Bölüm 1: Şato

67 4 5
                                    

Yıl 1812, 8 Şubat

Soğuk bir şubat gecesiydi. Rüzgar olağanca gücüyle esiyor, bu kasvetli gecede ıslık çalıyordu. Yağmur damlaları sert bir şekilde cama çarparken sarışın genç, piyanosunun başına oturmuş beste incelemesi yapıyordu. Parmakları herbir tuşun üzerinde gezinirken delirecek gibiydi. İstediği gibi çalamıyordu. Atladığı bir şey vardı ve bu şeyi ise yarım saattir çözemiyordu. Siniri bozulmuştu; sabrı taşmıştı ki piyanonun tuşlarına yumruklarla vurmaya başlamıştı.

Tam o sırada kapı çaldı ve kahyası içeriye girdi. "Sizleri rahatsız ettiğim için özür dilerim efendim. Ancak sizlere bir mektup geldi." Genç, gözlerini devirdi ve mektubu sehpahanın üstüne koymasını söyledi. Ancak kahyası "Lady Lilith'ten bu mektup." deyince hızla ayağa kalktı ve mektubu bir hışımla kahyasından aldı ve okudu. Mektupta şunlar yazıyordu:

"Sevgili Paris'ime

Büyük gün gelip çatmak üzere benim biricik Paris'im. Sonunda o kutsal geceyi belirledim. Sonunda, sonunda, sonunda! Efendimize ne zaman kurbanımızı sunacağımızı buldum. Şubat'ın 13'ünde, tam da dolunayın olduğu gecede bu ayini gerçekleştireceğiz. Sonunda biricik efendimize kavuşacağız. O tertemiz, günahsız çocukların bedeniyle cehennemin kapısını aralayıp, efendimize ulaşacağız. Ne kadar heyecanlı olduğumu tahmin edemezsin. Sonunda emeklerimizin karşılığını alıyoruz. 13 Şubat'a hazır ol Paris'im. O güzel saçlarının sapsarı ışıltısına tezat olan, günahlarını simgeleyen o siyahı giymeyi sakın unutma. Ayrıca uzun zaman sonra da birbirimizi ilk defa göreceğimiz bu geceyi de unutma. Hem efendimizi hem de seni görmek için heyecanlıyım.

Sevgilerle
Seni Seven Lilith"

Paris, mektubu defalarca kez okudu. İçinde büyük bir heyecan, mutluluk vardı. Neredeyse bir yıldan uzun bir süredir cehennemde yaşayan efendilerini, şeytanı çağırmaya çalışıyorlardı. Bunun için geri dönülemez eylemler gerçekleştirmişlerdi. Soylulardan oluşan bir tarikat kurmuşlar, birisi altı diğeri sekiz yaşında olan iki kardeşi kaçırıp hapis etmişlerdi. Kraliyet kütüphanesindeki "Yasaklı Kitaplar" bölümündeki gizemli el yazmalarını çalmışlar, bu ayinleri gerçekleştirebilecekleri, kimsenin ulaşamayacağı bir yere, yeraltına gizli bir yer kurmuşlardı. Bunların hepsini bir şeytan için yapmışlardı sadece.

Paris, memnuniyetle mektubu kilitli bir çekmeceye koydu ve ardından odasından ayrıldı. Elinde bir şamdanla kolidorda olabildiğince sessiz olmaya çalışıyor, çıplak ayaklarıyla taş zeminden geçiyordu. Bu mutluluğunun bozulmaması için ablasıyla karşılaşmak istemiyordu. Yoksa ondan bir ton azar işitecek, bu güzel gecede kavga edeceklerdi. Ancak Paris bir an düşündü. Gerçekten bu kadar mutluyken ablasıyla kavga edebilir miydi ki? Emin değildi. Sadece içindeki bu mutluluğu yok etmek istemiyordu.

Sessizce ilerlerken, Paris, bir an duraksadı. Şatolarındaki kütüphaneden ses geldiğini zannederek kolidorda bulunan bir zırhın arkasında saklandı ve kumaşı bol olan pijamasıyla şamdanı saklamaya çalıştı. Ancak ses, herhangi bir canlıya ait değildi. Sadece bir dalın pencereye çarpma sesiydi. Derin bir iç çekti ve yürümeye devam etti. Oldukça dik ve dar olan sarmal bir merdivenden aşağı indi ve tekrardan bir kolidorda yürümeye başladı, sağa döndü, sola döndü, tekrar bir merdivenden indi, birkaç kapı açtı ve tekrar bir yerlere dönüp, tekrar merdivenlerden indi. Bu karmaşık yer asırlardır ailesine aitti. Bir zamanlar annesiyle, babasıyla, halasıyla, ablası ve anneannesiyle yaşadığı bu görkemli, gotik şato artık sadece ablasıyla kardeşini barındırıyordu. Eskiden her yanı hizmetçi kaynayan bu şatoda artık sadece altı çalışan vardı: İki kahya, iki temizlikçi, bir aşçı, bir bahçıvan. Hepsi de özenle seçilmişti. Ailesinin trajedik ölümünden sonra bir yıl kadar şatoya kimsenin adım atmasına dahi izin vermemişlerdi. Fakat sonrasında, hiçbir şey bilmedikleri için sonunda kendilerine kahyalık edebilecek güvenilir birilerini bulmuşlardı.

Belief | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin