BÖLÜM 14

236 33 0
                                    

      Drake sürüden bir kurdu kaçırmıştı. Bütün kurtlar ortak odaya toplanmıştı. Herkes bir sandalye çekip otururken ben masanın baş köşesine geçmiştim. Odada bir sessizlik oluştu, herkesin bakışları bana dönmüş, Barnaby'nin yerine oturduğumu belli ediyorlardı. Tabii, hiçbir şey demediler çünkü onlarla geçirdiğim şu birkaç günde beni biraz olsun tanımışlardı. Benden ne kadar hoşlanmasalar da sessizlerdi. Barnaby hiçbir şey söylemeden sinirli bir şekilde bana yakın olan sandalyelerden birine oturdu.

"Dün gittiğimiz saldırıda biliyorsunuz ki Alfa, kardeşim Richard'ı kaçırdı." dedi dişleri arasından. Öfkeliydi ama kendini kontrol etmeye çalışıyordu.

Kaşlarım havalandı. "Kardeşin mi? Bana kardeşin olduğunu söylememiştin."

"Evet, var."

Dişlerimi birbirine sürttüm ve ani bir kararla ayağı kalktım. "Kalabalığa gerek yok, ikimiz gidiyoruz." dedim ve kapıya yöneldim. İtiraz mırıltıları gelmeye başladığında arkamı döndüm ve hepsinde göz gezdirdim. Bir anda ölüm sessizliği oluştuğunda Barnaby itiraz etmeden yerinden kalktı ve bana yaklaştı ve ben önde o arkada merdivenlere ilerlemeye başladık.

Depoya vardığımızda demir kapıya bir tekme geçirdim ve kapı duvardan da bir parça kopararak gürültülü bir şekilde yeri boyladı. Tozu elimle dağıtıp karşımdaki masanın arkasında oturan Drake Moore'a doğru ilerledim.

Masasına elimi dayayıp eğildim. "Richard Dawson nerede?"

"Neden söyleyeyim?" diye sordu rahat bir tavırla. Sanki her şey normalmiş gibi davranıyordu. "Bundan benim çıkarım ne ki?"

Buraya özellikle gelmiştim. Bu artık Drake ve Barnaby'nin savaşı olmaktan çıkmıştı, ikimizde bunun farkındaydık. Drake bana oynuyordu. Gücün onun elinde olduğunu göstermeye çalışıyordu.

Barnaby, sinirlerine hâkim olabilen bir kurt adam olmadığı için arkamdan çıkıp Drake'i sandalyesiyle beraber arkaya doğru itti. Drake'in sandalyesi tekerlekliydi, arkadaki duvara çarptı ama o sanki hiçbir şey olmamış gibi oturmaya devam etti.

Barnaby Drake'in vurdumduymazlığına daha da sinirlenip hırlayarak ona doğru ilerlemeye kalktığında "Barnaby!" diye onu uyardım. Sesimi duyunca kendini zor da olsa zapt etmeyi başardı.

Drake gülmeye başladığında Barnaby'de olan gözlerimi ona çevirdim. "Demek kurdu evcilleştirmeyi başardın, ha?"

Barnaby bir kez daha ona atıldığında bu sefer onu engellemedim. Yüzüne bir yumruk geçirdi.

Drake'in kafası yana yattığında bir süre öyle bekledi, uzun süredir sesi çıkmayan Jace Barnaby'yi kollarından tutarak sakinleştirmeye çalıştı.

Gözlerimi masaya indirdim. Barnaby'nin sesi tüm depoyu çınlatıyordu ve haklı olan oydu bu sefer, kardeşini kaçırmışlardı.

Derin bir nefes alıp masayı dolandım ve tek elimle Drake'in yakasından tutup onu yere fırlattım. Sert düşüşünün ardından sanki canı hiç yanmamış gibi bana bakmaya devam ediyordu. Tekrar yakasından tutarak onu biraz kaldırdım. Yüzlerimiz çok yakındı. "Dawson'ın kardeşi nerede, Moore?"

"Belki öldürmüşümdür."

Benim sinirlenmemden zevk alıyordu. Yüzüme öyle bir bakıyordu ki beni daha fazla nasıl sinirlendirebileceğini düşündüğüne yemin edebilirdim. Ama ben onun moralini nasıl bozabileceğimi biliyordum.

"Mührünün kırılması belki sana söyletir, ne dersin?" dediğimde dudaklarındaki o alaycı sırıtış yok oldu ve benim dudaklarımda yer aldı. Yüzünü endişe sarmasını keyifle izledim.

Kan MezarlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin