakit geç kalmayacaksınız Tim! Siz geç kalırsanız 4 yaşındaki bir kız çocuğu yetim kalacak! Siz geç kalırsanız anneniz, babanız, kardeşiniz, sevgiliniz korunmasız kalacak!" Efe'nin yanına geldiğimde durdum. 

"Babanın bok gibi parası varmış Efe! Aksiyon mu aradın da özel kuvvetlere girdin?" Küçümsercesine konuştum. 

"Vatan için geldim komutanım!" 

"Sen burada ölüm kalım savaşı vereceksin. Senin sosyeteden arkadaşların gününü gün edecek. Aklın kalıyor mu orada?" dedim tekrar yüksek sesle.

"Hayır komutanım!" 

"Kalmayacak! Aklınız da kalbiniz de görevde olacak. Size başka bir şey düşünmeyi yasaklıyorum asker!" Akın'ın yanına geldim. Timin en küçüğüydü.

"Ailen istedi mi asker olmanı Sakaryalı?" Ailesi yoktu.

"Ailem yok komutanım!" 

"Senin ailen burası Sakaryalı! Dağdaysak dağ evin olacak, mağaradaysak mağara. Vatan senin evin Sakaryalı, evini koruyacaksın!" dedikten sonra hepsinin karşısına geçtim.

"Tim, ayağa kalk!" anında hepsi ayağa kalktı.

"Ben Yüzbaşı İlge Ateş. Şartlar ve olayların neyi gerektirdiği umurumda değil! Bu saatten sonra bırakın vurulmayı, iğne parmağınızı delse yakarım sizi! Anladınız mı Gölge?"

"Emredersiniz komutanım!"


***

Herkese tekrar merhaba! Diğer hikayemden tamamen farklı bir kurguyla karşınızdayım. Bu hikayeye başlamamdaki sebep bir Bahriyeli. O'nun bundan haberi yok tabii ki :) 

Çok fazla hikaye hakkında konuşup spoiler vermek istemiyorum :) Umarım hep birlikte severek ilerlediğimiz bir kurgu olur. Hepinize teşekkür ederim <3

Kendinize ve sevdiklerinize dikkat edin :*

HARBİYELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin