Geçmişten bir anı
...
Okul kıyafetimi Dizlerimin biraz üzerindeki okul eteğimin içine sıkıştırıp boynumda asılı olan yazılı kağıdı düzelttim.
Aynanın karşısına geçip kendimi boydan boya tekrar inceledim.Taş gibiydim mübarek.
Tuvaletten çıkıp merdivenlere yöneldim ve görev yerime geldim.
Sonuçta bugün nöbetçi ögrenciydim, keyfim beyde yoktu. Herkes dersteyken telefonumla ugraşıp yemek yiyebiliyordum. Oh miss.
Ve tabi müdür yardımcısının gereksiz tiplerini de çekiyordum orası ayrı
Telefonumu elime alıp oturduğum sandalyede geriye yaslandım. Tam o sırada müdür yardımcımız odasından çıkıp "ben beden odasındayım yeni ögrenci kaydı için geleceklerdi, gelirlerse
Beni beklesinler gelirim hemen" onu dikkatle dinliyormuş gibi gözükmem bittikten sonra "tabi hocam " diyerek onayladım. 50 li yaşların sonundaki adam merdivenlere yöneldi ve gözden kayboldu.Kulaklığımı kulağıma yerleştirip masanın üzerine başımı yasladım.
Mehir yine mutlu gözükmeye çalışıyordu ama kimse bilmiyordu,mehir acı çekiyordu.
Aslında hep mutlu olmaya çalışıyordum, ama insanlar benim mutlu hissetmeme bile izin vermiyorlardı.
Bileğimde bir el hissedince kafamı biraz kaldırıp ne olduğuna bakmak isteyince bir çift siyah gözün çok yakınımda olduğunu fark ettim.
Oturduğum sandalyeden doğrulup siyah gözlerin sahibine baktım. Benim hesap sorma kalmadan konuştu
"bileklikler güzelmiş" masanın diğer tarafında bulunan sandalyeyi çekti ve çarprazıma oturdu. "Teşekkürler" diyerek geçiştirdim.
Ne diyebilirim ki sağ elimle, sol elimin bilek kısmını ovmaya başladım. Kimse bilemezdi ki bileğimde neredeyse dirseğime kadar olan bu bileklikleri niye taktığımı.
Bakışlarımı Çarprazımda oturan çocuğa çevirdigimde onunda sol bileğindeki büyük bileklikler olduğunu fark ettim.
Bakışlarımı bileğinden alıp yüzüne çevirdiğimde sişmiş göz altlarını, dagınık siyah saçlarını ve çıkık elmacık kemiğine dikkatlice bakmaktan alıkoyamadım kendimi.
"Senin... Seninkilerde güzelmiş" yere eğdiği bakışlarını kaldırıp, yüzüme odakladığında, kıstığı gözleriyle bana bakmayı sürdürüyordu.
Hafifçe bir kahkaha atıp arkasına yaslandı. Ben ise henüz tanımadığım yabancının bana verdiği bu tepkinin nedenini merak ediyordum.
"Sorun ne?" Dediğimde yan yatırdığı başını doğrultup bana tekrar baktı.
"Bugün bir kitap okumuştum. Şey diyordu bir kısımda 'iki kişi seni anlar. Birincisi seninle aynı durumu yaşamış olan' yazıyordu. Ama bileklerinde ki o bileklikleri görünce, ilk defa birinin beni anlamasını istemedim."Bu cümlenin üzerine çok düşünmeye gerek yoktu tabiki anlamıştım ne demek istediğini.
'bilegindeki bilekliği görünce benimle aynı durumu yaşadıgını düsünmek istemedim'
Az önce onun güldügü gibi bende güldüm ve bakışlarımı tekrardan ona yönelttim. Ağzımı açıp bir şeyler söylemek istesem de sustum.
İki dakika önce karşıma çıkmış ve iki dakika beni anlamıştı. Ne yaptıgımı biliyordu. Belkide neden yaptıgımla ilgili düşünceler üretmeye başlamıştı.
O da iyi değildi belkide. Belki o da kesmek istiyordu bileklerini ama içinde bitmeyen bir umut vardı ve kıyamıyordu gelecekteki yaşamına. Ama dayanamıyordu belkide. Tıpkı benim gibi
"Gözlerin çok boş bakıyor" dedim bu sefer ve sonra arkasından ekledim. "Sanki güneş sistemindeki gezegenlerin yok olmuş gibi " söylediğim sözler ağzımdan bir anda çıkmıştı. Yaptığım benzetmeyi neden yaptığıma dair hiçbir fikrim yoktu.
Sadece onu ilk gördüğümde aklımda iki kelime belirmişti güneş sistemi
"Sende sanki ay sında güneş üzerinden ışığını çekmiş gibi bakıyorsun" kaşlarımı çattım.
"Siz insanlar güneşin ışık kaynağı olduğunu, güneşin yüce olduğunu , güneş olmassa ışığınızın olmayacağını savunursunuz, ama bence yanılıyorsunuz. Geceyi güneş aydınlatmıyor, geceyi ay aydınlatıyor. Eğer geceleri ay olmasaydı karanlıkta kalıcaktınız." Önündeki masanın üzerine dirseklerini yaslamıs beni dikkatle dinlemişti.
"Ay güneşin ışığını yansıtıyor ama" sanki söylediklerim onun için çok değerliymiş gibi dikkatini bana vermişti.
"Ben buna inanmıyorum. Benim için gündüz değil gece önemli, aydınlık değil karanlık önemli, güneş değil ay önemli.
Bana göre ay güneşten daha yüce" bakışlarımı ona çevirdiğimde yüzünde çok tatlı bir tebessüm ile bana baktığını fark ettim."Ay parçası" dedi sadece. İsmim mehir idi
Ama bunu nereden öğrendiğini soracak iken, işaret parmağı ile boynundaki asılı kağıt parçasını gösterdi.İ.İ.İ lisesi
Nöbetçi ögrenci
Mehir burçe AtalayOna gülümsedim. Ve o anda birşey oldu. Bir çarpıntı. O çarpında sol gögös kafesimde oldu, ilk defa, ben bugün ilk defa birşey hissettim.
Sandalyesiyle bana biraz yaklaştı. Dizlerimin üzerindeki birleştirdigim sol elimin bileğinden kavradı ve avucunun içine bıraktı.
"Seni anlıyorum mehir"Bende seninle aynı durumu yaşıyorum demişti aslında
"Beni anlamanı istemiyorum"
Benimle aynı durumu yaşamış olmanı istemiyorum dedim aslında
Ve tam bu esnada merdivenin başındaki müdür yardımcımız bize doğru yaklaşıyordu. Bileğimi onun avcundan kurtarıp oturduğum sandalyeden kalktım.
"Merhaba hocam" diyerek Turgay hocayı karşıladım.
Turgay hocanın bakışları anında onun üzerine kayınca tek kaşını kaldırıp bana sorgularcasına baktı.
O hemen ayağa kalkıp konuştu."hocam yeni geldim ,sınıfımı bilmiyorum onu ögrenecektim" diyip hocanın merakını giderdi.
"Tamam peşimden gel, nöbetçi sende 9 ların katına in boş sınıf var mı bak bakalım" dediğinde Turgay hocayı başımla onayladım.
Turgay hoca odasına girdi, o da peşinden gidicekken son anda bana döndü ve "Aras" dedi.
İsmini ögrenmiş oldum bu şekilde.
Tekrar arkasını dönüp odaya girecekken "ikincisi?" Dedim
'iki kişi seni anlar. Birincisi seninle aynı durumu yaşamış olan'
O güzel yüzünü yüzüme döndü ve
"İkincisi seni çok sevmiş olan" dedi ve
Beni o ilk kalp çarpıntısı ile orada bırakıp odaya girdi....
Ehee. Arasımızın ince ruhuna ve mehirimizin temiz kalbine çok pis aşık oldu yaa
![](https://img.wattpad.com/cover/319032557-288-k419256.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Bir Damla Gözyaşı
Teen Fiction"Onu gördüm. Yemek yiyeceğimiz mekanın yanında konser varmış hemde rei nin konseri onu gördüm sandım konsere girdim. Sonra her tarafta aradım bulamadım onu, içmeye başladım sonra belki kötü şeyler yaparsam yanıma gelir sandım." Gözümden yaşlar akark...