Cornnel'den
-Anlıyorum tabii. Senden bir karşılık beklemiyorum zaten. Ben sana çoktan abayı yaktım, beni sevsen de sevmesen de ben seni seviyorum ve sevmekten vazgeçmeyeceğim.
-Teşekkür ederim. Daha önce kimse benden hoşlanmamıştı. Ben de kimseden hoşlanmadım. Çok iyi birisin. Anlayışlı, yakışıklı ve korumacı. Üniversitedekilerin ideal erkek tipisin. Seni isteyen çok.
-Benim kimi istediğim belli.
Göz kırptım. Gözlerini kaçırdı benden. Utanmış mıydı? Aman tanrım, bundan sonra ona böyle mimikler yapacağım. Ne kadar da şirin utanıyor o öyle...
Olivia'nın zoruyla Natalia ile cafe date yapmaya gelmiştik. Ona, onu ne kadar çok sevdiğimi anlatırken beni nazikçe reddediyordu ve ben her bu reddediş cümlelerinin her bir kelimesini söylediğinde kalbime hançer saplandığını hissediyordum. Derin bir iç çekip gülümseyerek Natalia'ya döndüm.
-Eeee, ne yapalım? Yapmak istediğin bir aktivite var mı?
-Yürüyüş yapalım mı? Ben çok severim.
Saflığına gülümsedim bu güzelliğin. Acaba kaçıncı defa diyordur yürüyüş yapmayı sevdiğini?
-Yaa öyle mi? Ben de çok severim. Gel yürüyüş parkına gidelim. Stres etme, başkalarına odaklanma. Çok streslenirsen bana odaklan. Ben seni koruyacağım. O insanlar sana nasıl bakarlarsa baksın, umursama lütfen. Sen, sen olduğun için özel ve güzelsin. Bak hem ben kaslıyım, sana kötü laf ederlerse tek yumruğumla indiririm valla.
Kaslarımı göstererek güldüm. O da güldü.
-Ooo kaslı abimiz. Beni taşır mı o kollar?
-Çook rahat taşır. Deneyelim mi?
-Tamam, ama bırak dediğimde bırakacaksın.
-Prensesimizin emrine amadeyiz.
Tek kolumla belini kavradım ve hiç zorlanmadan yukarı kaldırdım.
-AYY ay tamam en kaslı sensin indir Maşallah ne kas varmış hadi indir.
Nazikçe yere indirdim. İndirirken yüzlerimiz yakınlaşınca bir telaş yaptı, bir yerlere tutunmaya çalıştı. Ben de düşmesin diye belini kavradım. Stres olmuştu sanırım. Daha fazla telaşlanmasın diye belini bıraktım ve ondan uzaklaştım. Sessizce derin bir nefes verdi.
-E-eh sende de varmış güç. Beni kolay kolay kimse taşıyamaz.
-YALAN! Tek kolumla taşıdım seni. Onlar çok güçsüz veya drama queenlermiş.
Tatlı bir kıkırtı bıraktı ortaya. Yanakları al al oldu sevdiğimin.
-Yürüyüş parkı biraz uzak. İstersen otobüsle gidelim Natalia.
-Olur, fark etmez.
Hemen telefonumu alıp otobüs saatlerine baktım. Çok yakında kalkacaktı. Biraz koşsak yetişirdik. Yetişemezsek 20 dakika daha beklememiz gerekecekti.
-Hızlı olmamız gerekiyor 3 dakikaya otobüs kalkacak. Hadi koş koş!
Natalia'nın bileğini tutarak otobüs durağına doğru koşmaya başladım. Koşarken bir ara ona baktım, bir yandan bana ayak uydurmaya çalışırken saçları havada uçuşuyor, paytak paytak ama büyük adımlar atıyordu. Kesik kesik aldığı nefes sesleri kulağıma ninni gibi geliyordu. Durağa vardığımızda nefes nefese kalmış, bekleme koltuğuna atmıştık kendimizi. Fazla olmadan bineceğimiz otobüs de geldi zaten. Kart basma kısmına ikimizin yerine de bastıktan sonra yan yana olan boş iki koltuğa oturduk. Bir süre elleriyle oynadı Natalia. Sonra bana doğru döndü. Masum bir çocuk gibi bakıyordu. Sana kıyan o geri zekalıların tanrı cezasını verir umarım güzelliğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Sessiz
Teen FictionNormalde konuşabilen ama sosyal anksiyete ve utangaçlığı yüzünden kimseyle konuşmak istemeyen Natalia, sonunda istediği mesleği -tercümanlık- kazanır ve her şeyinden değerli olan ailesinden ayrılarak yurtdışına gider. Orada tanımadığı insan ve kül...