simay, yavaşça yaprak ve yağmur'un saçlarına dokundu, yalandan okşamıştı, yapmacık bir şekilde gülümsedi..
"saçlarınıza bir şey mi yaptınız, çok yumuşakmış."
"yok ya, her zamanki hâli." diye yanıtlamıştı yaprak, gülümsemişti bilmeden.
"bana bir farklı geldi, güzel anlamda." demişti simay, hafifçe dokundu tekrardan.
"hava soğumaya başladı, içeriye mi geçsek artık?" diye sordu sevgi, inanılmaz fazla bir rüzgar çıkmıştı, uzun süredir havalar bu kadar soğuk değildi.
"bu, bu içeriye giremez." demişti yağmur, dorukhan'ı işaret edip, ki haklıydı da. onu aldatan bir adamı evine alamazdı, onunla aynı ortamda bile bulunamazdı.
bir kez affetmişti, ama o hataya bir kez daha düşemezdi.
"ben onu otele falan bırakayım." dedi mesut, ama dorukhan gerek yok dercesine elini kaldırdı.
"taksiyle giderim, siz şimdi ortamınızı bozmayın. mazallah yağmur yalnız kalır, bırakma." demişti alayla dorukhan, belki de simay'ın dediklerini tek ciddiye alan kişi oydu.
"bırakın da siktirsin gitsin, yeter bu kadar oyun oynadığı." demişti yaprak, herkes dorukhana delicesine sinirliydi.
"oyun mu, oyun asıl hepinizin üzerine kurdular, oynuyorlar, unutmayın bu dediğimi." demişti dorukhan, evin bahçesinden çıkmadan önce. herkes ciddiye alıp almamak arasında kalmıştı, ama birisi ciddiye almıştı.
o da simay'dı, bir şeyler döndüğünün farkına varmıştı. ve bunları çözeceğine dair kendine bir söz vermişti.
"hadi, daha fazla durmayın soğukta, girin içeriye." diyerek mert, herkesi evin içerisine geri sokmuştu, en son kendi girdiğinde arkasından balkon kapısını iyice kapatmıştı.
bir köşeye geçti ve oturdu.
"bütün gece somurtacak mıyız gerçekten, biraz kendinize gelin." demişti mauro, ama ardından altay ona bir yastık fırlatmıştı.
"o şerefsiz, kızı aldatmış. nasıl hemen unutmasını bekliyorsun mauro?" dedi altay, mauro ise gözlerini devirmişti sadece ona.
"en iyisi bir şeyler içmek, bende o iş." dedi talha, ve ayağa kalktı. kapıdan çıkacakti duraksadı. "mutfak neredeydi ya, bardak alacağım da."
"bilmiyor musun sanki?" diye yanıtlamıştı yağmur onu, ama sonra düzeltti. "önceki geldiğinizde su içmek için gitmiştin, nasıl unuttun? soldaki ilk oda."
bu olay, simay dışında kimsenin dikkatini bile çekmemişti aslında. çünkü dikkatlice dinlemiyorlardı, açık aramıyorlardı. simay bir sonuca varmadan kimseyi suçlamak istemiyordu, bu yüzden bekledi.
talha, mutfaktan kişi sayısı kadar kadeh getirmişti, masaya koydu teker teker. daha sonra açtığı şaraptan tüm bardaklara doldurdu, ve herkese dağıttı.
"aslında şuan bir şeyler içmek iyi gelmeyecek, ama sanırım sarhoş olup unutmaya ihtiyacım var." dedi yağmur, başını sevgi'nin omuzuna yaslamıştı.
"o zaten seni haketmiyordu, boşversene, sana erkek mi yok?" diye yanıtladı yaprak, daha sonra ona mesut'u işaret etmişti, yağmur gözlerini kocaman açtı.
sevgi durumu anlamış gibi altay'ı dürtmüştü, sonra altay konuya girmişti hemen.
"mesut, sen boşanmıştın değil mi? yani dava sonuçlandı."
"evet, birkaç hafta oluyor, neden sordun?"
"hiiç, öyle merak ettim. bahsediyordun ya bir ara." altay, sonra sevgi'ye göz kırptı.
"adamın özel hayatını niye bu kadar sorguluyorsunuz?" demişti talha, mırıldanmıştı daha doğrusu.
"sen bu gece niye huysuzsun, her denilene bir lafın var maşallah." demişti mert.
"niye olsun, sadece bence adamın özeli yani, bize ne böyle ulu orta."
"yatak hayatını falan sormadı adama talha, boşandın mı diye sordu." diye çıkışmıştı simay ise, talha'ya karşı sinirle dolmuştu, bu bilinmemezlik ve onun tavırları ise her şeyi daha kötü yapıyordu.
"simay'ım, neden kızıyorsun ki o kadar, ne dedim ben?" demişti sadece talha, anlam verememişti. simay normalde bu kadar çabuk sinirlenen birisi değildi, yani onun yanındayken.
fazla kavga bile etmezlerdi, sevmezlerdi.
"tamam, daha fazla kavgaya gerek yok. biraz şarkı açalım, iyi gelir." dedi yaprak ve ayağa kalktı, müzik setine bastığında garip bir şarkı açılmıştı, ne yapsa da kapatamıyordu. olmuyordu.
ve oldukça yüksek sesliydi.
"i will keep quiet"
"sessiz olmaya devam edeceğim""you won't even know i'm here"
"sen bile burada olduğumu bilmeyeceksin.""bu ne?! neden kapanmıyor bu, neden!" dedi yaprak korkuyla, gittikçe ses yükseliyordu.
mert ona yardıma koşmuştu hemen, tüm düğmelere bassalar da kapanmıyordu, altay ise kumandadan kapatmaya çalışmıştı.
yine olmamıştı, şarkı çalmaya devam ediyordu.
"you won't suspect a thing"
"hiçbir şeyden kuşkulanmayacaksın""you won't see me in the mirror"
"beni aynada görmeyeceksin"herkes çığlık çığlığaydı, melodisi bile insanı delicesine rahatsız ederken sözlerini anlamaları onları daha kötü hissettiriyordu.
"but i crept into your heart"
"ama ben kalbinin içine süzüldüm""you can't make me disappear"
"beni yok edemezsin""til i make you"
"ben seni edene kadar"o sırada talha bir anda müzik setini olduğu yerden çekerek fırlatmıştı, daha sonra ayağıyla üzerine bastı, müzik susmuştu, herkes derin bir nefes alarak oturmuştu.
ama o sırada, elektrikler kesilmişti. tüm ev karanlığa gömülmüştü, tek bir ışık yoktu.
•
♡
•tam yerinde kesme konusunda gerçekten inanılmaz başarılıyım biliyorum..
ve başımıza daha kötü ne gelebilir dedikçe daha kötüsü geliyor, değil mi?
merkezenokta okyanushuzuru yaprakyetoo
öptüm çok aşklarımmm. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
real friends, interactive.
Fanfictioni'm always blamin' you, but what's sad, you're not the problem. || tamamlandı.