Bölüm 2 ~Kan akıttın küçüğüm.~

10 4 7
                                    

Cesedi deponun arasındaki varillerde yakmış, kalanlarını toprağın yaklaşık 6 metre aşağısına gömmüştük. Yorgun argın eve geldiğimizde sabah saat altıya geliyordu ve üzerimdeki kanlı kıyafetleri çıkarıp kendimi zor yatağa atmıştım. İki haftadır her şey olağan ve sakin geçiyordu. Bir katile göre.

Bu sabah ise Alkın sayesinde yedide uyandırılmış ve denize gitmeye zorlanmıştık. Buna en çok söylenen Çağlar ise Arın'ın kız kesersin önerileriyle hepimizden önce arabaya yerleşmişti.

"Alkın, hadi ama öğlen oldu geç kalıyoruz!" Koyu kahve ahşap kapının kenarından içeri doğru bağırdığımda karşılık almam pek uzun sürmedi. "Geliyorum! Simidimi almayı unutmuşum."

Hepimiz kapının önünde Alkın'ın gelmesini bekliyorduk. Kıyı sahile gideceğimiz arabanın şoför koltuğunda oldukça sinirli bir şekilde etrafa bakındı. "Pezevenk akşamdan niye hazırlamıyorsun eşyalarını?"

"Söylenme bana sahil kıyım. Yazık bana!'' Sonunda kapıyı da kapatıp arabanın önüne gelmişti. "Bazen yaşın yirmi beş mi beş mi gerçekten karıştırıyorum." Kıyı'nın söylenişi hepimizi tebessüm ettirse de bu tebessümleri kahkahaya döndürmedik. Alkın çocukluğu konusunda hep çok hassas oldu.

"Ee şimdi nasıl bineceğiz biz bu arabaya? Belina?" Bu soruyla bütün kafalar bana dönse de bende bunun cevabı yoktu. "Niye herkes bana bakıyor ya? Ne bileyim ben nasıl oturacaksınız. Ben Kıyı'nın yanına öne biniyorum, siz arkaya beşiniz bir şekilde sıkışın."

Kapıyı açıp arabaya bindiğimde arkamda şaşkınca birbirine bakan dört çift göz bırakmıştım. Yola çıktığımızda ise arka koltuktaki durum içler acısıydı.

Şoför koltuğunun arkasındaki koltukta Çınar oturuyordu. Kucağında Alkın ile birlikte... Hemen yanında Çağlar ve cam kenarında ise Arın vardı. Kayra, Çağlar ve Arın'ın ortasında, onların bacaklarında oturuyordu.

Gidecek olduğumuz bir saatlik yol ise şimdiden eziyet olmaya başlamıştı. Gözlerimi kapatıp konuşmaları dinlemeye başladım.

"Alkın bir dur zıplama!" Çınar'ın sesi her ne kadar sinirliymiş gibi çıksa da eğlendiğini gösteren bir melodisi de vardı. "Ama palamudum çok rahatsın. Seni alan yaşadı he."

"Alkın rahat olmam zıplamanı gerektirmiyor! Senin yüzünden çocuğum olmayacak piç bir dur." Sırtından ittirilen altı numara kendisini şoför koltuğuna yapışmaktan son anda kurtarmış aradaki boşluktan sıyrılmıştı. Sol tarafımdan uzanan elle irkilsem de belli etmemeye çalıştım. Dijital radyodan gelen sesler ve Kıyı'nın bıkkın verdiği nefes bu elin Alkın'a ait olduğunu anlamamı sağladı.

"Alkıncım, güzel kardeşim, biricik aile üyem bak beni deli etme çek elini kolunu sokmayayım bir yerlerine o radyoyu." Durmamış olacak ki devam etti. "Lan kime diyorum ben! Açmıyorsun şarkı falan. Zaten dır dır konuşuyorsun başımı ağrıttın bir de şarkı çekemem." Tuşların üzerinde gezinen parmaklara sert bir şekilde vuran Kıyı ayarları düzeltmeye çalışıyordu.

"Ama sahil kıyım çok güzel bir şarkı açacağım. Lütfen!" İki dirseğini koltuk başlıklarının yanlarına koymuş, kafasını ileri uzatmış, yaklaşık on santim uzaklıktan Kıyı 'ya bakıyordu. Konuya koltuğumun arkasında oturan Arın dahil oldu. "Kıyı bir bırak da açsın bakalım merak ettim ne açacak."

Hiç istemese de kabul etmek zorunda kalan dört numara burnundan sesli, derin bir nefes verip sessizliğini korudu. Alkın'ın arka taraftan uzanıp açmaya çalıştığı şarkı bir iki dakika sonra kulaklarımıza ilişmişti. "Kırmızı balık gölde, kıvrıla kıvrıla yüzüyor..."

Duyduğum kelimelerle göz kapaklarımı aralayıp olduğum yerden arkaya bir bakış attım. Beni uyuyor sandıkları için bu onları saliselik şaşırtsa da çok üzerinde durmadılar çünkü üzerinde durulması gereken daha önemli bir konu vardı. Alkın son ses açtığı kırmızı balık şarkısına bir de Çınar'ın kucağında dans edip bağırarak eşlik ediyordu. "Balıkçı Hasan geliyor, oltasını atıyor..."

ArınmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin