Sabah alarmın sesiyle uyandım. Direk banyoya girdim kısa bir duşun ardından odama gittim. Giysi dolabımın önüne geçtim ve bugün için giyeceklerimi seçmeye başladım . Dolaptan rengarenk bel kısmında küçük kelebek bulunduran dizimin bir iki karış üstünde ki elbisemi çıkardım ve giyinmeye başladım.
Bu elbisemi çok seviyorum hem spor hemde gayet şık duruyor. Elbisemi giydikten sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı maşa yardımı ile dalgalandırdım. Makyaj olarakda gözlerime göz kalemi ve dudağıma portakallı parlatıcımı sürdüm. Ayakkabı olarakta beyaz nikelerimi giydim.
" Ve hazırımm!!" Odamdan çıkıp aşağıya indim " annecim ben çıkıyorum İrem'le İstanbul' u geziceğiz " dedim "tamam kızım dikkatli olun" "tamam" annemin yanağını öpüp evden çıktım. İrem'le sahilde buluşacaktık o yüzden bir taksiye binip sahile gittim. Ben sahile ulaştığım İrem çoktan gelmiş kız kulesini gören bankta oturuyordu. Hemen yanına gidip ellerimle gözlerini kapattım.
Sesimi değiştirerek " bil bakalım ben kimim ?" dedim. İlk önce ellerini ellerimin üstüne koydu sonra konuşmaya başladı " hmm ince uzun parmakları olan birisin. Acabaa kim olabilirsin dur bir düşüneyim" dedi ve sanki gerçekten düşünüyormuş gibi sesler çıkarmaya başladı.
" Hah buldum sen Ayşe'sin ?" dedi dalga geçtiğini anlamamak için salak olmak gerekir. " hayır" dedim. Bu seferde " hmm o zaman Naciyesin ?" " yaa hayır" " tamam tamam Bade'sin?" sonunda " hele şükür kızım ya bir an hiç bulamıyacaksın sandım " dedim gülerek oda güldü " Hadi kahvaltı yapacağımız bir yere gidelim ben acıktım " dedi.
Kılasik İrem hiç şaşırmadım" nereye gidelim " " sahil kenarında çok tatlı bir kafe var oraya gidelim " dedi " olur" sonra sahil kenarındaki Turkuaz kafe'ye doğru yürümeye başladık. İçim de yine takip ediliyormuş gibi bir his oluştu bunun üzerine arkama baktım.
Sahilde sadece bir çift banka oturmuş denize karşı simit yiyip gülüşüyorlar. Onların dışında kimse yok. Saat daha erken olduğu içindir belkide kimsesin olmaması ? Turkuaz kafenin önüne geldiğimizde kafeyi incelemeye başladım.
Denize bakan tarafın da cam bulunuyor diğer taraflar turkuaz ve beyaz boyalarla boyanmış şirin tam gençlere göre bir kafe. İçeri girdik içerde de turkuaz ve beyaz motifler bulunuyor. " çok şirin bir yer değil mi ? Dedi İrem.
" evet güzelmiş" dedikten sonra boş masalardan birine oturduk içerisi fazla kalabalık değil. " hoş geldiniz" garsonun seslenişiyle bakışlarımı kafe' den alıp ona çevirdim. " hoş bulduk" dedik İrem'le aynı anda " ne istersiniz?" " ben bir peynirli poğaça bide çay alabilir miyim? " dedi İrem " tabi. Peki siz ne alırsınız" " hmmm bende aynısından olsun ama poğaça sade olursa sevinirim. " diyip gülümsedim.
"tabi efendim hemen getiriyorum" dedikten sonra yanımızdan ayrıldı " eee Bade hanım bugün beni nerelere götüreceksin " " ilk önce tarihi yerleri geziceğiz bugün hepsini nasıl bitiririz bilmiyorum ama deniyeceğiz artık.
Sonra Çamlıcaya çıkar akşam yemeğini yer eve döneriz ?" dedim soru sorar gibi " süper olur " gülümsedim sonra garsonun siparişlerimizi getirdiğini görünce arkama yaslanıp tabağı önüme koymasını bekledim.
" afiyet olsun " " teşekkürler" dedikten sonra poğaçamı elime aldım afiyetle yemeye başladım. Hem yiyor hemde İrem ' le konuşuyoduk . Poğaçalarımızı bitirdikten sonra kafeden ayrıldık.
" peki ilk önce nereye gidiyoruz? " " hmm Dolmabahçe' ye ne dersin oradan başlayalım mı ?" " olur." Dolmabahçe sarayına ulaştığımızda direk sarayı gezmeye başladık. Bir saatte tüm sarayı gezdik. Çok güzel inşa edilmiş.
Atatürk ' ün öldüğü odaya da baktıktan sonra Topkapı Sarayına geldik bu saraya bayılıyorum muhteşem görüntüsü hemen dikkat çekiyor. Sarayda Hz. Ali ( ra.)'nın kılıcını, Peygamber efendimiz ( s.a.v) sakalını ve daha birçok eşya gördük. Kaşıkcı elması her zamanki gibi dikkatimizi çekmişti bu taş hakkında birçok efsane var.
Cidden göz kamaştıran bir görüntüye sahip. Topkapı sarayından sonra Galata kulesine, Ayasofya' ya ve daha saymaya üşendiğim birçok yeri gezdik. Camileri de unutmadık tabi. " Ya Bade yeter hadi yemek yemeye gidelim" diye söylenmeye başladı İrem. Ayaklarımız ağrıyana kadar hiç durmaksızın gezdik haklı tabi. " tamam zaten akşam oldu Çamlıca'ya gidip yemek yiyelim hadi gel "
Çamlıcaya vardığımızda buranın manzarasına bir kez daha aşık oldum. İstanbul sanki ayaklarımın altında . Aslında İstanbul'a aşığım ben . Resturanta girdiğimizde manzarayı gören bir masaya oturduk. Biz oturur oturmaz garson yanımızda bitmişti.
" hoş geldiniz efendim" " hoş bulduk" dedi İrem. " ne alırdınız?" " ben tavuk sote yanında da kola istiyorum" dedim. " bende aynısından alim" dedi İrem biz genelde böyleyiz yani hep aynı şeyleri yeriz.
" tabi efendim hemen getiriyorum." dedi garson ve bizden uzaklaştı. " Ne gündü ama. Yorulduk ama deydi İstanbul'u özlemişim " dedi İrem gülerek " aynen çok yoruldum ya İstanbul' bir günde gezmeye çalışırsak olacağı bu " dedim bende gülerek sonra siparişlerimiz geldi.
" Afiyet olsun " " teşekkürler ". Hemen elime çatal ve bıçağımı aldım " çok acıkmışım ya " dedikten sonra tavuktan bir dilim kestim tam ağzıma atıyordum ki " merhaba kızlar" diyen çocukla elim havada kaldı...
Merhaba arkadaşlar nasılsınız oruç nasıl gidiyor :)
Öncelikle bölümler biraz geç geliyor biliyorum. :( aslında bu bölümün yarısını yazmıştım ama araya Ramazan girince devamını getiremedim :(
Neyse sonunda yazdım umarım beyenirsiniz yorumlarınzı ve oylerınızı bekliyorum. :)
Bu arada annem için geçmiş olsun dileyenlere teşekkür ederim :)
Sizi seviyorum <3 :-*
Ha bu arda bir iki bölüm sonra gerçek kurguya başlıyacağım yani olaylar başlıcak benden söylemesi ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olmaması Gereken (RÇ.)
Novela Juvenil"Hayatında gördüğün en kötü rüyan gerçekleşse ne olurdu ?" Merak ediyorsan Bade'nin hayatına bi göz atsan iyi edersin. Bade Arslan; 17 yaşında, lise 3'e gidiyor. Ailesi herşeyi özelliklede babası... Bora Yiğit ; 18 yaşında, lise 3'e gidiyor. Ailesi...