Cornnel'den:
İki gündür okula gitmiyordum, çok kötü durumdaydım. Her saat her dakika her saniye her salise kalbim sızlıyordu vicdan azabından. Kim bilir ne kadar çok kızmıştır bana..
Bugün sonunda okula gidebildim, Natalia'nın yanı dışında her yer doluydu. Benim sınıfa girdiğimi görünce herkes yanındakileri ittirmeye başladı. "İstersen yanıma otur, lan çekilsene!", "Günaydın Cornnel, derslerimde yardımcı olur musun?", "Çok yorgun gözüküyorsun, iyi uyuyamadın mı? Çekil yanımdan da Cornnel otursun!" gibi cümleleri geçerek Natalia'ya doğru yaklaştım. Bana doğru bakmıyordu. "Hey, Natalia." diye kısık sesle seslendim ürkmesin diye. Ağır ağır başını kaldırdı ve bana baktı. "Her yer dolu da yanına oturabilir miyim?" diyince başını olumlu anlamda salladı. Defterini çıkarıp bir şeyler yazdı. "Günaydın." ben de ona günaydın dedim ve en azından sıkılmamak adına "Çok iyi gözüküyorsun, bu aralar iyi uyuyorsun sanırım." dedim. "Uyumaktan başka bir şey yapmıyorum. Çok yoruluyuyorum bu aralar. Seninle olan yaklaşık 15 kelimelik konuşmam ardından hiç konuşmadığımı fark ettim. Konuşmamak gerçekten çok güzel." yazdı.
-Ben konuşmadan duramam. İçim sıkılır.
"18 yıl boyunca konuşmadığını düşünsene."
-Yuh, harbiden intihar ederdim.
"Ben neden etmiyorum?"
Bi anda donup kalmıştım. Gerçekten bu kız 18 yıldır doğru düzgün konuşmuyordu ve bence bu yaşına kadar yaşaması bir mucizeydi. Sonra bir hıçkırık sesi duydum. Natalia, içine içine hıçkırıyor ve hafiften titriyordu.
-Natalia? İ-iyi misin?
"Birazdan geçer merak etme."
Neredeyse kafayı yiyecektim. Ağlamaktan başka bir duygu göremedim şu ana kadar bu kızda. Onunla duygularımı paylaşmayı hayal ederken, onun duygusuzluğuyla kendimi parçalıyordum. Benimle konuşmasını istiyordum, hem de çok! Daha önce konuşamayan engelli arkadaşlarım oldu, ama onlar konuşmak istiyor ama zorunlu olarak konuşamıyordu. Bu kız ise hiçbir engeli olmamasına rağmen konuşmak istemiyor, ya da içindeki bir şey onu konuşamamaya itiyordu.
Birinin bana kısık sesle "Co-r-nn-el." diye seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Öğretmen gelmişti ve hepimizin ayağa kalkmamızı bekliyordu. Natalia seslenmese duymayaca-, ne? Natalia bana Cornell demişti, ilk defa. Tanrım, o sesi aklımın baş köşesine kazımak istiyorum! Ne güzel bir sesti o öyle. Melodi gibi. Bunları düşünürken ayağa kalktım ve hocamızın "Oturun!" demesiyle beraber oturduk. Hoca ders eşyalarını hazırlarken Natalia'ya fısıldadım.
-Sen bana az önce Cornnel mi dedin?
"Ne deseydim, amcaoğlu mu?"
-Ondan bahsetmiyorum ya. Az önce bana seslenmen çok hoş bir davranıştı. Sesini duymak çok güzel.
"Zorladım kendimi. Az kalsın boğazım yırtılıyordu."
-Teşekkür ederim.
"Rica ederim."
Dersler bitmişti, herkes evlerine dağılıyordu. Bugün eve gitmeden önce bir yerlerde oturup sakin kafayla hayal kurayım diye düşündüm. En yakındaki marketten 2 paket sigara aldım. Arada bir içerdim sigarayı, bugün de içeyim bari dedim. Kasiyere parayı öderken arkamdan biri nazikçe dokundu. Bu, Natalia'ydı. Elindeki telefonu bana gösterdi. "Ne o, sen sigara mı içiyorsun yoksa?"
-Aa Natalia, ne işin var burada?
Telefonu eline alıp hızlıca bir şeyler yazması çok şirindi. Ama keşke benimle konuşabilseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Sessiz
Teen FictionNormalde konuşabilen ama sosyal anksiyete ve utangaçlığı yüzünden kimseyle konuşmak istemeyen Natalia, sonunda istediği mesleği -tercümanlık- kazanır ve her şeyinden değerli olan ailesinden ayrılarak yurtdışına gider. Orada tanımadığı insan ve kül...