21|Kavuşma.
Üniversitenin ilk yılı gerçekten de tahmin ettiğim gibi zor geçiyordu. Jimin ve Hoseok ile 5 ayda hepi topu 3 kez görüşebilmiştik. Çamaşırlarımı ilk kez kendim yıkadığımda çamaşır makinesini yanlış derecede çalıştırdığım için tüm iç çamaşırlarım çekmiş ve ekstradan para almak için babamı aramak zorunda kalmıştım çünkü hiçbiri giyilebilecek gibi değildi. Hazırlık okuyordum ama ilerledikçe seviye o kadar zorlaşmıştı ki bir kuru iki kere okumak zorunda kalmıştım. Yine de birkaç arkadaş edinebilmiştim.
Lisede benden bir sınıf büyük Seokjin vardı. Okuldayken onu hep görürdüm ama doğru düzgün hiç tanışmamıştık. Geçen yıl hazırlıktan kaldığı için bu yıl yeniden okuyordu ve okulun ikinci haftası yanıma oturduktan sonra öğle yemeklerine beraber gider olmuştuk. Sonrasında aynı yurtta kaldığımız da ortaya çıkınca ve Seokjin'de oda arkadaşından şikayetçi olunca aynı odada kalmaya başlamıştık. Kafa dengiydi ve iyi bir arkadaştı.
Bir de Hyungshik ve Seojoon vardı. Projelerde üçümüz de iki kere grup olunca zamanla kaynaşmaya başladık.
Ayrıca, ablamın sevgilisi Namjoon'da bu okuldaydı. Zaten bu okulu o, bölümünü ve hocalarını övdüğü için yazmaya karar vermiştim. Beni ilk kez kafede otururken gördüğünce yanıma gelip kahve ısmarlayarak gönlümü kazandı çünkü o ay sonunu getirebilecekmişim gibi görünmüyordu. 1 kuruş bile cebimde kalsa kârdaydım.
İşin en zor kısmı Jeongguk ile doğru düzgün görüşemiyor olmamızdı. Benim günlerim çok yoğun geçiyordu ve o da sınava hazırlanıyordu. Günde toplasanız en fazla 1 saat görüşebiliyorduk ve ben onu görmeden geçirdiğim her gün bir iç çekmeden edemiyordum. 18. yaş gününü bile ekran üzerinden kutlayabilmiştim ve bu durum içime öküz gibi oturmuştu.
Sömestr tatilinde eve gidemedim çünkü sınavdan kalmıştım. Hazırlığın bir sonraki yıla kalmaması için sömestrda çalışıp iki hafta sonraki sınava girmem gerekiyordu.
Jeongguk bunu duyduğuna pek sevinmedi tabii.
Görüntülü konuşuyorduk ve, "Sömestr'da geleceksin, değil mi?" diye sordu.
İlk başta cevap veremedim ama nasıl olsa gelemeyeceğimi öğrenecekti. "Şey..." diye başladım ama devamı çok zor geldi. "Bu kurdan kaldım. O yüzden tatilde çalışıp yine sınava girmem gerekecek. Hazırlık seneye kalmasın diye yani."
Bir süre öylece ekrana baktı. Sonrasında, "Gelmeyeceksin yani." dedi.
Derin bir nefes aldım. "Gelemeyeceğim." dedim. "Elimde olan bir durum değil."
Kafasını sallayıp dudaklarını birbirine bastırdı. Birkaç saniye ikimizden de hiç ses çıkmadı. Ardından Jeongguk, "Sonra görüşsek olur mu?" diye sordu. "Derse oturmam gerekiyor."
Yutkunmadan edemedim. Zaten bu haberi duyduktan sonra telefonu kapatmak istediğini biliyordum ama yine de yaşarken hayal ettiğimden daha kötü hissettiriyordu. "Tabii." dedim. "Dersin bitince ara ama, olur mu?"
"Olur." dedikten sonra görüşmeyi sonlandırdı.
O gün telefon başında bekledim ama beni aramadı.
Aramayacağını biliyordum, Jeongguk'u tanıyordum artık ama yine de bir ümit, beklemiştim. Birkaç gün sonra tekrar görüştüğümüzde o gün için özür diledi ama özür dilemesine gerek olmadığını söyledim. Böyle söylemem onu kızdırdı. "Hayır, özür dilemem gerekiyor." dedi. "Hayatını bana göre şekillendiremezsin. Dersinden kaldıysan oturup çalışacaksın tabii ki. Verdiğim tepki... Bencillikten başka bir şey değildi." dedi ve ona yeniden aşık olmamı sağladı. O an yurttan çıkıp Jeongguk'un yanına gitmeyi o kadar çok istedim ki gidemeyeceğim için kenara köşeye sinip ağlamak istedim.