Sustum. Sustum. Sustum ve yine sustum. Bir sessizlik kaplamıştı dünyayı tek duyulan ses ateşin sesiydi. Bu sefer sessiz kalmamıştı ateş. İçimde yanan o ateş, tüm dünyanın sessizliğine boyun eğmemişti. Evet sıra ondaydı yani bendeydi aslında...sendey...
Sessiz tınılar eşliğinde, Asteria nın peşinden gidiyordum. Ruhlarımız sanki yıllardır dost gibi kıpır kıpır. Kalbimde bir alev ateşin sesi geliyor kulaklarıma. Ruhlar aleminde birbirini kaybetmiş iki ruhun kavuşması gibi bu hissiyat...
Yıllar yıllar önce yaşamış bir yazar ruhlar aleminde de elinden kalemini bırakmayıp gördüklerini yazmış;
"Ruhların fısıltısı";
En son hatırladığı şey ölüm döşeğiydi. Acı çeke çeke Ruhu bedeninden ayrıldı. Artık onlarlaydı. Artık oda ölüydü . Olabildiğince göğe yükseldi. içindeki his ölümün hüznünden çok küçük bir çocuğun şeker bulduğundaki neşesi gibiydi. Oradan oraya olabildiğince yükseğe özgürlüğe doğru ilerliyordu artık o bu dünyanın bir kölesi değil , bir bedenin zindanına mahkum değil. O özgür ve kendine kavuştuğu anda. Artık tek başına...
Ölümünden yıllar hatta yüzyıllar geçti.. Nelere şahit oldu nelere göz yumdu. sadece elindeki kutsala yazdı her şeyi gördüğü her şeyi göğü yıldızları ruhları...
Bir gece yarısı, ilhamını Ay'dan almak için ay ışığına doğru yükseldi bu ruh. Işığa yaklaştıkça içini bir hüzün kapladı. Yaklaştı yaklaştı daha da yaklaştı. Ay resmen dünyanın varlığından, evrenin başından bu yana en huzursuz gecesini yaşıyordu. En hüzünlü en berbat sanki en sevdiğini yitirmiş gibiydi. Bir anda gök, hüngür hüngür ağlarcasına yağmurunu bıraktı. Ruh kendini göğün hüznüne teslim etti. O bile bu acıyı kaldıramadı. Acı tüm dünyayı sarmış yok ediyor gibiydi. Ay yavaş yavaş ışığını yitirmeye başladı ve o gece en karanlık , acı dolu gecelerden biri oldu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AH! Sirius bugün neler oldu neler. Asterianın şarkısı, o kelebek, melodi her şey o kadar güzeldi ki anlatamam. Asteria sesim olmuştu sanki sessizliğimin sesi olmuştu. Öyle güzel öyle tatlı bir kokusu var ki onun yanındayken annemi hissettim bir an. Asteria annem olmuşta benim ruhumla konuşuyordu sanki. Yarın onunla okulda karşılaşmak için sabırsızlanıyorum sirius. İyi geceler güzel yıldızım. İyi geceler anne.
Bir rüyanın etkisiyle uyandım bu sabah. Rüyalar diyarında, evrenin en güzel köşesinde bir taht vardı. Bu tahtta bir kadın oturmuştu. Sağ Elinde asası , asada ay evrelerinin resimleri vardı. Sol elinde ise bir kitap. Kitabın içinden bir ışık sanki tüm kainatı aydınlatıyordu. Tahtta oturan kadın ayağa kalktı ağır ağır adımlarla yanıma yaklaşmıştı. Yüzü gece kadar karanlık saçları ay kadar parlaktı. Gözleri gök kadar mavi, kirpikleri denizdeki dalgalar gibi kıvrımlıydı. Elindeki asaya kitaba vurdu ve ışık bir anda asaya geçti. Elindeki asayı bacaklarının arasına alıp kırmıştı. Işık asadan çıkıp , aya doğru ilerledi kadın elindeki kitabı sağ elime verdi ve kutsalına sahip çık deyip bir anda yanarak kül oldu. Onun çığlıklarıyla uyandım . Terli bedenim, titreyen bacaklarım. Adeta buz kesilmiştim. Sanki tüm gece uyumamış gibi yorgun bir şekilde kalkıp suyumu içtim. Yorgun adımlarla kendimi terasa attım.
Güneş tüm ışığıyla göğü gecesinden ayırmış, kalplerimizi aydınlatmak için göğe doğru yükseliyordu. Rüyayı düşünmemek için kendimi şartlamıştım saçma sapan bir kabus işte. Fakat "Kutsalına sahip çık " sözü beynimde yankılanıyordu. Babaannemde aynı kelimeyi kullanmıştı . Herhalde onun etkisinde kalmıştım.
Duşa girdim. Bugün Asteriayla vaktimi geçireceğim okulda. İnanamıyorum okula gitmek hiç bu kadar heyecan verici olmamıştı. Resmen okula gitmek istiyordum. Sessiz narin adımlarla banyoya doğru ilerdim. Eski ahşap kapının ardında , bitki özlerinden yapılmış muhteşem kokularla ilerledim. Babaannem tam bir doğa kadını. Her zaman doğa anaya şükretmem gerektiğini söyler. Kıyafetlerimi çıkardım, hala terliydim. Aynadan bir süre kendimi izledim. sıcak suyun kovaya dolmasını beklerken ,Asterianın melodisini mırıldandım. Melodiye o kadar çok kaptırmışım ki kendimi suyun kovadan aktığını fark etmemiştim bile. Telefonumdan bir müzik seçip öyle yıkanmayı planladım. Yalnızlık senfonisi eşliğinde , muhteşem tütsülerin beraberliğinde şu sözleri mırıldanıyordum:
Anladım sonu yok yalnızlığın Her gün çoğalacak Her zaman böyle miydi bilmiyorum Sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak Alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak