yaprak, gözlerini açtığında, daha önce hiç bilmediği, görmediği bir yerdeydi. etrafına bakındığında burasının bir depo olduğunu anlamıştı. başı oldukça ağrıyordu, ama bunu önemsemedi, kollarını hareket ettirmeye çalıştı.
ama başarılı olamamıştı, şuan oturduğu sandalyede, kolları ve bacakları bağlıydı. ağzını bile bantlamışlardı, uyanırsa çığlık atmasın diye.
sessizce beklemeye başlamıştı, çünkü dışarıdan ayak sesleri geliyordu. birisi deponun kapısını açtı, içeriye girdi. hava aydınlık olduğundan içeriye ışık vursa da adamın yüzünde kar maskesi vardı, sadece gözleri gözüküyordu.
"selam yaprak.." demişti adam, yaprak bu sesi tanıyordu, ama çıkartamamıştı.
"doğru ya.. sen konuşamıyordun, ama ağzını açamam ki."
yaprak sinirle konuşmaya çalışmıştı ağzındaki banda rağmen, tekme atmaya çalıştı ama bacakları bağlı olduğundan neredeyse sandalye ile beraber düşecekti.
"ama sakin ol.. sana zarar vermeyeceğiz ki, yani şimdilik.. çok safmışsın, hemen inandın ve kaçtın."
yaprak pişmanlıkla gözlerini kapattı, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. mert'in ve diğerlerinin onu bulması için dua etmekten başka bir şey yapamıyordu.
"aa ağlıyor musun sen, ne kadar yazık.. ama ağlasan da ağlamasan da öleceksin, benim başımı ağrıtma bu yüzden."
yaprak ona içinden defalarca kez küfürler savurmuştu, ağzı açık olsaydı sesli dile getirir ve ona tükürürdü bile.
"sen bence biraz daha tek başına kal, düşün.. ben de arkadaşlarını senin telefonundan atacağım mesajla buraya çağırayım."
onun telefonunu üzerini arayıp bulmuştu, daha sonra depodan çıkarak yaprak'ı düşünceleriyle baş başa bıraktı.
•
♡
•"bir kıza sahip çıkamadınız mı gerçekten?!" diye sinirle bağırdı mert, sadece iki dakikalığına gözünü ondan ayırmıştı ve şimdi yaprak yoktu.
"o senin karın değil mi, peşinden gitseydin eve?" diye cevapladı altay, bu durumun üzerine kalması hoşuna gitmemişti.
"şimdi konumuz kimin neden yaprak'a sahip çıkmadığı mı gerçekten, salak mısınız siz?!" diye çıkıştı simay onlara, ne kadar şüpheleri de olsaydı, o onun arkadaşıydı.
yağmur, sakin ol dercesine onun omuzuna dokunmuştu. sevgi de altay'ı bir kenara çekmişti. talha da mert ile konuşuyordu, onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"ben polisi arıyorum, yeter artık." demişti mesut, ama mauro onun elinden telefonu almıştı, kapattı.
"napıyorsun aptal, ver şu telefonu!" dedi mesut ona, yakasına yapışmıştı. ama talha araya girmişti sinirle.
"ya yeter yeter! her dakika birbirinize giriyorsunuz, yaprak kayıp, kaçırıldı mı, yaşıyor mu belli değil, siz ne diyorsunuz!"
"yaprak'ı bulabilirse sadece polis bulur, biz hiçbir şey yapamayız anlasanıza! aramamız lazım!" dedi mesut sinirle, artık mert bile ona katılmaya başlamıştı.
o sırada telefonuna gelen mesajla birlikte, seslice okudu.
"mert.. saklanacak çok güvenli bir yer buldum, size konum atacağım, sakın endişelenip ortalığı karıştırmayın, konum atıyorum. gelin hemen, seni seviyorum kocacığım."
mesajdan sonra herkes birbirine bakmaya başlamıştı, anlam veremiyorlardı. mert bu mesajın yaprak'tan gelmediğini anlamıştı ama.
"yaprak bana asla bu şekilde mesaj atmaz, kocacığım ne ya. yılışık yılışık, bu yaprak olamaz." dedi mert, simay da onu onaylamıştı. büyük harflere de dikkat ederdi yaprak, ama mesajda dikkat edilmemişti.
"yaprak tehlikede, gitmeliyiz." dedi sevgi, daha sonra bagajdaki silahları çıkartmaya başlamıştı, sıra sıra herkese birer tane vermişti.
"polisleri de aramalıyız, arayacağım." dedi mesut.
"ya yaprak'ı tehlikeye atarsak, aramayalım bence. zaten sayıca yeterliyiz."
"ne biliyorsun, belki 10-15 kişiler, bilmem kaç yıllık silahlarla adamları mı vuracağız?"
"polisi arıyoruz, bitmiştir." dedi mesut, mantıklı düşünüyordu. polisin yardımı olmadan başa çıkamazlardı, mesut hızla telefonunu mauro'dan alıp polisi aramıştı, adresi de vermişti.
şimdi ise sıra yaprak'ı bulmaktaydı, herkes tekrardan arabalara atlayıp o konuma sürmeye başlamıştı. polisler onlardan sonra varacaktı, dikkatli olmalılardı.
•
♡
•on beş dakika kadar sonra varmışlardı, arabayı biraz geride bıraktılar. yürüyerek yaklaşmışlardı, etraf sessiz gözüküyordu.
yaprak'tan herhangi bir iz yoktu, içeri gireceklerdi, ama polisler bizi beklemeden herhangi bir şey yapmayın demişlerdi, ama elbette mert onları dinlememişti.
bir tekme atarak deponun kapısını açmıştı, içeriye girdiler silahları ellerinde bir şekilde, deponun her yerine baktılar, zaten küçüktü.
ama yaprak burada değildi, sadece bağlandığı sandalye ve ipler buradaydı.
ve sandalyenin üzerindeki beyaz bir kağıt.
mert eline aldı, ve okumaya başladı. herkes onu can kulağıyla dinliyordu.
"ama polisi aramışsınız siz, böyle anlaşamayız ki.. yaprak'ı almak istiyorsanız, daha sonra yollayacağım adrese gelin, tek başınıza, polislere haber vermeden, yoksa güzeller güzeli yaprak'a zarar vermek zorunda kalırım.."
•
♡
•aşkomuzu öldürmeseler bari..
merkezenokta yaprakyetoo okyanushuzuru
çoookk öptümmm <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
real friends, interactive.
Fanfictioni'm always blamin' you, but what's sad, you're not the problem. || tamamlandı.