Farewell

422 31 13
                                        

"Bay Lee'nin oğlu Bay Felix ile mı görüşüyorum?"

"Evet benim, buyrun?"

"Babanız kalp krizi geçirdi. Şuanda kalp kaslarının bir kısmı felç geçirmiş durumda. Buraya gelmeniz gerekiyor."

Telefonu kulağımdan çekip kapattım. Yavaşça yataktan doğruldum. Etrafıma bakındım.

Duyduklarım gerçek miydi veya yorgunluktan dolayı mı yaşıyordum tüm bunları bilmiyordum. Sadece gözlerimi kırpıştırdım.

Hyunjin hissetmiş olacak ki bana taraf döndü.

Göz yaşlarım benden izinsiz düşüyordu pınarlarımdan. Bir şey yapmam gerekiyordu fakat vücudum reddediyor gibiydi. Sanki bütün dünyanın yükü üstüme çökmüştü. Boğuk sesler duyuyordum.

Yüzüme gelen biraz sert olan darbe ile o tarafa döndüm. Hyunjin'di.

"Bebeğim neyin var?"

"Babam.."

Gözlerimdeki yaşlar hızlanmıştı. İstemiyordum ağlamayı. Söz vermiştim.

"Tamam gel hadi gidelim hemen."

Ellerimden tutup ayağa kaldırdı. Gözlerim buğlanmıştı ağlamaktan. Önümü zor görüyordum. Gardrobun önüne geldik ve kıyafet çıkardı üzerimde akşamdan kalan uzun beyaz bir tişört vardı sadece. Tişört temiz olduğundan sadece pantolonumu giydirdi. Kendi kıyafetlerini giydi ve kolundan tutup hızla aşağı indik.

Eylemlerimi kontrol edemiyorum. İstemeden ağlıyor, istemeden yürüyordum. Hayat durmuş gibiydi. Her şey içimde bitirmiş, öldüğünü kabullenmiştim. Umuda dair hiçbir kırıntı yoktu.

Hastaneye geldik ve Hyunjin girişteki kadına babamı sordu. Kadından oda numarasını aldığımızda hızla asansöre bindik. Kafamı Hyunjin'in omzuna dayadım, derin bir nefes aldım.

Kata geldiğimizde asansör durdu ve kapısı yavaşça açıldı. Her adımımızda içimdeki korku artıyordu.

Odanın önüne geldiğimizde bir pencere vardı. İçeride babam etrafında birkaç doktor ve hemşire kalp masajı yapıyordu.

Yazar'dan

Felix hızla cama vurmaya başladı. Hyunjin ne yapacağını bilmiyormuş gibi duruyor, sanki olanların tüm suçlusu oymuş gibi gözlerinden yaşlar akıyordu.

"Baba lütfen! Bırakma beni! Annem gibi sende gitme nolursun!"

Ağlaması daha da siddetlenmisti. İçerideki monitörde çizginin zikzaları küçülüyordu. Çok geçmeden küçük zikzalar düz bir çizgi halini almıştı.

"Noluyor?(!) Babama bir şey mi oldu?(!)"

"Felix gel otur biraz lütfen."

Hyunjin zorlada olsa oturmuştu Felix'i. Ne demesi veya ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Yanında ağlayan biri -ki bu ağlayan sevdiği ise- birşey yapamaz hale geliyordu. En kötü özelliğiydi bu. Sadece sarıldı. Felix ağlamaya devam ediyordu ve onun yapabildiği tek şey sarılmaktı.

"Özür dilerim Felix, çok özür dilerim."

••••

"Felix biraz yemek ye hm? Açlıktan ölmek mi istiyorsun?"

Konuşmuyordu. Sanki hayata küsmüştü. Bir lokma yemek yemiyor 1 haftadır yemek yemiyordu.

"İstemiyorum Hyunjin."

Derin bir nefes aldı ve elindeki tepsiyi sertçe kenara bıraktı.

"Madem öyle bende yemek yemiyorum. Eğer sen ölürsen bende geleceğim."

"Saçmalama ben yemek yiyorum."

Tek kaşını kaldırıp baktı Felix'e. Tabi yiyordu. Suya yemek denirse.

"Tek yaptığın şey şu içmek. Biliyorum üzgünsün. Ama sonsuza kadar böyle mi devam edeceğiz? Sana kahkaha atmanı söylemiyorum. Sadece yemek ye lütfen. Kendine zarar veriyorsun."

"Tamam öyleyse. Bizimkileri çağırayım eve. Gelsinler hep birlikte film gecesi yapalım. Söz çok yemek yiyeceğim."

Hyunjin uzun süre sonra duyduklarına şaşırmıştı. Cenaze töreninden sonra arkadaşları ile hiç konuşmamış, onu görmek için eve gelen arkadaşlarından sürekli kaçmıştı.

"Tamam hadi ara. Akşam altı gibi gelsinler. Senle alışverişe çıkıp birşeyler alalım."

"Hmhm sen hazırlan bende geliyorum hemen."

Ayaklanmış ve yukarıya çıkmıştı. Felix sehpada duran telefona uzanmış Minho'yu aramıştı.

"Alo Minho hyung."

"Oh tanrıya şükür Felix. Kaç gündür açmıyorsun telefonu. İyi misin?"

"Evet iyiyim. Bugün bize gelseniz olur mu? Film falan izleriz."

"Tabi ki de! Herkese haber vereyim ben. Bir de şey diyecektim.."

"Hmhm söyle."

"Changbin ve Jeongin flörtlermiş. Onları çağırmamı ister misin?"

"Hmhm olur. Uzun süre geçti ve artık akıllanmıştır diye düşünüyorum."

"Tamam görüşürüz o zaman!"

"Görüşürüz Hyung."

Telefonu kapatmış ve cebine atmıştı. O da sevgilisinin arkasından çıkmış hazırlamıştı.

••••

"Bak senin için alıyorum önüne koyduğum herşeyi yiyeceksin evde."

"Hmhm, sözüm söz."
••••

Uzun zaman oldu herhalde 1 ay kadar
Sınav yaklaştı bu yüzden yeni denemeler geldi ve bu ay onları bitirdim
İlk dönem kitaplarım bitti ve almak için daha fazla mesai gerekiyordu bu nedenle hem ders hem iş zaman bulamadım
Hepinizden özür diliyorum
Bölümler az gelebilir bu süreçte ama söz veriyorum yazın upuzun kitaplar yazacağım ve aktif olacağım
Bu şu anda olmayacağım anlamına gelmiyor merak etmeyin sadece 2 haftada bir veya haftada bir yazacağım
Son bir ay için özür dilerim seviyom hepinizi

Fake Eyes Open Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin