Bazenleri size de oluyor mu bilmiyorum, böyle mutlu oluyorum tamam mı, her şey çok güzel gidiyor falan, biraz da endişeleniyorum "bu kadar uzun süre mutlu oldum ya kesin bir bokluk çıkacak" diye. Sonra bunu düşündüğüm an gerçekten de bi bokluk çıkıyor, biri beni insan yerine koymuyor, biri bana laf sokuyor, hoca bir yıllık ödevi yarına veriyor, sandalyeden düşüyorum, pantolonum yırtılıyor, arkadaşın beni satıyor,.. Bu liste uzar gider.
Sonra böyle bir isyana giriyorum, "bir tek bana olur zaten", "şu okul bitsin de şu iğrenç yerden kurtulayım", işte "bir gün bana ihtiyaç duyunca görür o" falan.
Sonra da artık üzülmeye başlıyorum, "hayatım asla kitaplardaki gibi olmayacak", "beni kimse sevmeyecek", "bu tiple ve şişkolukla bir yere varamam zaten", "çok salağım", "ben yaşadığım hayatı bile hak etmiyorum" diyorum, sonra da kendimi aşıyorum, "ben ölsem halay çekerler", "umarım yoldan geçerken araba çarpar", "ben hiçbir şeyi hak etmiyorum", "değersizin tekiyim", "duba gibi şişerim anca" demeye başlıyorum.
Çoğu zaman saçmalıyorum, evet ama bir konuda haklıyım.
Hayatımız asla kitaplardaki gibi olmayacak.
Beni en çok üzen şey de bu. Asla Labirent'teki Thomas kadar cesur olamayacağım, asla Kitap Hırsızı'ndaki Rudy'nin Liesel'i sevişi gibi sevilmeyeceğim, asla Hiç Kimse Sıradan Değildir'deki gibi beni koşulsuz seven biri olmayacak, asla ve asla herhangi bir bilim kurgu kitabındaki herhangi bir karakter gibi cesur olamayacağım, herhangi bir genç kurgu kitabındaki gibi yaşayamayacağım, herhangi bir polisiye romanındaki dedektif gibi zeki olamayacağım.
Oradan karamsar gibi görünebilirim, ama büyük ihtimalle sizin de kitaplardaki gibi bir hayatınız olmayacak.
En kötüsü de, büyük ihtimalle "üniversite kazan, hiç sevmediğin bir işte çalış, hiç sevmediğin biriyle evlen, çocuk yap, onları büyüt, evinin kirasını öde, borç al, borcunu kapatmaya çalış, küçücük bir evde yaşa, istediğin hiçbir şeyi yapama, rol yap, yılda sadece 10 gün dinlenebil, altın günlerine git, götünü yırtabildiğin gibi yırt, hiç sevmediğin insanları seviyormuş gibi yap, yaşlan, emekli ol, ölene kadar emekli maaşıyla geçinip öl" döngüsünde yaşayıp öleceğiz.
Bu beni depresyona sokuyor.
Yaşama isteğimi sömürüyor.
Sizin de içiniz kararmıyor mu Allah aşkına?
Sizin de böyle hayattan vazgeçesiniz geliyor mu?Ben bana dayatılan hayatı yaşamak istemiyorum açıkçası. Çok fena bir okula gitmiyorum aslında, derslerim de fena değil, şikayet etmemem lazım, hayatımdan memnun olmam lazım, ama memnun falan değilim.
Sonra evilordinaryperson niye somurtuyor, neden her olaya karşı fantastik tavırlar sergiliyor, neden aynanın karşısında saatlerce ingilizce konuşuyor, neden geceleri 10'da yatsa bile 12'ye kadar uyuyamıyor.
Ben her şeyi böyle kitaplardaki gibi hayal ediyorum hep. Sonra da bok çıkıyor, ben mal gibi kalıyorum. Aslında benim gibi aynada her mimiğinde nasıl göründüğüne bakan, "konuşunca herhangi kelimeyi söyleyebiliyor muyum" diye düşünüp sesini kaydetip dinleyen, sanki karşında kamera varmış da filmini çekiyormuş gibi davranan olsa çok iyi olurdu lan.
Ya ben şimdi bunu yazarken fark ettim de, benim kitap okumayı, film ve dizi izlemeyi, zombi oyunları oynamayı bırakmam lazım.
Üstelik sevdiğim film türü de bilim kurgu aksiyon falan. Etkilenmemek olmuyor yani. Bir iki gün etkisinden çıkamıyorum.
Her hafta en az bir kitap bitiren, bir veya iki film izleyen, üç bölüm de Supernatural izleyen biriyim (AHS'yi bitirdim, SPN'ye başladım sonunda, ilk sezonun on beşinci bölümündeyim; 9 sezonu nasıl bitircem onu düşünüyorum), nasıl böyle olmayayım ya. Kendi hayatım dışında bütün hayatları yaşıyorum resmen. Ne bileyim dışarda da ya buradan kitap okuyorum, ya da tumblr'da alemlere akıyorum (random yaptım). Hiçbir şekilde de telefonu elden bırakmadığım için de böyle olmuş olabilirim. Eleştirdiğim şeyi kendim yapıyorum ya resmen.
Yani sonuç olarak hasta filan değilim ben, siz de benim gibi olsanız siz de aynı şeyi yapardınız.
Tamam belki de yapmazdınız.
Bilmiyorum ya, çok boşlukta hissediyorum kendimi, nasıl dolduracağımı da bilmiyorum.
Bu haftanın bölümü çok erken geldi shdjfd. Bunun tek nedeni de şu önceki bölümğ yazdıktan iki gün falan sonra başladım, ondan hemen paylaştım.
Profilime de işte tumblr adresimi falan filan koydum, bir göz atmak isteyen falan bakabilir.
Ayrıca yorum yapın ulan. Mesaj atın. Gerçekten beni okuyan insanlarla tanışmak ve yorum, öneri almak çok güzel olur. Bana yardım etmiş olursunuz, bayadır burda değilim,çok şey değişmiş ya.NOT: Benim eurovisiondaki en favori şarkım sonuncu oldu sjdhdkg. Yani hiç puan alamadı bile. Ya bilmiyorum benim müzik zevkimin bokluğundan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama şarkıyı video olarak koydum. Bir de siz dinleyin sonuna kadar. O kadar boktan mıymış merak ettim cidden çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet Olsun Bazı Şeyler
Non-FictionHAYATINIZDA OKUYACAĞINIZ EN SAÇMA ŞEY. SİZİ TEMİN EDERİM.