11|Fark edilene farklı bakmak.
7. sınıf bitti, yaz tatili geldi, Jeongguk ile ailesi her zamanki gibi yazlıklarına gitti ve Baekhyun'da okulların açılmasına bir ay kala bize geldi.
"Uyan artık." dedi Baekhyun beni dürtüklerken. "Tüm gün yatacak mısın?"
Güç bela yatağımdan kalktığımda beraber kahvaltı yapmak için mutfağa indik. Annem bugün arkadaşlarıyla görüşeceği için kahvaltıyı hazırlayıp evden çıkmıştı. Ablamın nerede olduğu hakkındaysa hiçbir fikrim yoktu.
"Jeongguk ne zaman gelecek?" diye sordu meyve suyunu içmeden hemen önce.
"Ne yapacaksın?"
"Tanışmak istiyorum onunla."
Çatalımla tabaktaki yumurtayla oynarken, "Bilmiyorum." dedim. "Ne zaman gelecekleri belli değil."
"Özlemişsin onu." Pat diye, damdan düşer gibi söyledi.
Bakışlarımı Baekhyun'a çıkardığımda kaşlarım havalandı, "Özlemiş miyim?" dedim. "Nereden çıkardın?"
"Yüz ifadenden."
Daha fazla konuşmayıp kahvaltımızı yaptık. Haklıydı, Jeongguk'u özlemiştim. Her gün mesaj atıp ne zaman geleceklerini soruyordum ama Jeongguk asla net bir şey söylemiyordu. Yüz yüze görüşmeyeli neredeyse üç ay olmuştu ve ben onu gerçekten de çok özlemiştim fakat bu kendime veya bir başkasına sesli olarak itiraf edeceğim bir şey değildi.
Baekhyun'la tüm gün boyunca aylak aylak dolaştıktan sonra ikindi vakti eve geldik. Odama çıkmadan salona geçip koltuklara yayıldığımız sırada annem de mutfakta akşam yemeğini hazırlıyordu.
"Ne zaman gideceksin?" diye sordum.
"Gitmemi mi istiyorsun?" Dramatik bir şekilde ellerini kalbinin üzerine koyup yüzünü buruşturdu.
Gözlerimi devirdim. "Gitmeni istemediğimi biliyorsun."
Gülerek yattığı yerde oturur pozisyona geldi. "Annemler yarından sonraya biletimi almışlar." dedi ayağa kalkmadan hemen önce. "Annen yemeği hazırlayana kadar ben biraz uzansam olur mu? Çok yoruldum."
Onu onayladığımda üst kata çıkan merdivenlere ilerleyince ben de annemin yanına, mutfağa ilerledim. İçeriye girince tezgahta domates doğrayan annemin yanağına küçük bir öpücük kondurup kıkırdamasına sebep oldum. Ardından yemek masasına oturup annemi izlemeye başladım.
"Bir şey mi söylemek istiyorsun?" diye sordu işine devam ederken.
Kafamı masaya yaslamadan önce, "Jeongguk'u özledim." diye mırıldandım. Annem yabancı değildi, onun yanında bunu sesli bir şekilde söyleyebilirdim. Sorun yoktu.
Hafifçe güldüğünü duydum. "Okulların açılmasına az kaldı. En geç 1-2 haftaya gelirler."
"Ama zaten çoktan iki buçuk ay oldu." diyerek sızlandım.
Sonra kapı çaldı ama benim hiç yerimden kalkasım yoktu. Annem, "Ablan gelmiştir. Kalk da aç hadi kapıyı." dediğinde başka seçeneğim kalmadığı için oflaya poflaya kalktım oturduğum yerden.
Fakat kapıyı açtığımda karşımda Jeongguk'u görmeyi beklemiyordum. Elim kapı kulpuna yapışmıştı sanki ve ben de donup kalmıştım.
Saçları hatırladığımdan çok daha uzundu, yüzünün hatlarıysa keskinleşmiş gibiydi. Hatırladığım gibi değildi ve o an hafıza denen şeyin aslında tamamen bir yalandan ibaret olduğunu düşündüm.
Jeongguk bana sarılıp kollarını boynuma dolayınca ben de ona karşılık verdim ama hâlâ kendime gelememiş gibiydim. "Hyung." dedi sakince. "Seni özledim." Kalbim doğal olmayan bir hızla atmaya başlarken Jeongguk'a karşılık verebilecek gücü kendimde bulamayınca susmakla yetindim.