-
30.Bölüm
-Kaan Boşnak:Barbar-
-
"Alev, neden uzun zamandır derslerinle bu kadar ilgilenmiyorsun?"
Sınıftakiler eşyalarını toplayıp dışarı çıkarlarken ben hâlâ sıramda oturup telefonuma bakmaya devam ediyordum.
"Çalışıyorum aslında hocam."Elimde ki telefonu sıraya bırakırken asık suratımla beraber ellerimi saçlarıma daldırdım. Yaklaşık iki saattir topuz olan saçımın dipleri artık acıdan uyuşmuştu.
"Bana hiç de öyle gelmedi aslında." Tamam şuan ne olur sal beni.
"Hocam elimden geldiği kadar çalışıyorum." Bağdaş olan ayaklarımı yere indirdiğimde onların da uyuştuğunu fark ettim. Aynen hocam asla ders çalışmıyorum, bu yüzden oturduğum yerden asla kalkıp, kıpırdamadım.
"Ben bi babanla konuşayım en iyisi." Üzgünlükle beraber hafifçe gülümsediğinde arkasını dönüp hızlıca sınıftan çıkıp gitmişti.
Arkasından bir süre bakıp kafamı sıraya koydum. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Hem de fazlasıyla.
Gözümden akan yaşlar sırayı ıslatırken hıçkırıklarımda boş olan sınıfta yankılanıyordu. Uzun zamandır anonim ve Ateş konusu yüzünden derslerime doğru düzgün önem veremiyordum.
Anonimle biraz konuştuktan sonra hep bir neden bulup konuşmayı kesiyordum. Aynı şekilde Ateş ile de öyleydim. Okulda onu gördüğümde yönümü değiştiriyor, diğerlerini gördüğümde de sadece selam verip gidiyordum.
Dersleri de biraz boşlamıştım evet. Her şeyi bırakmıştım. Ne doğru düzgün makyaj yapıyor, ne de kıyafetlerimi düzgün seçiyordum. Dışarı çıkarken saatlerce hazırlanan ben artık en fazla beş dakika harcıyordum.
Her şeyden kendimi çekmiş, insanlarla muhatap olmayı kesmiştim. Bu durum beni ne kadar üzse de kendimi tutamayıp sürekli her şeyden kaçıyordum. Kafamın içini toprlayamıyordum.
Kafamı kaldırıp etrafa göz gezdirdiğimde koridordan birkaç kişinin gülerek geçtiklerini gördüm. Arkamda duran çantamı elimle çekip kucağıma koyduğumda açık olan büyük bölmesine önümde ki test kitaplarını doluşturdum.
-
"Alev kızım, Adem hocan aradı beni az önce. Derslerine çalışmıyormuşsun." Babam eve girdiğim gibi beni salona yanına çağırmış, karşı koltuğa oturtmuştu.
"Baba dışarı çıkabilir miyim?"Babamın bakışları anında değişip yüzümün her detayını incelediğinde dediğim şeyi kendi kendime düşündüm.
Evet biraz mantıksız bir soruydu ama olsun, babamla bu konuyu daha sonra da konuşabilirdim. Ama şuan içimden gelen o gezme isteğini, tekrar eski ortamlara girme isteğini belki bir daha hiç bulamazdım.
"Anlamadım kızım?"Ben de anlamadım baba.
"Dışarı çıkmak istiyorum."Derince bir nefes alıp verdiğinde gözlerini çalan telefonuna çevirdi.
"Çık."Ağzından zorla çıkan o kısık sesle konuştuğunda içim ne kadar acısa da yerimden hızlıca kalkıp odama doğru adımlamaya başladım.
Gözlerimden akan birkaç damla yaşı elimin tersiyle sildiğimde odamın olduğu kata ulaşmıştım.
Birkaç adım atıp odama girdiğimde yerde yatan test kitapları, elbiseler ve diğer eşyalara göz ucuyla baktım. Bunların ne ara bu kadar dağıldığını düşünmeden direkt dolabımın önüne gelip, kapaklarını açtım.
Bedenimi sıkıca saran, kalçamın hafif altında biten ince askılı düz siyah elbiseyi hızlıca askısından çıkartıp üzerime giyindim.
Birkaç tane de ince, tende çok fazla dolu görünmeyen kolyeleri boynuma taktım. Ardından birkaç tane de yüzüğü parmaklarıma geçirdiğimde geriye kalan tek şeyin parfüm ve ayakkabı olduğunu fark ettim.
Dolabımın altından siyah converslerimi çıkartıp giyindiğimde beyaz çoraplarımı da birazcık görünmesi için yukarıya çekmiştim.
Yerimden kalkıp masamın üzerinde ki parfümlerden en ağır olanı seçip her yerime sıktıktan sonra sandalyemin üzerindeki birkaç gün önce aldığım boş, etiketi halen üzerinde ki çantayı elime aldım.
İçerisine gerek olabilecek birkaç bir şey attığımda masamın üzerinde ki telefonumu elime alıp Kerime mesaj attım.
Alev:Hazırım.
Kerim:Yoldayım, iki dakikaya orda olurum.
Görüldü
Telefonumu çantamın içine atıp fermuarını kapattığımda kapıya doğru ilerledim. Arkasından siyah bomber ceketi elime alıp hızlıca odamdan çıkıp merdivenleri inmeye başladım.
-
"Sesin çok az geliyor."Önümde ki adını bile bilmediğim çocuğun dediğini duymak için olabildiğince dibine girdiğimde bile dediğinden gram hiçbir şey anlamamıştım.
Elimde ki küçük olan bardağı bir dikişte içtiğimde kafamın içinde bir şeylerin yerinden oynadığını fark ettim. Ama şuan umrumda mı? Hayır.
Bir anda arkaya çekilmemle dengemi sağlayamamış, ayağım kaymıştı.
Belimden bir elin beni tutmasıyla dengemi sağlamış düşmekten son anda kurtulmuştum. Başımı hızlıca beni tutan kişiye çevirdiğimde bu kişinin Kerim olduğunu gördüm.
"Alev çok içtin yeter, evine götüreceğim seni hadi."Beni hızlıca düzgünce düzelttiğinde ilk başta alkolden dolayı çok fazla yerimde duramamış kolundan birkaç saniye tutmak zorunda kalmıştım.
"İstemiyorum Kerim."Müziğin çok fazla gelmediği bir yere geçtiğimizde birbirimizin sesini rahatça duyuyorduk.
"Sana isteyip istemediğini sormadım zaten, hadi." Kolumdan tutup beni hızlıca sürüklediğinde midemin bulantısı çok fazla artmıştı.
"Bulanıyor."Kısık sesle konuştuğumda Kerim'in yerinde durup bana bakması bir olmuştu.
"İyi misi-"
"Bırak Alevi."Gözlerimi yerden çekip bağıran kişiye baktığımda Kerimle benim önümde bekleyen Ateş ile göz göze gelmiştim.
-
Aşır aşırı fazla bölüm yazma isteğim yok. Bunu bile o kadar zor yazdım ki anlatamam yani. Umarım bu kendimi zorlayarak yazdığım bölümler kötü olmaz.
Bundan sonra da büyük ihtimalle okumalar çok az olduğu için kendimi bölüm yazmak için zorlamam. Yazabildiğim zamanlarda da atarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Yağmurum | Texting
Short StoryBilinmeyen numara:Ağlama. Bilinmeyen numara:Seni hak etmeyen insanlar için ağlama. Bilinmeyen numara:Onları hayatından çıkarttın diye sakın üzülme. Bilinmeyen numara: Belki de hayatının en mantıklı kararını verdin bu gece? 06032023🪄