Kensatsukan|Zhongchi

'six'

"Çubukları hâlâ kullanamıyor musun sevgilim?"

Dedi gülmesini bastıramazken.

"Gülmesene ya!"
______________________________
Gene Childe'nin objektifi.

"Childe."

Kulaklarımda dolan sesle yerimde sıçradım, dalmıştım.

"Sigaranın külü,"

Dediğinde baktım, Sigarayı izmaritine kadar içmiştim ama külünü küllüğe boşaltmamıştım.

"Dökülmek üzere."

Dedi sakince. İzmariti küllüğe bastırdım.

"Uyardığın için teşekkürler."

Dedikten sonra aklıma takılan soruyu sordum.

"Bu arada o saatte oralarda napıyordun"

"Ningguang, Beidou, Hu Tao falan hep beraber buluşma hazırlamışlar onlarlaydım,"

Dedi ve devam etti.

"Hatta senle aynı sınıfta olduğumu söylediğimde sen baya bahsettiler,"

Dedi ve duraksadı.

"Bir fotoğrafını gösterdiler."

Dedi gözlerini kaçırarak. Gözlerini kaçırdığında o fotoğrafın Kaeya'nın gruba attığı fotğraf olduğunu anlamıştım.

"Ağızlarını tutsalar ölürler sanki."

Diye fısıldadığımda duymuştu anlaşılan.

"Bir şey mi dedin?"

"Boşver..."

Deyip konuyu kapattım.

Hani konuşacak bir şeyin yoktur ama konuşmak istersin ya, şuan tam olarak o haldeydim. Konuşucak bir şeyler arıyordum.

"Bilgisayar oyunu oynar mısın, Zhongli?"

Kehribar gözler bana döndüğünde irkilmiştim. Aramızda sadece bir kaç santim vardı ama onun yanında kendimi küçük hissediyorum, aurası yüzünden olsa gerek.

"Hiç oynamadım aslında."

Dediğinde hem şaşırmıştım hem şaşırmamıştım. Yani, bilgisayar oyunları hakkında pek bir fikri olmayacağını tahmin ediyordum ama hiç oynamamış olacağını düşünmemiştim.

"Oh-... Denemek ister misin?"

"Olur, hem Ningguanglar buluşmada iyi bir gamer olduğunu söyledi, iyi bir deneyim olur."

"Doğrü söylemiş."

Deyip gülümsedim.

"Gelsene içeri bende laptopları alayım."

"Peki."

Odama gidip Laptopları aldım ve iki tane yatak olduğunu hatırladığım odayı bulmaya çalıştım. Odayı sonunda bulduğumda ona seslendim.

"Zhongli!"

Adım seslerini duyunca kapıdan içeri girip laptopları masanın üzerine koydum. Daha sonra ise çekmeceden mouse ve mouse ped çıkardım. Adım sesleri durmuştu fakat Zhongli odada değildi, yani ben öyle sanıyordum.

"Nerde kaldı şimdi bu?"

Diye söylenip arkamı döndüğümde kapıya yaslanan ve sırıtan Zhongli'yle karşılaşmayı beklemiyordum.

"Ne zamandır ordasın?"

"Laptopları yerleştirmeni izliyordum sadece, merak etme."

Deyip kıkırdadı.

Gülümsedim.

"Gel hadi, bu mükemmel varlık sana biraz oyun oynamayı öğretsin."

Gülümsedi.

"Hadi bakalım."

O oyuncu koltuğunu tercih ederken ben yatağımı tercih etmiştim. Masaya doğru yaslanıp oyunlara baktım. Sanırım basitten başlamak en mantıklısıydı.

"Minecraft adlı oyuna tıkla."

"Nasıl tıklayacağım?"

Duyduğum soruyla ufak çaplı bir şok yaşamıştım.

"Bilmiyor musun?"

"Hiç kullanmadığımı söylemiştim."

İç çekip ona klavye ve mouse kullanımını öğretmeye çalıştım.

"Bak buradaki makro, bu sağ click, bu ise sol click. Mouse'u oyuna götürüp sağ click yaparsan oyun açılır."

Klavye kullanımında biraz bahsettikten sonra oyunu açıp server oluşturdum.

"Gel şurdan odun kır."

"Nereden?"

"Diğer tarafta."

"Hangisi ağaç bunların?"

"Şu."

"Ağaca benzemiyor ki bu."

"Oyun bu Zhongli."

"Oyun olması ağaca benzememesi gerçeğini değiştirmez."

"Aynen ondan."

_____________________________

2 saat falan oyun oynadıktan sonra artık bayılacak gibiydim, uykusuzluktan öldü ölecektim. Yatağa doğru uzanarak oynuyordum zaten ve uykunun tatlı kollarına bırakmak istiyordum kendimi. Hem zaten oyunu öğrenmişti değil mi? Kendimi uykunun kollarına bıraksam sorun olmazdı. Bu yüzden sadece gözlerimin kapanmasına izin verdim.
________________________

Yazicak bisi bulamadim o yuzden busefer 500 kelime falan cikti kusura bakmayin bi sonraki bolum daha uzun olur herhalde

neysechildecokguzel.