7

141 9 0
                                    

" Naber lan?!"
Changbin ensesine vuran Wooyoung ile ayağa fırladı.

" Lan salak gel buraya" ayağa kalkıp peşinden koşmaya başladı.

" Yakalasan bile boyun yetmez senin bana vurmaya binnie"

" Seni ge-"
Cümlesinin devamını getirmeden koştuğu merdivenlerden düştü. Duyduğu ses ile döndü Wooyoung.

" Siktir, changbin iyi misin?"

" Senin yüzünden bileğimi burktum sanırım."

" Hay sikeyim ya!"

" Küfür etme lan!"

" Kalkmayı dene." Elini uzattı Changbin arkadaşına.

" Ağh yok kalkamam ben."

" Mızmızlanma en azından sınıfa kadar gidelim beraber."

" Lan ben senin yüzünden düşmedim mi?"

" Yani evet..."

" BANA MIZMIZLANMA DEME HAKKINA SAHİP MİSİN SENCE?"

" Of be tamam. Sırtımda taşıyayım hadi."

Eğilerek sırtına aldı arkadaşını. Sınıfına taşıdı.

Okul çıkış zili çaldığında ne yapacağını bilmiyordu Changbin. Wooyoung annesinden aldığı mesaj ile onu unutmuş olacak ki "Kremalı ekmek" diye bağırarak çıkmıştı sınıftan.

Changbin yürümek zorunda kalmıştı.

Topallayarak yürümeye başlamıştı. Chan'ın iş saatleri düşündü dayanamayacak gibi hissettiğinden. Chan ondan iki yaş büyük olmasına rağmen JYP gibi koca bir şirkette şarkı yapımcılığı yapıyordu. Meşguldü. Özellikle de okul çıkışı saatlerinde. Seungmin okulda yoktu. Çünkü Minho'yu ziyarete gittiğinde hastalık ona da bulaşmıştı. Yürümekten başka çaresi yoktu.

Kaldırıma çıkmayı denedi yol üzerinde. Ancak bütün vücudunun yükünü tek ayağına verdiğinde düştü. Zorlanarak kalkmayı denediği sırada elektirikli bisikleti ile okulundan biri durdu yanında.

"İyi misin?"

"Evet sanırım." Ses çok tanıdıktı Changbin için.

" İstersen seni evine bırakayım yürüyemiyor gibisin. Eğer istersen hastaneye de uğrarız." Felix'ti sesin sahibi.

" Teşekkürler ama senin yardımına ihtiyacım yok."

" Yardım olarak düşünme. Geçen seferki borcumu ödemek için yapıyorum."

" Her neyse gerek yok."

" Bu hâlde yürüyemezsin."

" Bak yürüyorum işte."

" Pek yürüyora benzemiyorsun."

" Istemiyorum işte git..." acıya dayanamayarak vücudunun iki büklüm hâle gelmesine engel olamadı.

" Bin şuna!"

" Nefret ediyorum senden."

" Hastaneye gidelim sonra nefret edersin."

" Anneme haber vermem lazım."

" Hastanede ararsın. İlla ki sıra bekleyeceğiz."

" Haklısın."

" Senin ağzından böyle şeyler duymak ne hoş."

" Kapa çeneni yoksa yüzünü dağıtırım."

" Daha ayakta duramıyorsun nasıl olacakmış o?" dedi bisikleti çalıştırarak.

" Bir ara hatırlat göstereyim."

" Hay hay."

Hastaneye vardıklarında inerken bileğina ağırlık vermemek için Felix'in kolundan tuttu Changbin. Felix hastaneye girince Changbin'i boş oturaklardan birine oturttu.

" Kimliğini ver ben hallederim."

" Kimlik bilgi..."

" Yok o kadar da değil."

" Güvenmiyorum sana."

" İyi kalk o ayakla kendine sıra al." diyip yanına oturdu. Changbin kalmaya çalıştı. Beceremeyince cüzdanını çıkarıp kimlik kartını Felix'e uzattı.

" Ne oldu? Güvenmiyordun bana."

" Köprüyü geçene kadar ayıya..."

" Resmen kullanılıyorum."

" Sen kendin kullanılmak için can atıyorsun!"

" Hayır buna iyilik de yaramıyor."

" Keşke boğulsaydın ya. Seni niye kurtardım ben?"

" Bilmem sana sormalı. Ayrıca ben olmasam bugün ne yapacaktınız acaba Changbin Bey!?"

" Sırayı alır mısın lütfen? Başımı şişirme."

" Kim kimin başını şişiriyor acaba?" söylenerek gitti Felix. Changbin o gidince telefonunu çıkarip annesini durumdan haberdar etti. Felix'in dönüşüyle Changbin'in telefonda işinin bitmesi eş zamanlıydı.

" Sen anneni haberdar etmeyecek misin?"

" Yok ya! Annem işte. Dönünce evde görmezse beni arar."

" Annen çalışıyor yani?"

" Aynen."

" Güzelmiş."

" Hmm."

" Ne kadar var sıranın bize gelmesine?"

" Altı kişi."

" E çok yokmuş."

" Aynen."

"..."

"..." bir sessizlik hâkim oldu aralarında. Sadece hastanenin karmaşık sesini dinliyordu ikisi de. Sessizlik garip değildi. Birbirine karşı sempati beslemeyen iki tanıdık kişi arasındaki sessizlik pek de garip olmazdı. Sıra Changbin'e geldiğinde içeri girdiler.

Doktor muayene ettikten sonra neden soğuk compress uygulamadıkları hakkında söylene söylene röntgen isteyip gönderdi ikisini. Soğuk baskı uygulanmadığından ayağı şişmişti Changbin'in röntgen çektirdikten sonra oturup beklemeye başladılar.

Changbin okulun yorgunluğuyla beraber kafasını duvara yaslayarak uyuyakaldı. Felix telefonun şarjı az kaldığı için kapatıp cebine koydu. Beklerken uyuklamaya başladı. Kafası Changbin'in omzuna düştü. İyice mayışmışken kafasını koyacak bir yer bulmasıyla uyuyakaldı.

" Seo Changbin!"

Hemşirenin sesi Changbin'in gözlerini açmasına neden oldu. Omzundaki ağırlığı hissedip ne olduğuna bakmak için çevirdi kafasını. Omzundaki çocuk Changbin'in hareketleriyle kalktı. Uykulu gözlerine karşın dinç bir şekilde ayağa fırlayıp oturan Changbin'e uzattı elini.

" Hadi!"

Odaya girdiler. Doktor bilgisayar ekranından birkaç detayı daha teyit ettikten sonra gençlere döndü:

" Sert bir burkulma sadece sorun yok. Yine de üzerine pek yüklenme."

Başını salladı Changbin. Doktor da reçete yazıp gönderdi gençleri.

"Paran var mı?" dedi Felix.

" Hmm."

" Eczaneye gidelim o zaman."

"Tamam."

" Sonra da seni eve bırakırım."

"Olur."

" Annenlerle sürersiniz kremleri."

" Hmm."

Changbin telefonunun titremesiyle telefonuna baktı.

" Annemler evde olmayacakmış."

revals to lovers - ChanglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin