Eylül...
İçimdeki 'yok artık, daha neler, yok devenin bale pabucu' gibi sözleri bastırmaya çalışırken, teyzemin bağırışlarını duydum.
"Eylül!!! Çabuk Bu-ra-ya gel!!"
10 yaşından küçük olsaydım eğer beni dövmüştü, çoktan terlik bölümüne geçmişti. Böylesine modern bir kadını bile bu hale getirdim. Ya ben aslında bir şey yapmadım. Kaçtım sadece. Ayıp oldu tabi biraz, birde o son cümle yanlış anlaşılmış olabilir o kadarcık yani.
"Teyzecim. Ne olur bir dinle. Bak ben adamın omzunda uyumadım. Uçakta uyuyakaldım. Kafamın altına onun omzu denk gelmiş." Rezil olmuş olması ve benim bu saçmalıklarım onu her saniye daha fazla kızdırdığı için sustum, onu dinlemeye karar verdim.
"Bak, kaçıp gitmen ailemizi ne kadar zor duruma düşürdü anlayamazsın Eylül. Bu buradaki ilk ve son hatandı. Bir daha böyle bir terbiyesizlik olmayacak! Sen ne kibar ne asil bir kızdın. Ne ara böyle bir duruma geldin?" Haklıydı. Ben bu değildim. Ben kendi halinde asil, zarif, güzel, zengin bir doktordum. Sıfat tamlamasıydım yani. Ama kime göre? Çevremize göre, insanlara göre. Başkaları bu sıfatlara sahip değilseniz sizi 'basit' falan sanıyorlar. Ama yok öyle bir şey. Evet ben bu güzel kelimelerle mutluyum ama bunlara sahip olmasam da mutlu olabilirdim. Teyzemin dürtmesiyle kendime geldim.
"Ha, efendim?"
"Ateş bey diyorum. Yarın akşam yemeğe davet ettim. Bu rezilliğini unutturmamız gerekiyor değil mi? Hem omzunu yastık olarak kullanmana izin verdiği için teşekkür edersin." Evet bu son cümle tekrar alay konusu olduğum anlamına geliyordu. Zaten o da bıyık altından kahkaha attı neredeyse.
"Gül gül. O adam da benimle dalga geçtiği için görecek gününü! Zehir atacağım yemeğine." dedim ve açık olan kapıyı ittirip, içeri girdim. Teyzemde kendi kendine konuşarak arkamdan geliyordu.
"Ne oldu?" Kendisiyle olan sohbetini bozduğum için bana öyle boş boş bakıyordu.
"Sohbetini bozdum galiba" güldü.
"Liste yapıyorum, alınacaklar listesi. Yarına ne pişirsek? Bir dakika 'pişirsek' mi? Ben yemek yapacağım. Hemde o adama. Apartmanın ortasında beni rezil eden adama.
"Hayatta yapmam. Ben kapıyı açıp, hoşgeldiniz derim. Sende bütün gece ikram da bulunursun. Giderken ben yine geçiririm."
Boş boş bakmaya devam ediyordu. Bu sefer daha çok 'sen ne diyon sen? Ne diyon?' der gibi bakıyordu.
"Türkiye'yi böyle mi temsil edeceksin? Misafir perverliğimizi bu şekilde mi göstereceksin?"
Hiç yerimden kıpırdamadan cevap verdim. "Tam olarak Türkiye'yi temsil etmiyoruz. O adam Türkiye'den geldi. Orada doğdu, orada büyüdü." Dedim. Teyzem artık bıktığını belli etmeye çalışıyordu.
"Eylül uzatmayalım. Sen bana yardım edersin. O adam gidince birdaha karşılaşmazsınız bile" umarım haklıdır.
"Evet ama o neden öyle dalga geçti benimle?"
"Bilmiyorum tatlım."
Sabah erkenden kalkıp alışveriş yaptık. Böylelikle buranın alışveriş merkezlerini de görmüş oldum. Vakit kaybetmeden eve gelip tek tek yemekleri hazırladık, süsledik. Bir masa hazırladık ki görseniz; sanki Obama geliyor.
Kapı çalındı. Teyzem eliyle bakmamı işaret etti. İstemeye istemeye kapıya doğru gittim. Kapı bir kez daha çalınınca açtım hemen. Karşımda çok şık giyinmiş, elinde çiçekle bana gülümseyen biri vardı. Gerçekten hoş görünüyordu. Lacivert bir gömlek giymişti. Altında da füme bir pantolon vardı.
"Hoş geldiniz" dedim. Sesim resmen zoraki çıktı. Bunu ben bile fark ettim.
"Hoşbulduk" dedi o da. Gülümsüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül Ateşi
ChickLitKötülüklerden kaçıp, karanlığa aşık olan bir kızın hikayesi. ~~~~~ "Sen!" dedi adam. Yok artık olamazdı. Bu omzunda uyuduğum uçaktaki adamdı. Birde çarptığım. Bu.. Bu kötü bir tesadüftü. Daha bir kaç basamak gitmeden, arkamdan bir ses duydum. Onun s...