Sabah uyandığında yanında sevdiğin kişiyi görmek bu dünyanın en güzel duygusu olabilirdi. Onun titreşen kirpikleri, dağınık saçları ve masum yüzü... Jake, Heeseung'u saatlerce seyredebilirdi. Onun her karışını tekrar tekrar ezberleyebilirdi. Ama Heeseung'un ters bir tepki vermesi o sabah onu çok korkutuyordu. Dün yaşananların birer birer yıkılmasını göze alamazdı. Bu yüzden yataktan onu uyandırmamaya gayret ederek kalktı ve odadan çıktı.
Tuvalete gitti. Aynadaki haline bakarken aklında dün gece Heeseung ile nasıl sarmaş dolaş uyudukları vardı. Bu ona gerçekten nefes aldığını hissettiriyordu. Kalbinde kelebekler mi vardı yoksa filler mi tepiniyordu, emin değildi ama bildiği tek şey bunların çok güzel hissettirmesiydi.
Birbirlerine daha da yakınlaşmışlardı. Jake buraya geldiği ilk günden beri her anlamda çok yol kat etmişti. Özellikle de Heeseung konusunda. Ona gerçek anlamda hyung diyebileceği günü bekliyordu şimdi. Ayrıca onu öpmek de istiyordu. Heeseung ondan bıkana kadar öpmek.
Tuvaletten çıktıktan sonra mutfakta oturan beşliye katıldı. Tek uyanmayan Heeseung kalmıştı. Diğerleri kahvaltı masasında sohbet ediyordu. Jake de sohbete katılma isteği ile Niki'nin yanına oturdu.
"Günaydın." dedi. Diğerleri de günaydın derken o kendine konulmuş tabak için birkaç kahvaltılık seçti. Özellikle zeytinleri atladı. Zaten pek sevmezdi ama o sabah gerçek anlamda zeytinlerin her türünden kaçınmak istiyordu.
"Heeseung hyung daha uyanmadı mı?" diye sordu Jay.
"Hayır. Ben odadan çıkarken hala uyuyordu." diye onu cevapladı Jake. Aynı zamanda peynir yemekle meşguldü.
Niki sırıtarak ağzına bir tane salatalık attı. "Arayı düzelttiniz yani?"
Sorusu Jake'in ona dönmesini sağlarken diğer üyeler de gülümsüyorlardı. İkilinin arasındaki gerginliğin son bulacak olması daha sağlıklı bir ortam demekti. Herkes de en başında beri bunu istiyordu.
"Ne demek istiyorsun?" dedi Jake. "Bizim aramız kötü değildi zaten."
"Yapma hyung. Hepimiz aranızın nasıl olduğunu fark ediyorduk." Jungwon suyundan bir yudum almadan önce gülümseyerek diğerlerinin duygularını dile getirdi.
"Açıkçası ben birlikte uyuma aşamasına bu kadar hızlı geçebileceğinizi düşünmemiştim." dedi Sunoo. Bu cümlesiyle Sunghoon'dan omzuna bir yumruk yedi ve omzunu ovuşturmak zorunda kaldı. "Ne? Haksız mıyım?"
"Heeseung biraz sarhoştu. Dün ne yaptığını hatırlamıyordur muhtemelen." dedi Jake. Hatırladığını umuyordu içten içe. Ama eğer hatırlaması kötü davranması anlamına geliyorsa hatırlamamasını tercih ederdi.
"Heeseung hyung sarhoş olana kadar içmez. Muhtemelen hatırlıyordur." dedi Niki.
"Sahi Niki, sen neredeydin dün gece?" dedi Jake. Böylece konu o ve Heeseung'tan kaymış oldu.
Niki gözlerini kaçırdı. Bu sorudan kaçmak için bir yol aradığı belliydi. Her ne saklıyorsa bunu diğerlerinin öğrenmesini istemiyordu.
"Niki dün arkadaşlarıylaymış, değil mi?" Sunghoon yanında oturan oğlanın bacağını sıkıp ona destek oldu. Dünkü üzgün halinden sonra Niki'yi tek başına bırakamazdı. Onu koruma ihtiyacı hissediyordu. Genç adam bu aralar gözüne fazla güçsüz gözüküyordu. Bu hoşuna giden bir durum değildi.
"Evet." dedi Niki. Sesinin güçsüz çıkmamasına özen gösterse bile Jake buna inanmamıştı. Bu işin peşini bırakmamaya karar verdi. Niki onun için çoğu kişiden önce gelmeye başlamıştı bile. Bu yüzden sıkıntılarını anlamak ve ona yardımcı olmak için elinden gelen tüm uğraşı vermeye hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLAROID LOVE [HEEJAKE]
FanfictionSim Jaeyun, Enhypen grubuna yedinci üye olarak katılır. Lee Heeseung ve Sim Jaeyun'un kalp kırıklıkları, aşk ve hayranlık dolu hikayesi ise işte tam olarak böyle başlar.