güya cesur yürek

272 56 102
                                    

Lee Seung Hwan - Empty Heart

Kitabı okuyan 20 kişiye burdan sevgilerimi iletiyorum.🥲🤭🐣

Gençlik asildir. Gençken kurulan dostluklar kan bağıyla meydana gelen zorunlu kardeşliklerden bile daha içten, daha özden olabilir. Yargılamayan, homurdanan seslerin kalbimize ok gibi saplandığı o zayıf anlarda bizi dinleyecek, yanında hiçbir şeyden korkmayacağınız dostluklar olabilir. Muhtemelen. Olası. Bizi içimizde zaptetmeye çalıştığımız en ağır anılarımızla vurup onlarla eğlenen ve hep yanımızda olacağını hissettirip zor anımızda yanımızda olmayanlar da olabilir. Bunun olması daha muhtemel. Ama benim tayfam öyle değildi. Onlar koca bir dağdı ve ben sırtımı o koca dağa yasladım.

Gençken sevmek de asildir. Dünyadaki tüm aşkların en büyüğü sizinmiş gibi hisseder, aşkınız için denizler aşar, dağlar delersiniz. Ama en acı vereni de o'dur. İlk hoşlanmalar, ilk öpücükler, ilk kalp yaralanmaları o dönemde olur. Sanki dünyaya yeniden can katacak, sonsuz zevklerle hayata renk verecek, gecenin ve gündüzün neşesini siz getireceksiniz.

Fakat gençken insan aptal oluyor. Ya da ben öyleydim bilmiyorum.

1996 yılının Temmuz ayında Byun Baekhyun'u bir güzel öpmüştüm. Fakat bu sadece bir öpücük olarak kaldı. Çünkü ertesi sabah Taeyeon dibinden ayrılmadığı için konuşamadık, bundan diye düşündüm ve o gün herkes aceleyle evlere dağılmıştı. Anna oldukça suskun bir halde benimle Yixing'in evine geldi. Yol boyunca tek kelime etmemesini garipsesem de ne olduğunu anlayamamıştım. Eve girdiğimizde kendimi kanepeye fırlattım çünkü yol aşırı yoruyordu. Çantasını tezgaha fırlatan Anna'ya dönüp "Neyin var? İyi misin," diye sorduğumda ters ters suratıma baktı. Yixing bir şey olacağını anlamış gibi odasına çekilmiş ve kapısını kapatmıştı.

Anna, kumral saçlarının süslediği yuvarlak kafatasıyla, inanılmaz çekik gözleriyle ellerini bağlamış bakışlarını benden ayırmıyordu. "Ne zamandan beri var?" diye sorduğunda anlamayarak yüzüne bakmış ve popomu rahat ettirmeye çalışıyordum.

"Baekhyun'la ne zamandan beri öpüşüyorsun Chanyeol?" Siktir! Boku yemiştim.

"Anna-"

"Sus!" Gözleri sinirden dolduğunda ayaklanıp yanına gittim.

"Sana hep diyordum Chanyeol, şarkılarını hep birine söylüyormuşsun gibi davranıyorsun. Yanılmamışım, hepsini ona söylüyormuşsun." Sonunda kendini tutamayıp bir hıçkırık bıraktığında beni iten ellerinden tutmaya çalıştım.

"Anna özür dilerim, otur lütfen, açıklayacağım.." Evet onu aldatmıştım. Kendimden nefret etmeme sebep olan kişi benden başkası değildi. Onu koltuğa oturttuğumda dürüstçe konuşmaya çalıştım. "Ben sana söyleyecektim yemin ederim, bunu saklamak istemiyordum. Özür dilerim."

"Ama sakladın, hem de bir buçuk yıldır. Özür dileme, hiçbir şey değişmeyecek. Sen gördüğüm en adi, yalancı herifsin. Bitti Chanyeol. Her şey bitti!"

Hızla ayağa kalkıp çantasını aldığında son kez ağlayan gözlerle bana bakmıştı. "Umarım, umarım bunca yıl kavuşamadığın o çocuğa bir gün kavuşursun."

Son sözü bu olmuştu. Ve beni yıkan da buydu. Benden ayrılıyordu ama yine beni düşünüyordu. O gittikten sonra ben de ağladım. Yixing hemen gelip bana sarılmıştı. "Ağla bebeğim, geçecek," demişti. Geçecek miydi bilmiyordum. Ama ağır bir depresyona girmiştim. Anna benden ayrıldı diye değildi bu, ona yaptığım haksızlık yüzündendi. Baekhyun'a bu kadar aşık olmamdı. Filmlerdeki gibi yataklara falan düşmüştüm yani. Kendimden nefret ediyordum, yemek yemek bile istemiyor sadece uyuyordum. Şirket bu durumumdan hiç hoşlanmamış beni bir programa sokmuştu. Yeni bir albüm için hazırlık yapacaktık.

Mahalle yanarken çekirdek çitleriz || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin