ㅡ 𝐂𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐕

48 7 0
                                    

5┆❝ Dying for my love for you
is a blessing given to me. ❞
444 words

Sadece birkaç gün Heeseung'ın daha da kötüleşmesi için yeterliydi. Daha çok çiçek veya kan kusmuyordu ama gittikçe daha da çöküyor ve halsizleşiyordu. Kalbinde sürekli bir ağrı vardı ve nefes alırken canı yanıyordu.

Jay onunla kalmıştı ama Heeseung aynı evdeyken bile onu olabildiğince az görmeye çalışıyordu. Evde oldukları zaman ya uyuyor ya da ders çalışıyor oluyordu ve Jay'e rahatsız edilmek istemediğini söylüyordu. Arkadaşını yalnızca yemek getirdiği zaman görebiliyordu, o da diğerinin ne kadar kötüleştiğini anlayacak kadar uzun değildi.

Birkaç kelimelik bir sohbet.

'Nasıl hissediyorsun Hee?'

'Daha iyiyim Seong, teşekkür ederim.'

Ve Jay sonraki öğüne kadar yok.

Okula elbette gidiyordu ama arkadaşlarının karşısına özellikle çıkmıyordu. Eğer grupta onun nerede olduğuna dair bir şey sorulursa bahaneler uyduruyordu.

'Üzgünüm, şarjım bitmişti. Beni aradığınızı görmedim.'

'Ne? Bunca zaman zaten dışarıdaydım, beni görmediniz mi?'

'Kütüphanedeydim. Sen de mi oradaydın? Ah, sanırım aramızda kitaplık olduğu için birbirimizi görmedik.'

'Dersten erken çıktım. Hayır, gelmene gerek yok yanımda arkadaşım var!'

Ve şu birkaç günde uydurduğu daha nice bahaneler.

Onlara ne kadar kötü olduğunu, daha doğrusu aşkı yüzünden ne kadar güçsüzleştiğini göstermek istemiyordu. Onlara bunu anlatmak büyük bir riskti. Umutsuz ve çaresizce Jake'e olan aşkından ölürken hislerini açıklamak çok zordu.

Hislerini açıklarsa iki olasılık vardı.

1, Jake hislerini kabul edebilir ve Heeseung iyileşebilirdi.

2, Jake kabul etmez ve Heeseung bu sefer acısıyla beraber karnında açan çiçeklerin onu boğmasıyla ölür.

İkinci seçenek bu ihtimalleri her düşündüğü zaman daha gerçekçi geliyor ve bu düşünce bile onu daha fazla hasta ediyordu. Bir şey yapmalıydı. Sevdiği için ölmek her ne kadar romantik gelse de Heeseung bunu yapacak kadar yürekli değildi. Ölmek istemiyordu ama aşık olma duygusuna o kadar alışmıştı ki bir daha sevemeyecek olmak da onu en az ölüm kadar korkutuyordu.

Bu duyguya bağımlı olmuş gibiydi. Jake'i her düşündüğünde gözü doluyordu ama kalbindeki ağrının artmasından mı yoksa onun ne kadar mükemmel olduğunu düşünmenin onu duygulandırmasından dolayı mı bilmiyordu, yine de bu bir şekilde hoşuna gidiyordu.

Heeseung, sevmeyi seviyordu.

Biri için ağlamayı ve acı da olsa ona karışık duygular tattırmasını.

Ama o biri herhangi biri değildi, Jake'di. Jake Sim. En yakın arkadaşlarından biri. Bir meleğin yeryüzüne inmiş hali. Sesini yükseltmeye bile çekinen bir beyefendi. Her zaman kibarlığı ve naifliği ile öne çıkan o genç. Muhtemelen birçok kişinin ondan hoşlanmaktan kendini alıkoyamadığı arkadaşı.

Arkadaş. Arkadaşı.

Bu düşünceden sonra Heeseung bir kez daha ne kadar acınası ve aptal olduğunu hatırlamış ve çalışma masasından hızla kalkarak tuvalete gitmişti. Boğazı gittikçe daha da tahriş oluyor ve acıyordu. Bir süre sonra başının dönmeye başladığını da hissetmişti. Gittikçe daha kötü olduğunu kendisi de biliyordu ama Jake'i düşünmeyi bırakmadı. Alnını açık avucuna yasladı ve kanlı suda yüzen çiçek yapraklarına bakarken acı içinde güldü.

Jake Sim, beni öldürüyorsun.

Ciddi anlamda.

Ve ben senin için ölmekten zevk alıyorum.

ᴅɪᴇ ғᴏʀ ʏᴏᴜ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin