"bence bu yaptığımız çok saçma, polisi aramalıyız." demişti yaprak, bir taraftan bakıldığında mantıklı gibi görünüyordu.
ama ciddiye alıp almayacakları da belli değildi, belirli bir şey yoktu evde, kapılarda zorlama bile yoktu. kim inanırdı ki onlara?
"bizim hiç aklımıza gelmedi zaten bu." demişti talha, simay ise ona sen hiç konuşma dercesine bir bakış atmıştı.
"talha haklı, kapıya iki tane polis koyacaklar, bize bir şey yapmak isteyen onları da geçer." diye devam ettirdi mert.
haklı gibiydi de, onlara zarar vermekte bu kadar kararlı olan kişi, her şeyi yapabilirdi. ki polisler oldukça ilgisizdi, ülkedeki uzaklaştırma kararları, ve sonrasında işlenen cinayetlerden belliydi de.
dikkatli incelemek gerekirdi.
"birbirimizi korumamız gerekiyor, yapabileceğimiz tek şey bu." dedi mesut.
"ama nasıl, beyzbol sopasıyla mı?" dedi altay, o da bir seçenekti tabii.
"bir yerden silah, hatta silahlar bulmamız gerekiyor."
"silah satıcıları da bize o kadar fazla silahı da satar ya, katliam yapacağız sanacaklar."
mert araya girmişti o sırada.
"benim dedemin antika silah koleksiyonu olacaktı, öldüğünde kendi evime geçirmiştim, kilitli duruyordu. eğer hâlâ çalışıyorlarsa, işimize yarayabilirler."
"sende silah koleksiyonu mu vardı?" diye sordu yaprak, daha önce öğrenmemişti.
"dedemin ya, benim değil ki."
"o zaman neden evinde tutuyorsun ki, ne gereği var?"
"ay yaprak yeter, sırası mı şimdi?" diyerek yağmur araya girmişti, herkes onu onayladığında ayağa kalkmışlardı.
"ikiye ayrılalım, yarımız silahları almaya gidelim, diğer yarımız da diğer ihtiyaçları alsın, sonra yine burada buluşalım." demişti mauro, herkes onaylayan sesler çıkarttıktan sonra dağılmıştı.
mert, yaprak, yağmur ve mesut silahları almak için mert'in evine gitmişti.
simay, talha, sevgi, altay ve mauro'da evde ihtiyaçları olabilecek her şeyi almaya gidiyordu.
iki saat sonra, sözleştikleri yerde buluşmuşlardı. her şeyi bagajlara doldurduktan sonra arabalara dağılmışlardı.
silahlar çalışıyordu da, bu konu onları rahatlatmıştı. kontrol etmişlerdi evden çıkmadan önce.
herkes arabaya bindiğinde, yaprak daha binmemişti, son bir şeyler kaldı mı diye kontrol ediyordu. ama o sırada telefonu titremişti, düşünmeye başlamıştı.
mesajı okumaya başladığında garip düşünceler oluşmaya başlamıştı aklında.
"yaprak.. bu sefer benden korkmana gerek yok, aslında benden korkmana hiç gerek yok, sana söylemeliyim. onlarla beraber, asla o eve gitme, tehlikedesin, dinle beni. dikkatli ol."
şaşkınlıkla mesajı defalarca kez okumuştu, ne yapacağını bilmiyordu. arkadaşlarına baktı teker teker, içlerinden birisi miydi..
birisi numara mı yapıyordu, onu ve hatta onları oraya çekmek isteyen birisi.
"mert.. ben evde bir şeyimi unuttum, alıp geleceğim."
demişti yaprak ve eve doğru koşmaya başladı, eve girmişti, ama arka kapısından tekrar çıkmıştı. koşmaya başladı durmadan, en yakındaki polis merkezine gidecekti.
ormanlık alana girdiğinde etrafına bakınmaya başlamıştı, hemen burasının çıkışındaydı polis merkezi, koşmaya devam etti, silahlardan birisini kimse görmeden cebine de koymuştu, ne olur ne olmaz diyerek.
yorulduğunu anlayınca durdu, nefeslenmeye başlamıştı. ama o sırada, arkasından yaklaşan bir kişi, burnuna bir bez bastırmıştı.
sonrası ise onun için karanlıktı.
•
♡
•valla bugün çok garip bir mod içerisindeyim, hiç yazasım gelmiyordu. zorla yazıp attım bir şeyler siz bölümsüz kalmayın diyee.
kötü olduysa çok çok özür dilerim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
real friends, interactive.
Fanfictioni'm always blamin' you, but what's sad, you're not the problem. || tamamlandı.