GİRİŞ

41 5 12
                                    

                                                                                           1.BÖLÜM

               Çok sıkılmıştım. Buraya taşındığımızdan beri yalnızlık peşimi bırakmamıştı. Bir köşede oturup eski dostlarımı düşünüyordum. Aysu ile gecelere kadar konuşmamı, Kardelenle kahkahalarla gülmeyi, Selami'ye ve Fırat'a "sus, kes, konuşma" gibi şeyler söyleyerek onlara uylamamı, Ela ile kitaplar hakkında konuşmamızı, Ahmetle durup durup sarılmamızı düşünüyordum. Onlar ailem gibi olmuştu ve onlarda ayrı kalmak beni yıpratıyordu. Onlar olmadan geçirdiğim 4.ayımdı yani yalnızlığımın 4.ayı. Yüz yüze olmasa da mesajlaşarak konuşuyorduk ama yüz yüze olmak gibisi olmuyordu.

           Yaklaşık 1 saat sonra can sıkıntısından patlayacak kadar olmuştum. Evde bi kaç eksik varmış, onları almak için markete gittim. Yol çok uzundu iyi ki. Yolda giderken hava almış olurdum iyi olurdu benim için. Hafif ve ılık rüzgarlı bir hava vardı. Yaklaşık 25 dakika sonra markete vardım. Çok karışık bir yerdi, labirentten farksızdı alacağım şeyi bulmak zor oldu ama buldum sonunda. Tam alacaktım ki rafların yanında bi kız belirdi. Kısa saçlı, gözlüklü, 1.60 boylarında tatlı bi kıza benziyordu. "Merhaba tanışalım mı? Ben Buket" dedi gülümseyerek ve elini uzatarak. Çok şaşırmıştım. Benimle neden tanışmak istiyordu ki? "Merhaba bende Oğuz" dedim tek düze kısık bir sesle.

            Az önce tanıştığım kız tekrar konuşmaya başladı. "Seni bizim apartmana taşınırken görmüştüm, yanına gelip tanışacaktım ama vaktim olmadı gelemedim. Aylardır seninle tanışmayı bekliyordum, nasip bugüneymiş" Buket bunları dedikten sonra neden benimle tanışma istediğini anlamıştım. Bana kadar düştüğüne göre onunda arkadaşı yoktu. 

            Kızla pek fazla samimi olmaya çekiyordum. Neden daha yeni tanıştığım biriyle samimi olayım ki? Kasada ödememi yaptıktan sonra ağır adımlarla eve dönüyordum. Aradan 20 saniye geçmeden yanımda Buket belirdi. "Beni niye beklemedin beraber giderdik, aynı apartmanda yaşıyoruz sonuçta" Bi an kıza mahcup olmuşum gibi hissettim. Sanki o bekle demiş de ben beklemeyip gitmişim gibi. "Kusura bakma benimle geleceğini düşünmüyordum" dedim. Bukette anlayışla karşıladı beni.

          Yolda giderken birbirimizi tanımak için sorular soruyorduk. "Nereden geldin?", "Niye geldin?", "Orada arkadaşların var mıydı?", gibi sorular. "Neden benimle konuşurken yüzüme bakmıyorsun" dedi yüksek bir sesle ve beni azarlarmışçasına. Bu soru aklımın her yerinde yankılanmaya başlamıştı. Ben insanların yüzüne bakarak konuşmaktan çekinirim ve bu huyumu nedense çoğu kişi fark etmemişti, Buket dışında. Yıllarca böyleydim ben insanların yüzüne bakarak konuşuyormuş gibi yapardım ama karşımdaki kişinin kulağına bakardım ve insanlarda onların gözüne baktığımı sanardı. Lakin Buketin kulağına bile bakamıyordum. Çünkü yeni tanışmıştık, çekiniyordum. Sadece yürüdüğüm yola bakıyordum. Ona nazikçe bu durumu açıklayamayacağımı söyledim ve beklemediğim bir yanıt aldım.

"Sen bilirsin, istersen söylemeyebilirsin ama ben her zaman seni dinlerim" dedi ve yüzünde minik bir gülümseme oluştu.

Buket gerçekten çok anlayışlı biriymiş. Bana saygı duydu he zaman arkamda olacağını söylediğinde şaşırmıştım. Gerçekten iyi bir arkadaş olabileceğimize inanıyordum. İnsanın halinden anlayan, sevecen, cana yakın bi tipmiş çok hoşuma gitti davranışları.

Hava bozmaya başlamıştı, hafif hafif yağmur çiseliyordu ve havayı güzel bir toprak kokusu sarıyordu. Islanmamak için hızlı yürüyorduk fakat yağmur şiddetini gittikçe arttırmıştı. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu ve bizde koşa koşa eve yetişmeye çalışıyorduk. Binaya varmıştık sonunda, ıslaktık ve üşüyorduk. Asansöre bindik ikimizde. Ben 5. katta o ise 7. katta inecekti. Tam 3. Kata gelmiştik ki asansörün ışıkları söndü ve hafif bi sallantı oldu asansörde. Buketle üç saniye boyunca tedirgince bakıştık. İkimizde aynı şeyi düşünüyorduk, Asansör de kalmıştık.

"Sesimizi duyan var mı!?"

"Kimse yok mu?"

"Yardım edin!"

Telefonumu aldım birini aramaya çalıştım ama çekmiyordu, son kez yardım çığlığı attım. Fakat sesimi kimse duymadı. Aradan yaklaşık beş dakika geçmişti, resmen donuyorduk hava çok soğuktu ve saçlarımız ıslaktı. Hırkamızı çıkarttık ikimizde ve saçlarımızı kurutmaya başladık. Böyle ıslak ıslak kalsaydık zatürre olacaktık. Bağırmaya devam ettik fakat binadakiler sesimizi duymuyordu. Artık boğazlarımız şişmişti ve yorulmuştuk. İkimizde olduğumuz yerde uyuya kalmıştık.

Yeni bir sallantıyla gözlerimizi açtık ikimizde. Bu sefer çok fazla sallanıyorduk, ikimizde çok korkmuştuk. Hemen yerden telefonumu aldım saate baktım ve saat 19.43 tü. Şaşkın bir şekilde Bukete baktım ve konuşmaya başladım

         "Neredeyse iki saat uyumuş" der demez Buketin yüzünde şaşkın bir ifade belirdi

         "Nasıl ya olmuş mu o kadar? Annemgil çok merek etmişti şimdi.

Benimde içimde çok büyük bir gerilim vardı. Yaklaşık iki sat geçmesine rağmen kimsenin gelmemesine, kimsenin bizi aramamasına çok şaşırmıştım. Belki de annem ve babam bizi arıyorlardır şuan. Aradan uzun bi zaman geçmişti ve gittikçe acıkmıştık. Ne yapacağız diye düşünürken marketten aldığımız abur cuburları yemeye karar verdik. Aldığımız şeyleri yerdeki hırkamızın üstüne koyarak çabucak yedik. Tekrar yardım çığlıkları atmaya başladık, fakat hala ses yoktu. Bazen hayatta bize karşı böyledir. Bir şeyler isteriz olması için çabalarız ama asla olmaz. Ümidimizi kesmiş yerde otururken merdivenlerden hızla koşan birinin sesi geliyordu. Oturduğum yerden hızlıca kalktım, hemen üstümü sirkeledim ve koşan kişiye seslenmeye başladım.

"Yardım edin! Sesimi duyan yok mu!?"

Bağırışlarıma Buket de eşlik etti.

"Kimse yok mu!? Biri bizi buradan çıkarsın!"

Merdivenlerdeki kişi sesimizi duymuştu sanırım. O da bize sesleniyordu. "Geldim gençler geldim!" Bizi bulan kişi orta yaşlı, kalın sesli biriydi. Birinin bizi bulmasına çok sevinmiştik. Hayat sürprizlerle doluymuş. Hayat, bizi kurtarması için o adamı yollamıştı resmen. Tam bunları derken adam konuşmaya başladı ama adamın sesinin nerden geldiğini kestiremiyorduk. Büyük ihtimalle iki katın arasında kalmışı asansör, bu yüzden ses duvardan geçerken zorluk çekiyordu.

"Gençler sakin olun çıkartacağız sizi"

Çıkartacağız derken tek olmadığını anladım. Yanında birileri daha vardı. Ve bu bizim içimize su dökmüştü. Buket ve ben mutluyduk ve bir yandan da gergindik. Çünkü ailelerimizin bizi arayıp bulamamaları sonucunda endişelendiklerini biliyorduk. Asansör kabininin içinde beklerken yaklaşık dört ya da beş kişinin kapıyı açmaya çalıştıklarını anlıyorduk. Buket ve ben masum masum oturmuş kapıyı açmalarını, ve evimize dönmeyi bekliyorduk. Bu bekleyiş sürerken ikimizden de çıt çıkmıyordu. İkimizde ilk defa özgürlüğü çok ama çok istiyorduk. Hayatımızda yaşadığımız en aksiyon dolu gün bu gün olabilirdi. Şahsen benim için böyleydi. Bunu merak ettim ve Buket' e de sordum.

"Yaşadığım en maceralı gün bu gün, senin de öyle mi?" dedim ve ben susmaya devam ettiğim sırada Buket sessizliğini kesip konuşmaya başladı.

"Evet, benimde öyle gerçekten."

Birinin benimle aynı durumda olması beni mutlu etmişti. 

Sonunda kapı açılmıştı. Kapı açılır açılmaz bide bakan dokuz çift göz gördük. İkisi benim annem ve babam, ikisi Buket'in anne ve babası, geri kalan beş kişide bizi kurtaran abilerdi. İçerideyken anne babamızın sesini ikimizde duymamıştık, sanırım onlar yeni gelmişti. Biz içeriden çıkartıldığımızda annelerimiz telaşla yanımıza geldiler.

"N' oldu siz böyle?"

"İyi misiniz? Bir yerinizde bir şey var mı?"

"Nasıl oldu bu? Ne zamandan beri buradasınız?"

"Çok merak ettik!"

Zaten bedensel ve ruhsal olarak çok yorgunduk ve annelerimizin bu sorularına cevap vermekte zorlanıyorduk. 

Uzak Ama YakınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin