vii | leclerc kardeşler

1.3K 82 30
                                        

Geçen iki haftanın ardından ortalık daha sakindi. İlk hafta, Jorge bir kez daha kendini açıklamaya çalışmıştı. En azından atak geçirdiği gece gördüğü fotoğrafın ona ait olmadığını söylemişti ama Sofia'yı inandıramamıştı. Hem inanması ne işe yarardı? Onu aldattığı, tanımadığı bir kadının kollarında gece geçirdiği gerçeğini yok edebilir miydi?

Gabriela ve Carlos henüz balayından dönmemişti. Sofia, Monako'daki dairesinden çok sık çıkmamayı tercih ediyordu. Tıpkı bu gece olduğu gibi. Gelecek olan iki misafirini beklerken televizyon izliyordu. Kapı çaldığında gülümseyerek onları karşıladı.

Arthur elindeki çiçek buketiyle onu kucakladığında kıkırdadı. Genç oğlan ona sarılıp hafifçe havaya kaldırdı, Sofia'yı özlemişti. Düğüne katılamadığı için orada görüşememişlerdi ve Monako'ya döndüğünde ilk iş onu ziyaret etmeye gelmişti.

"Benim küçük yarışçım." dedi Sofia ona nazikçe sarılırken.

"Seni özledim."

Arthur sımsıkı bir sarılmanın ardından geri çekildi ve onları gülümseyerek izleyen ağabeyi Charles için boşluk yarattı. Bu seferki sarılma daha yumuşaktı, Charles'ın kollarının arasında olmak ona iyi hissettirmişti.

Ardından kapıyı kapattılar ve Arthur buketi ona uzattı. "Senin için aldık, Charles hiçbir çiçeğin sana layık olamayacağını söyledi ama orada en beğendiğimiz buydu." Şimdi ağabeyine doğru sırıtıyordu. Charles utangaç bir şekilde gülerken eve döndüklerine kardeşine nasıl işkence edeceğini düşünmeye çoktan başlamıştı.

Sofia çiçeklerin kokusu burnunu doldurduğunda gülümsedi, Arthur'un bu söylediği hoşuna gitmişti. İkisi her ne olursa olsun onu iyi hissettirmeyi başarıyordu. "Harika gözüküyorlar, teşekkür ederim. Siz içeri geçin. Ben de bunları vazoya koyayım."

İki genç adamı yalnız bırakıp mutfağa yöneldi. Yakın zamanda zarif bir vazo satın almıştı, içine uygun çiçek bulamadığı için henüz boştu ama Arthur ve Charles kurtarıcı gibilerdi.

Camın önündeki masanın üzerine vazoyu yerleştirdi. Kısa bir süre gözleri çiçeklerin üzerindeydi, içeriden iki adamın kahkahalarını duyduğunda gülümseyerek yanlarına döndü.

Arthur koltukta kollarını kendine siper etmiş hâlde bedenini korumaya çalışıyordu, kahkahası o kadar yüksekti ki etrafa mutluluk saçıyordu.

"Yardım et, Sofia!"

İki küçük çocuk gibi birbirleriyle mücadele etmelerini zevkle izleyebilirdi. Charles ona hâkimdi; kardeşine, az önce Sofia yanlarında değilken söylediklerini ödetmeye çalışıyordu. Dozunu ayarlayamadıkları açıktı. Şimdi iki çocuktan farksızlardı, ikisinin de saçları dağılmıştı ve gülmekten nefes nefese kalmışlardı.

"Yine neden benim küçüğüme sataşıyorsun, Charles?" dedi iki adama bakarken. Arthur, ağabeyinin bakışlarını Sofia'ya çevirmesinden faydalanarak onu ittirdi ve ayağa kalktı. Kazağını düzeltirken gülmeye devam etti.

"Masum ayaklarına yatıyor ama inan bana, bu sırıtışı masum değil."

Arthur, ağabeyini gerçek hislerini itiraf etmesi için zorluyordu. Ayrılığı henüz yeniydi belki de ama Charles'ın içinde neler yaşadığını biliyordu. Uykusunda adını sayıkladığına birçok kez şahit olmuştu. Gözyaşlarını silmeme izin ver, sevgilim. Sana ondan daha iyi geleceğim. Yanımdayken tek bir gözyaşın bile dökülmeyecek.

Ne kadar da çaresiz gözüküyordu onun adı dudaklarından dökülürken. Zaten daima ona aşık olduğunu da biliyordu, çevreleri her ne kadar birkaç kez Charles'ı biriyle görüştürmeye çalışsa da başarısız olmuşlardı.

"Bebeğimi koruyacağım." diye tarafını belli etti aynı gülüşüyle. Arthur onun arkasına saklanırken ağabeyini kışkırtmak için imalı bakışlar atmaya devam ediyordu.

"Ah, bu ortaklığa karşı bir hamle yapamayacağım." Teslim olurcasına ellerini omuzlarını hizasına kadar kaldırdı. Bedenini koltuğa bırakıp yanını işaret ettiğinde Sofia hemen yanına yerleşti. 

"Oyun oynamaya ne dersiniz? İkinizin rekabetini izlemek istiyorum."

İki kardeşin oyun oynayışını izlemek çocukluğundan beri en sevdiği şeylerden biriydi. Çoğunlukla Arthur kazanıyordu, Charles konsol oyunlarında pek iyi sayılmazdı. Bu yüzden oyun başında iddiaya girmezlerdi. Charles akıllıca oynamayı tercih ediyordu.

"Hadi yapalım ama kaybeden bize yemek söyler, kazanan taraf ne isterse hem de."

"Ve ben ne istersem." diye atıldı Sofia heyecanla.

Charles onun bu heyecanını görünce gülümsedi ve iddia kabul edilebilir olduğu için geri çekilmedi.

"O zaman kolları getir, Arthur." Kardeşinin göz devirmesine sebep olarak söyledi. Televizyonun karşısındaki koltuğa yerleşti ve Arthur geldiğinde Sofia'nın yanına oturdu. Böylece üçü yan yana televizyonun karşısındaydı.

Karşılıklı mücadele başladığında Arthur kazanmak için her yeteneğini ortaya koyuyordu. Sofia memnuniyetle ikisinin ekrana verdikleri dikkatlerini izlerken kimin kazanacağını biliyordu. Arthur açık ara ağabeyini yeniyordu. Yakın dövüş oyunlarında Charles gerçekten iyi değildi.

"Ve puan küçük Leclerc'e!" diye bağırdı sevinçle. Arthur ile kutlama beşliğinin ardından Charles'a döndü ve meydan okurcasına baktı. Konu oyunlara geldiğinde o da bir çocuktan farksız oluyordu, özellikle sabahtan beri canı pizza çektiği ve almaya vakti olmadığı için oyunun bir an önce sonuçlanmasını istiyordu.

"Bu haksızlık! Resmen onun tarafını tutuyorsun."

Charles onun çocukluğuna ortak oldu ve gülmeye devam ederken Sofia'nın gözlerinin içine baktı. Arthur ikisinin birbirlerine olan bakışlarından hoşnuttu. Jorge'u pek sevmemişti en başından beri. Bu ağabeyi Sofia'dan hoşlanıyor diye değildi, onu üzeceğini düşünmüştü ve hasarı ağır olsa da hisleri doğru çıktı.

"Kraliçe doğru tarafta diye onu suçlayamazsın."

Arthur'un başarılı hamleleri, Charles'ın yenilgileri, dairenin içinde yankılanan kahkahaları ve bütün hesabın Charles'a yıkılmasıyla sonlanan gecede onlar ayrıldığında tek düşündüğü bunu ne kadar özlediğiydi. İkisi de onu iyi hissettirmek için elinden geleni yapıyordu ve bu çabalarını görmek neredeyse gözyaşlarına boğulmasına sebep olacaktı.

Bu gece çocukluğuna dönmüştü onların yardımıyla, uzun zamandır böyle mutlu hissettiğini hatırlamıyordu.

arthur koca bir bebek bana göre

𝑪hampagne and sunshine ── ꗃ charles leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin