9. BÖLÜM: İLAN-I AŞK 😄

12 1 1
                                    

Olivia'nın bağırmasıyla uyandım bugün. Uyku sersemiydim, sarhoş gibi Olivia'nın bağırdığı yöne, yani banyoya adımladım. Beni görür görmez üstüme atladı ve titrek sesiyle,

-Natalia! Şu böceğe b-bi baksana. Deve kadar! Şunu öldür lütfen ikimizi de yer bu böcek.

-Ne alaka ya, ufacık böcek işte. bi peçete ver elime de öldüreyim.

Hızlıca yandaki peçetelikten birkaç peçete sürüp kopardı ve elime verdi. Sonra da arkama geçti. Ben önde, o arkada böceğe doğru ilerledik. Elimi, böceğin durduğu yere kaldırdım. Tam indirecektim ki...

-Dur Natalia! Bu bir örümcek olabilir. Onu öldürürsen, içinden bir sürü yavru çıkabilir. O zaman gerçekten sıçarız. Burada bekle. Bir kap getireyim.

Kafamı sallamamla mini mutfağa doğru fırladı. Eline gelen ilk kabı kapıp banyoya geri koştu.

-Kapağını da getirseydin?

-Shit, doğru.

Aynı rota, aynı hız, ve sonunda kapakla beraber kap elimdeydi. Bu sefer böceğin yanına kap ile yaklaştık. Kapağı hızlı bir hareketle böceğin üstüne kapattım. Böcek de kabın içine girmişti. Seri bir şekilde kabı kaldırdım ve kapağıyla kapattım. İşte bu kadar kolaydı. Korkulacak bir şey yoktu!

-E şimdi bunu napacağız sayın Olivia Allen?

-Bu binada böcek seven bi kız vardı. Ona götürür gelirim şimdi ben. Sen de elini yüzünü yıka, uykundan bir çık. Aslında çıkmışsındır da, amaan ne yapıyorsan yap işte. Şu iğrenç varlığı 4. kattaki kıza verip geliyorum.

-Bir şeyler hazırlayayım mı, yolda mı yeriz?

-Yolda yiyelim ya. Hadi ben uçtum!

-Pır pır pırr!

İkimiz de güldük. Olivia terliklerini şaplatarak odadan çıktı. Ben de günlük bakımımı yaptım. O da gelince beraber hazırlandık ve kapıyı kilitleyerek odadan çıktık.

Bugün Olivia'nın odasında uyumuştuk. Aslında çok zordu yurtta kalmak. Sadece belli bir zaman yemek veriliyordu. Yani istediğimiz vakit yemek yiyemiyorduk. Odalar küçüktü. Kıyafetleri ve eşyaları koymak için yeterli alan yoktu. Sıkış tepiş yaşıyorduk. Aslında, bir eve çıkılabilirdi. Bunu bir ara Olivia'ya soracağım.

Okula yürüyerek gitme kararı almıştık. Her zaman gittiğimiz fırına uğrayıp birer çikolatalı poğaça aldık. Sohbet ederek ve yemek yiyerek yürümeye devam ettik. Yol biraz uzundu, yani biz uzatıyorduk. Vizeler hakkında konuşurken arkadan birisi üstümüze atladı.

Natalia & Olivia: Ayyy!

Tahmin ettiğiniz gibi, bizimle uğraşmaktan zevk alan arkadaşımız Cornnel'di bu.

Cornnel: Selam kızlar!

Olivia: Geri zekalı! Ya kız kriz geçirseydi?

Natalia: A-artık o kadar yok. İlkten daha iyiyim.

Cornnel: Bu kızın konuştuğunu duyuyorum ya, bunu ne zaman atlatırım bilmiyorum.

Gülerek ve keyifle söyledim,

-Atlatamayacaksın. B-ben mucizeliyim!

Cornnel: Benim kalbimin mucizesi. Benim yeniden hayata tutunuşumun mucizesi.

Olivia "Ooooo." çekmeyi unutmadı. Kesinlikle kıpkırmızıydım. Çok güzel söylemişti, ama çok da utanmıştım. O, beni seviyordu. Gerçekten de güzel seviyordu. Bundan emin değilim ama, sanırım ben de onu seviyordum. Bunu ona açıklamayacağım. Şu anlık defterim ve benimle aramda bir sır olarak kalacak. Ona döndüğümde beni bir omzumdan tutup yanına çekti ve bir kolunu omzuma atarak yürümeye başladı. Bu sefer titreme yaşamadım. Aslında ilk defa hoşuma gitmişti. Ne bir tiksinti, ne de bir kriz beklentisine girdim. İyileşiyor olabilir miydim?

Çok SessizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin