Medyada Bora ve giydiği kıyafet :)
"sende kimsin ?" dedim yanımda oturan oldukça yakışıklı çocuğa. Yüzünü tam göremesem de mükkemmel ve pürüzsüz bir yüze sahip olduğunu rahatlıkla söyleye bilirim. Saçları siyah - önleri dalgalı ve hafifçe kalkık - ne yalan söyliyeyim cidden çok yakışmış bu model kendisine. Gözleri galiba kahverengi tam olarak göremiyorum."Sana diyorum kalkar mısın sıramdan ?" dedim ama çocuk beni takmadı bile sorumu yenilediğim de bana döndü. Evet yanlış görmemişim gözleri kahverengi ama o bildiğimiz kahverengi onun gözlerinde bam başka bir renge dönmüş sanki çok güzel görünüyorlar.
" bu sıranın sana ait olduğunu sanmıyorum" dedi çocuk " farkındaysan burada ben oturuyorum ve yanımda dolu!" dedim tam bu anda İrem sınıfa girdi " hah bak sıra arkadaşımda geliyor kalkar mısın artık ?" dedim İrem " ne oluyor burada Bade bu arkadaş kim ?" dedi " bilmiyorum tek bildiğim buradan kalkacağı!" dedim
" kalkmıyorum!!" dedi Manda " tamam tamam sakin şampiyonlar ! Ben öne geçerim sorun yok" dedi ve tam önümüze geçti. O geçer geçmez Monolya hoca sınıfa girdi kendisi bizim Almanca hocamızdır. " Günaydın arkadaşlar!" "günaydınnn!" dedik ve geri sıraya oturduk.
" Görüyorumki sınıfa yeni yüzler gelmiş hadi onları tanıyalım" dedi ve İrem ve Mandaya döndü. Monolya hocanın bir huyu var oda sınıfdaki her kezin adını öğrenmezse olmaz okulun ilk günleri iki üç dersimizi adlarımızı öğrenmeye adamıştı resmen.
" Ben İrem Kuvvet Ankara'dan geldim." dedi ve yerine oturdu İrem hoca onu başıyla onayladı ve Mandaya döndü tabi bunun üzerine tüm sınıfta ona döndü kızlar hayran hayran ona bakarken erkekler sinir olmuş bir şekilde bakıyorlar buda erkeklerin Mandayı kıskandıklarının göstergesi.
Gerçi haklılar bende olsam bende kıskanırdım her halde. Manda isrifini bozmadan ayağa kalktı. Evet ona Manda diyorum ama gerçekten de vahşi bir ortamdan gelmiş bir mandaya benziyor yani konuşma tarzıyla.
"Adım Bora Yiğit" dedi ve yerine oturdu. Hoca bu hareketine kaşlarını çatsa da bir şey demedi " bende almanca öğretmeni Monolya Portakal" dedi ve ders anlatmaya başladı. Demek Mandanın adı Bora'ymış zaten başka bir isimde yakışmazdı zaten.
Ben niye gıcığın adını düşünüyorum ki istiyorsa 'Hakkı' olsun banane değil mi ? Çaktırmadan da olsa - göz ucuyla - Mandayı süzdüm. Siyah yaka kısmında üç küçük düğme bulunduran uzun kollu badi giymiş kollarını dirseklerine kadar çekmiş altına siyah dar paça pantolon ayakkabı olarakta beyaz bir ayakkabı tercih etmiş aksasuar olarakta sağ koluna bir bileklik takmış.
Oldukca hoş göründüğünü söylemeliyim. Ders zili çalınca kendime geldim. Ne yani tüm ders boyunca onu mu süzmüştüm ben!!! Ah salak kafam neyse ayağa kalktım İrem sıramın önünde beni bekliyor ama ben yanına gidemiyorum neden acaba ? Çünkü Manda çıkmama izin vermiyor kaşlarımı çattım " kalkarsan çıkacağım" dedim " aaa demek beni süzme işin bitti " dedi üzülmüş gibi yaparak sonrada tek kaşını kaldırdı dudaklarında da alaycı bir sırıtış belirdi.
Hemen ondan gözlerimi kaçırdım. Fark etmiş miydi ya? ahh! Bade ahh! Ne vardı onu öyle süzecek " ne saçmalıyorsun sen!" dedim. Ve bacaklarını itekliyerek sıradan çıktım. Yanaklarımın yandığını hissede biliyorum. Arkamdan güldüğünü duydum. Bu beni dahada utandırdı ve hızlı adımlarla sınıftan çıktım.
Bahçeye çıktığımda İrem bana yetişmişti. " ne oluyor ya " dedi İrem " nereden bilim hem sen niye yerinden kalkıyorsun?" diye çıkıştım İrem'e "ne yapsaydım kalmasaydım da çocukla kavgamı etseydin?" dedi haklı ederdim " evet " dedim kendimden emin bir şekilde " neyse ya yalnız çocuk acayip tatlı ya bildiğin meteor" dedi İrem hayran hayran.
Demek ki Mandayı bir tek ben yakışıklı bulmamışım gerçi sınıftaki kızlarda bunu gösteriyordu ama neyse " neresi yakışıklı be" dedim yüzümü buruşturarak " Bade burnun mu uzadı senin dur bir bakim vallaha da uzamış" " ne alaka ?" " yalan söylemekten " dedi İrem sırıtarak " aman ne komik neyse sen onu boşver de Sarp işini ne yaptın rahatsız etti mi bugün ?"
" yok bu gün hiç görmedim " dedi. Tam o sırada ders zili çaldı. Okula doğru giderken" off ben yine o Mandayla mı oturacağım " diye sızlanmaya başladım. İremse bana sıkıntıyla bakıyordu " çok abartmıyormusun Bade ?" dedi. Tabi onun için söylemesi kolay onun Mandalığını o çekmiyor.
İnşallah geçen dersteki olayı başıma kakmaz hani ona baktığımı anlamıştıya oysa ben ona mı bakıyordum? Yoo hiçte ona bakmıyordum." tabi senin için söylemesi kolay" dedim İrem'e ve sınıfa girdik.
İrem direk sıraya giderken ben sırf onla biraz daha geç karşılaşmak için sınıf başkanımız Eda'nın yanına gittim. Eda orta boylu zayıf - ama fazla değil - çok tatlı bir kız ben ona Neşe diyorum çünkü Neşe ismi ona daha çok yakışıyor Neşe'nin en kıskandığım özelliği gözlerini deviriyor olması ben ne kadar uğraşsamda onun gibi deviremiyorum hatta Neşeyi kitap karakterlerine benzetiyorum.
" Neşe ya şu tahta kalemlerini ortaya bırakmasan?" dedim. " " ne yapayım Bade yanıma alsam istiyorlar hayır da diyemiyorum o yüzden en iyisi ortada kalsın" dedi. Biliyorum saçma bir konu gibi görünüyor ama saolsun sınıfın erkekleri kalemleri iki günde bitiriyor buda bizi rahatsız ediyor iki güne birkalem almak.
" tamam o zaman ben yerime geçim" dedim ve yerime doğru yürümeye başladım ayaklarım sıraya gitmemek için ısrarcı olsalarda maalesef sıramın önüne geldim. Manda başını sıraya koymuş öylece duruyor parmağımla onu dürttüm " izin verirsen sırama oturacağım" dedim ama Manda ses çıkarmadı bu sefer daha sert dürttüm.
Sonunda Manda kolunu tutarak sıradan kalktı " insanca söyleye bilirdin kolumu delmene gerek yoktu " dedi. Tam ona bir şey demek için ağzımı açmıştım ki hoca sınıfa girdi. Ders edebiyat. Hoca hemen masasına geçti ve bizlere oturmamızı söyledi.
Derse başlamadan önce yeni gelenlerle tanıştı yani İrem ile Bora'yla sonrada derse başladı. Dikkatimi hocaya verip dinlemeye çalıştım ama Bora'nın bakışlarını üstümde hissediyorum. Sanki hiçbir hareketimi kaçırmak istemiyormuş gibi dikkatlice izliyor yani neye bakıyorsa ?
Yinede o yokmuş gibi devam ettim ve derse adepte oldum edebiyat derslerimiz genellikle güzel geçer o yüzden adepte olmam zor olmadı tabi üstümde dikkatli bakışlar olmasaydı daha kolay ola bilirdi neyse zil çaldınca yerimden kalktım tabi Bora bey yine çıkmama izin vermedi.
Aklıma geçen tenefüste söyledikleri gelince gülümsedim ve ona baktım " aa demek beni süzme işini daha bitiremedin. Üzgünüm ama çıkmam lazım " dedim onun bana söylediklerinden alıntı yaparak " seni süzdüğümü de nereden çıkardın?" dedi " tabi canım" dedim ve yine bacaklarını iteleyerek sıradan çıktım.
Gün böyle devam etti son ders zili çalınca eşyalarımı topladım. Bu sefer Bora benden önce sıradan kalktığı için direk sıradan çıktım ve İrem'in yanına gittim." Bade yarın ne yapıyorsun ?" dedi İrem.
" okula geliyorum " dedim tek kaşımı kaldırarak çok saçma bir soru sorduğunun farkındadır inşallah " Yarın günlerden cumartesi ne okulu Bade?" dedi. Tabi ya bugün cuma, günlerle alakam olmazsa böyle olur işte " ya kızım nereden bilebilirim günleri mi takip ediyorum ben sanki " dedim bende " tamam ya boşver ee ne yapıyosun yarın ?" "bilmiyorum" " o zaman yarın İstanbul turu yapalım mı ? buraları çok özledim " dedi. Aslında güzel fikir bende evde sıkıntıdan patlıyordum " olur" dedim ve yarın için sözleştik...
Merhaba biliyorum geç geldi ama annem amalyat oldu misafirler felan derken yazamadım kusura bakmayın umarım beyenirsiniz yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olmaması Gereken (RÇ.)
Novela Juvenil"Hayatında gördüğün en kötü rüyan gerçekleşse ne olurdu ?" Merak ediyorsan Bade'nin hayatına bi göz atsan iyi edersin. Bade Arslan; 17 yaşında, lise 3'e gidiyor. Ailesi herşeyi özelliklede babası... Bora Yiğit ; 18 yaşında, lise 3'e gidiyor. Ailesi...