Ava'ya belli etmesem de ondan tırsıyordum. Birkaç gün onunla işlerimi halletmek ve dolaşmak gerçekten sıkmıştı. Konuşamadığım için genelde tüm kararları o veriyordu. Normalde ona kısa cevaplar verebilirken artık ağzımı açamıyorum. İyi ki farklı sınıflara düşmüşüz yoksa benim işim işti. Bugün okula başladım, yeni hocalarımız birbirinden anlayışlı gözüküyordu. Ama sıra kendimi tanıtmaya geldiğinde, her seferinde "N-natalia, 18" diyerek oturuyordum. Tabii titremelerim ve utancım tavandaydı. İlk günden hocaların dediklerini not alıyordum. Herkes tenefüste Cornnel isimli çocuğa bakarak konuşuyor, bazıları ise onunla sohbet edip sohbetleri bitince de zafer almış gibi zıplıyorlardı. Neydi ki bu Cornnel'in özel tarafı? Bunları düşünürken bir yandan defterime bir şeyler karalayıp şarkı dinliyordum. Ve tam şarkıya dalmışken biri omzuma dokundu. Yerimden sıçrayarak ona doğru baktım. Bu, Cornnel'di. Hiç yakışıklı gözükmüyordu yüzüme. Okuduğum Wattpad kitaplarındaki gibi bir olay beklemiştim aslında.
-Ah, korkuttuğum için üzgünüm. Tanışabilir miyiz?
Defterime yeni bir sayfa açtım ve "Maalesef şu an seninle konuşamam." yazdım.
-Neden defterine yazıyorsun ki? Az önce kekeleyerek de olsa konuşmuştun. Biri seni mi zorluyor?
Derin bir iç çekerek "Ben kendimi zorluyorum. Lütfen benimle sohbet edeceksen bu konu hakkında konuşmayalım." yazdım.
-Eh, peki konuşmayız. Kantine gelmek ister misin? Hem hava almış oluruz.
Biraz düşündükten sonra kafamı olumlu anlamda salladım ve yanıma telefonumu, kulaklığımı ve cüzdanımı alarak ayağa kalktım. Bana okul hakkında araştırdıklarını anlatıyordu, aslında çok sıkılmıştım ama belli etmek istemedim. Kantine vardığımızda bir şey isteyip istemediğimi sordu. Kafamı iki yana salladığımda bir kaç atıştırmalık gösterdi "Bunu? Bunu? Veya, bunu?" hepsine ellerimi çapraz olarak birleştirip çarpı işareti yaptığımda ise bıkmışlık anlamında homurtular çıkarıp "Bir şey yemek istemiyor musun?" dedi. Tekrardan kafamı iki yana salladım.
Aslında bana iyi dayanıyordu. Herkesle ilk tanışmam böyle olduğu için beni ısrar etmeden rahat bırakıyorlardı ve bir daha benimle konuşmuyorlardı. Tekrardan yürümeye başladığımızda telefonum çaldı. Arayan annemdi. Hemen açtım ve hızlıca "Anneşuankonuşamamsenisonraararımgörüşürüz." diye fısıldayıp geri kapattım. "Kızım sen Arap falan mısın?"
artık telefonumdan not uygulamasını açmaktan yorulsam da açtım ve "Hayır, Arap değilim. Başka insanların karşısında konuşmayı sevmem." diye yazdım. "Ama bak ağzın var, neden istemiyo-"Çığlığı basmıştım. Çünkü eli çeneme dokunuyordu. Ani bir hareketle elini ittim ve sınıfa doğru koşmaya başladım. Arkamdan koştuğunu biliyordum. "Hey, Natalia! Nereye gidiyorsun? Bir şey yapmadım! Natalia!" Evet, bir şey yapmamıştı ama teması sevmediğimden dolayı değişik tepkiler veriyordum. Utandığımdan dolayı ellerim titriyordu. Sonunda sınıfa vardım ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışarak en arkadaki yerime oturdum ve ellerimin titremesini seyretmeye başladım...
Hayatımda ailem dışında bir kişiyle doğru dürüst konuştuğum görülmemiştir. Beni zorla konuşturmaya çalışsalar da, nazikçe rica etseler de olmuyordu. Yapamıyordum. Nedenini bilmiyordum ama gerçekten çok kötü bir durumdu. Kendini ifade edememek, insan arasına karışamamak, dostluk kuramamak... Her olumsuz durumda titremeye ve ağlamaya başlamam da çok utanç verici. İnsanlar bana "Sessiz kız" veya "Dilsiz" diye seslendiklerinde onlara bağırmak istiyordum. Belki de sizin konuşmamanız gerekiyordur, diye söylemek istiyordum. Ama ne gezer. O cesareti hala kendimde bulamadığım için o kadar üzgünüm ki! Sanki ağzım bantlı, elim ona uzanabilirse onu açacağım ama; elim ona bir santim bile yaklaşamıyor ve kendi içimden çığlık atıyormuşum, bir yere kısılmışım gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Sessiz
Ficção AdolescenteNormalde konuşabilen ama sosyal anksiyete ve utangaçlığı yüzünden kimseyle konuşmak istemeyen Natalia, sonunda istediği mesleği -tercümanlık- kazanır ve her şeyinden değerli olan ailesinden ayrılarak yurtdışına gider. Orada tanımadığı insan ve kül...