Taehyung, gözleri geçen yolları izlerken yüzünde geniş bir sırıtışla araba yolculuğunun tadını çıkarıyordu. Sakin bir nefes aldı, şimdilik odaklanabildiği tek şey dikkatini çeken alfanın sedir ağacı kokusuydu.
Jungkook'a bakmaya başladığında gözleri yumuşamıştı. Alfanın elbette güçlü bir baskın kokusu vardı ama bu onu tehdit ediyor ya da boyun eğdiriyormuş gibi gelmiyordu, aksine ruhunu sakinleştiriyor ve yatıştırıyordu.
Jungkook'a bakmaya devam ederken kendi kendine gülümsediğini hissetti ve çok geçmeden yanakları kızarmaya başladı. Garip davrandığını fark ederek başını salladı ve hemen bunu omega içgüdülerine bağladı, belki de omega kurdu yakışıklı baskın alfa erkeğini merak ediyordu.
Taehyung alfadan bakışlarını kaçırıp geçtiği yol kenarındaki ağaçları ve evleri izlemeye devam etti, ülkesine dönmüş olmak fazlasıyla iyi hissettirmişti.
Jungkook ise dışarıdan sakin ve durgun görünüyordu ama içeriden oldukça rahatsızdı. Gözleri belli belirsiz bakıyordu, hiçbir şeye odaklanmıyordu, zihni ise sayısız tuhaf düşünceyle tamamen karışmıştı.
Bu basit dokunuş ona neden bu kadar tanıdık gelmişti?
Gördükleri neydi? O görüntüler...
"Jungkook." Namjoon onu omuzlardan sarsarak seslendi.
Jungkook gözlerini kırpıştırdı, kısa bir süre sonra büyük olana şaşkınlıkla baktı ve sonra arabanın durmakta olduğunu fark etti. Araba Jin'in evine çoktan ulaşmıştı.
Kim'in evi o kadar büyük veya lüks değildi ancak üç kişinin mutlu bir şekilde yaşamasına yetiyordu.
Küçük ev, çiçeklere ve yeşilliklere çok düşkün olan Jin'in sayesinde yeşil bitkilerle, asılı çiçeklerle güzel bir şekilde dekore edilmişti. Evin arka tarafında da kendine has güzelliği olan güzel bir bahçe bulunmaktaydı.
"İyi misin?" Namjoon'un sesi endişeli çıkmıştı çünkü küçük olan boşluğa dalmış gibi duruyordu.
Jungkook başını salladı ve arabadan indi. Gözleri hemen evin giriş kapısına doğru küçük bir çocuk gibi heyecanla kıkırdayarak koşan Taehyung'a takıldı. Zihni omegayı tarif edecek tek kelimeyi ararken dudakları doğal olarak bir gülümseme için yukarıya kıvrıldı.
Sevimli.
Bir dakika ne!?
Garip davrandığını bildiği için gözleri genişlemiş, güçlükle omegadan uzağa bakmaya başlamıştı. Akıl karışıklığının yarı nedeni olan omega onun tarafından övülmemeliydi.
Aniden bir yerlerden çıkan Yoongi'nin yüksek sesi kulağına uzandığında irkildi. Yoongi sakızını çiğnerken, "Ah, geç gelenler sonunda buradalar." diyerek dalga geçti.
Namjoon, Yoongi ile kıkırdarken "Tüm övgüler Jeon Jungkook'a." dedi.
Jungkook gözlerini devirdi. "Girebilir miyiz?"
Yoongi alayla güldü.
"Tabi ki patron."Jungkook ikisini tamamen görmezden gelmeye karar verdi. Evin içine sadece Jin ve Taehyung'un sımsıkı kucaklaştığına tanık olmak için yürüdü.
"Taehyung, senin için çok endişelendim. Jimin'in seni bırakacağını söyledin, bu yüzden seni almaya gelmedim ama sen-" Jin'in sıkıntılı sözlerini küçük kardeşi kesti.
"Biliyorum ama sana özel bir şey almak istedim bu yüzden Jimin'e beni alışveriş merkezine bırakmasını söyledim, ilk başta dinlemedi ama ben ısrar ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trueblood
FanfictionŞeytani entrikacılar yüzünden ayrılan iki eşe, yüzyıllar sonra ay tanrıçası yeniden bir araya gelme şansı verir. Ancak bu yine de zor görünmektedir çünkü eski düşmanları da yeniden doğmuştur ve onlara çok yakındır. "Dünya senin bir canavar olduğunu...