Siz istediniz, bende yazdım..
Normalde iki ay boyunca bölüm atmayacaktım ama sizi kıramadım ve bir bölümden bir şey olmaz diyerek atmaya karar verdim. Keyifli okumalar dilerim!
***
Kafamın içi bozuk radyolarla doluydu. Birçok ses duyuyordum ancak hangisinin kime ait olduğunu tam olarak çözemiyordum. Kafam bir kitaplıktı ve hepsini aynı anda okuyordum.
Kulağımda bir uğultu vardı, sanki bir tıkaç takılmıştı dışarıdan gelen sesleri duymamam için. Raflardaki kitapları okuyan sesler teker teker okudukları kitapların kapağını kapatarak susmaya başladı, radyoların sesleri kısıldı. Aniden yok oldular. Uğultu devam etti, bir kulak çınlaması onun yerini aldı.
Yattığım yerden sanki uzun süredir nefes almıyormuş gibi derin bir nefes alarak fırladığımda her yer simsiyahtı. Başım ani kalkmamın etkisiyle dönme dolap gibi dönerken gözlerimdeki karaltı bunu kolaylaştırmıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım, gözkapaklarım ağrıyordu.
Işığı ve renkleri kavramaya başladığımda göğsüm hızla kalkıp iniyordu. Kalbim, daha önceden atmıyormuş ve şimdi yeniden atabilmenin keyfini çıkarıyormuş gibi hızla atıyordu. Artık tamamen net görebilmeye başladığımda geniş ve ferah bir odada bulunduğumu fark ettim. Ben ölmemiş miydim?
Odayı süzerken kaşlarım çatıldı, burası çok tanıdık kokuyordu. Baharatlı çiçek gibi.
Neler olduğunu kavramaya çalışırken yüzümü buruşturdum, boğazımda asitimsi bir tat vardı. Ben bir hücredeydim, kurt adamların özel sığınağındaki hücrede. Beni oraya teslim eden adamı hatırlamak bile kalbimin atışlarını dengesizleştirip geriye bir ağrı bırakıyordu.
İdam edilecektim, celladım ve ölümümü büyük bir tatmin ile izleyecek kurt adam halkı hazırdı. Karşımda ise kurt adamların -en azından Oregon'da olanların- saygı ve korkuyla andıkları liderleri Nigrum Luna vardı, Drake Moore'un babası.
Çıkması imkânsız olan duvarın üzerinde ise beni büyük bir hüzünle izleyen Jace ile Gavin vardı, sonrası ise çığlıklar eşliğindeki karmaşa.
Ve ben bilincimi o an kaybetmiştim. O an ne yaşandığı, neden yaşandığıyla alakalı hiçbir fikrim yoktu. En son başımda keskin bir acı ve çınlama hissettiğimi hatırlıyorum ancak bunu ben cehenneme giderken ki bazı etkiler olarak düşünmüştüm.
Odaya göz gezdirirken kalbim sıkıştı, burası onun odasıydı. O hainin. Beni resmen daha kolay öldürebilmek için sevgiye olan açlığımı kullanmıştı. Asena Rosswell bunu fark etmişti ama Küçük Asena biraz olsun sevgi görmek istemişti. Sahte de olsa biraz sevilmek.
Bende buna izin vermiştim, kendi kurallarımı çiğneyerek birine güvenmeyi seçmiştim. Ve bu da başıma fena patlamıştı.
Beni ölümüm için hazırlayan adamdan hoşlanmıştım.
Ve onun da beni sevdiğini zannetmiştim.
İçimden bir öfke yükselirken gözlerimden akmak için göz kapaklarımı zorlayan yaşları geri ittim, dişlerimi sıktım. Siktiğimin bir adamı için kendimi ezdirmiştim. Ve bu benim kitabımda yoktu.
Drake Moore bunun hesabını verecekti, ben acı çektiysem bunu ona misliyle geri ödetecektim. Evet, ona bu zamana kadar kötülük altında iyi davranmıştım. Bunu ondan ne kadar kendime daha önce itiraf edemesem de hoşlandığım için yapmıştım. Ben onun yanında Küçük Asena kadar kötü olmuştum, o ise Asena Rosswell'ın nefretini kendi üzerine çekerek hayatını kendi elleriyle kâbusa dönüştürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Mezarlığı
Vampir"Ölmeyi, Asena Rosswell'ın düşmanı olmaya tercih ettireceğim." Bir vampir, kurt adam sürüsüne yardım etmeye karar verirse ne olur? Vampir olduğu öğrenildikten sonra altı yaşında ormana atılan Asena, kendi kendine büyümeyi öğrenmiş ve yaşamına alışm...