xv | doğru insan, doğru zaman

1.2K 88 37
                                        

İki Hafta Önce, O Gecenin Ertesi

Zaten hazır olan bavulunu alıp ayrılmıştı otelden. İkisinin de buna ihtiyacı olduğunu biliyordu, bu ara gerekliydi. Uzaklaşıp duygularıyla baş başa kalmalıydı.

Gün ışığı kendini gösterene kadar yarım uyku çekmişti, gözleri oldukça şişti ve kızarıktı. Charles'tan bir farkı yoktu onun da.

Söylediği tek şey buydu, olamayız. Buna o kadar inanmıştı ki aksini düşünmedi bile. Ondan sesli bir şekilde duyduğu cümleler ilk kez sorgulamasına sebep oldu.

Takside havaalanına giderken Lucinda'yı aradı. Konuşurken ağlamaya devam ediyordu. Onun yanına gelmek istemişti, herkesten uzaklaşmak için gidebileceği tek yer orasıydı. Lucinda elbette gelebileceğini söylemişti.

İlk uçakla New York'a uçtu. Telefonunu kapatmadan önce Gabriela'ya mesaj atmıştı iyi olduğuna dair. Neler olduğunu Charles'tan öğreneceğini bildiği için Lucinda'ya gidiyor olduğunu haber verdi. Şu an büyük olasılıkla bir sürü cevapsız arama ve yanıtsız kalmış mesajlar vardı telefonunda. Hiçbirini görmeye hazır değildi.

"Tatlım, gel buraya." dedi Lucinda onun dolan gözlerini görünce kollarını iki yana açarak. Sarıldıklarında Sofia yol boyunca tuttuğu gözyaşlarını bıraktı.

"Berbat hissediyorum, Lucinda."

Hissettiği suçluluk duygusu kalbini acıtıyordu. En yakın arkadaşının ona olan duygularını görmemiş olmanın suçluluğunu yaşıyordu, sahi en yakın arkadaşı mıydı hâlâ?

"Konuşacağız canım. Hadi eve gidelim."

Kameralara yakalanma olasılıklarının olduğunu biliyordu. Sosyal medyada ağladığı görüntülerin yayınlanmasını da istemezdi.

Sofia gözlüklerini takarak ağladığını saklamaya çalıştı. Ünlü olmaktan nefret ettiği anlardan biriydi bu, her anın kameralara çekilebilirdi.

Malikâneye girdiklerinde Henry evde olmadığı için daha rahat olacaktı. Üzerindeki ceketi çıkarttı ve koltuğa bıraktı bitkin bedenini.

"Aç mısın? Kahvaltı yapmadıysan bir şeyler hazırlayabilirim."

Lucinda, onun gözlerine bakarken sorusunun cevabını biliyordu. Kahvaltı yapmamıştı, hatta geceden beri yemek yememişti bile. Uçakta içtiği birkaç bardak kahveyle ayakta kalmaya çalışıyordu.

"Midemin bir şey alabileceğini sanmıyorum."

Devamında onun için bir bardak su getirdi ve yanına oturdu. Kendini hazır hissettiğinde konuşmaya başlayacağını biliyordu, başladığında ise gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Sadece ilk adımı atmak onu zorluyordu.

"Charles..." Cümlesinin devamı gelmeden anlamıştı Lucinda ne demek istediğini. Sofia'nın titreyen ellerini kendininkilerin arasına aldı.

"Bu seni neden üzüyor peki?"

Bu soruyu o da kendine sormalıydı. Neden üzgündü?

"Gözlerindeki hayal kırıklığını görmeliydin, Lucinda... Duygularını daha önce fark etmediğim için yıkılmış gibiydi."

Charles'ın nasıl hissettiğini tahmin edebiliyordu. Aynısını yaşamış olsa berbat hissederdi. İşte bu yüzden de suçluyordu kendini, ona kötü hissettirdiği için.

"Nasıl bir konuşmaydı peki bu?"

Dün gece zaten gözlerinin önündeydi. Bir an bile gitmediği için her saniyesini hatırlıyordu.

"Döktü içini, şu ana kadar hissettiklerini. Onun canını yakmak istemedim ki ben. Aynı hissetmediğimi söyledim. Eskisi gibi kalalım dedim..." Hiçbir işe yaramayacağını bilerek bir yudum daha aldı elindeki bardaktan.

"O da kalamayacağını düşündüğünü söyledi ve sen de araya biraz mesafe girsin istedin, hislerini dinlemek adına?" O kadar iyi çözmüştü ki Sofia'nın duygularını. Kendi kafasında çoktan senaryoyu tamamlamıştı.

"Ona çok değer veriyorum, Lucinda. Hayatımda o olmadan yapamam." Charles'ın onun hayatındaki yeri neydi? Bir arkadaş mı?

Lucinda onun çaresizliği üzerine sessiz kaldı. Düşünüyordu, Sofia'nın hâlinden anladığı kadarıyla ya gerçekten çok yakın bir arkadaş olarak görüyordu onu ya da... İkinci ihtimali biliyoruz.

"Neden bu kadar değer veriyorsun ona? Bunu düşünerek başlamalısın bence."

Bu soruyla baş başa kalmaktan korkuyordu saatlerdir. Düşünmeye her yeltenişinde kaçıyordu sorularından. Onu bu çıkmazdan çıkartması için birine ihtiyaç duyuyordu ve buraya gelmişti. Arkasına yaslandı, gözden geçirmesi gereken çok şey vardı. Tüm hayatı.

"Ona değer veriyorum çünkü... Onu seviyorum."

"Ne tür bir sevgi bu peki?"

Sımsıkı kapattı gözlerini. Zihninde bir sürü ses konuşmaya başlamıştı ve hiçbiri ona ait değildi. Kendilerince bir sürü şey söylüyorlardı, hepsi Sofia'yı daha karmaşık bir hâle getirmeye çalışıyordu.

"O kusursuz biri, fazla kusursuz."

Lucinda ona yanında olduğunu belli etmek adına teması sürdürdü. Olası bir atağın eşiğinde olabilirdi, bu durumda ona yalnız olmadığını hissettirmeliydi. "Düşünmek için bolca vaktin var, canım. Kendini sıkma. Bir şeyler yiyelim olur mu?" dedi Sofia nihayet gözlerini ona çevirdiğinde. Islak göz altlarıyla başını salladı ve Lucinda ona iyi gelebilecek bir sürü şey hazırlamak için mutfağa gitti.

ılıl

"Bugün benimle olduğun için teşekkür ederim." dedi Sofia ağladığı için kısılan sesini zorlayarak. Boğazı acıdığı için yüzünü buruşturdu. Charles karşısındaki manzarayı gördükçe kahroluyordu. Akacak gözyaşı kalmamıştı, ten rengi solgundu ve güçlükle ayakta duruyordu.

"Elbette burada, seninle olacağım Sofia. Aksini düşünme bile."

Cenaze töreni birkaç saat önce bitmişti. Sofia her şeyin başlangıcı ve bitişi olan dairesine döndüğünde Charles da onunla birlikteydi. Birkaç eşya alıp onların evine gidecekti, sonra da temelli taşınacaktı buradan. Bulundukça acı çekiyordu.

"Bunların yaşanmasını asla istememiştim." dedi tekrar ağlamaya başlarken. Sesi titredi, Charles hemen yanına geldi ve onu kollarının arasına aldı.

"Hiçbiri senin suçun değildi, inan bana. Suçlu biri varsa onun kim olduğunu biliyoruz."

Suçlu belliydi. Artık annesinin hayatta olmamasına sebep olan, öncesinde ikisine de acı çektiren tek bir kişi vardı.

"Onu koruyabilirdim. Güçlü kalıp onun yanında-"

Gözyaşları şiddetlendi ve cümlesi Charles tarafından bölündü.

"Bunun için kendine yüklenmeyeceksin. Her zaman başaramayız tamam mı? Güçlü kalmak zorunda değilsin, bazen sen de güçsüz düşeceksin ve birine ihtiyaç duyacaksın."

Daha sıkı sarıldı genç kıza, resmen kollarının arasında kayboluyordu. Çok zayıftı. Gün geçtikçe zayıflamaya devam ediyordu.

"Birine ihtiyaç duyduğun an da ben orada olacağım." diye fısıldadı saçına minik bir öpücük kondurmadan önce kulağına doğru.

sofia çok yaralı aslında

bir anda müthiş mutlu anlara giden bir bölümle sürpriz yapacağım...

𝑪hampagne and sunshine ── ꗃ charles leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin