4

1K 125 46
                                    

Kendimi sınıfa nasıl attığımı bilmiyordum. Sınıfın ortasında zil çalana kadar dikilmem sonunda birilerinin ilgisini çekmişti ve benim bu hallerime alışık olduklarından sorgusuz sualsiz yerime oturtmuşlardı. Jin geldiğinde ilk ders nerdeyse bitiyordu. Kendisi hobi olarak ilk derse son on dakikada girerdi. O geldiğinde bile aynıydım. Omuzlar dik, kafa yukarı doğru, gözler boşlukta ve eller yumruk halinde. İçimde başka biri varmış gibi bir havadaydım. Jin oturur oturmaz durumumu fark etmişti.

Bu halimi en son Chanyeol bir kızla gülüşürken gördüğümde görmüştü. Olayı anladığı için sıkkınlıkla nefesini bıraktı.

''Hocam Yuna'nın kafası kopmuş, tuvalete gidebilir miyiz?''

Hoca Jin'in bu salaklıklarına alıştığından cevap bile vermemişti. Beni kolumdan tuttuğu gibi dışarı sürüklemişti. Hala transtaydım ve çıkacak gibi de değildim. Dışarı çıktığımızda omuzlarıma bastırıp banka oturmamı sağladı.

''Chanyeol bir kızı falan mı götürüyor? Çok normal biliyorsun.''

Rahat tavrıyla konuştuktan bir beş dakika sonra kafamı ona çevirdim.

''Götürdüğü kız bensem normal olur mu?''

Söylediğim şeyin üzerine bir kahkaha atmış sonra susmuş ve bir kahkaha daha atmış ve tekrar susmuştu.

Dehşet dolu bir ifadeyle ''Sen ciddisin?'' diye sorduğunda kafamı salladım. Jin'in tiz çığlığı okulun bahçesindeki kuşların uçmasına neden olurken gözlerimi yumdum. Ona az önce elimi tuttuğunu, gömleğimi iliklediğini, başka erkeklere gülmememi söylediğini ve burnuma yine öpücük kondurduğunu anlatamazdım çünkü anlatırsam tekrar yaşamışım etkisine girecektim. Ama yine de anlatmak zorunda kaldığımdan anlattım. Ve yine etkisine girdim.

''Yok artık, yani inanamıyorum. Cidden yok artık!''

Kendi kendine mırıldanmaya başladığında zil çalmıştı. Benim de ondan bir farkım yoktu. Yüzümün büyük bir kısmını kaplayan saçlarım olmasa yüzümdeki ifadeden dolayı beni hastaneye yatırabilirlerdi. İkimiz de şekilden şekle girerken bakış açıma giren pembe ayakkabılarla yüzümün önündeki saçları geriye savurup kafamı kaldırdım.

''Naber Min Ah?''

Min Ah dün oturduğumuz şekilde sağıma oturdu. Solumda ise Jin vardı.

''Ben iyiyim de siz fena gözüküyorsunuz. Yakarışlarınız sınıfa kadar geldi.''

Eliyle okulu gösterirken gözlerimi sıkıca yumdum. Chanyeol umarım benim çığlığımı ayırt edemiyordur. Gözlerimi geri açıp Min Ah'a döndüm.

''Senin Taehyung bizim okulda mı?''

Senin Taehyung dememin üzerine gözlerinin içi parlamıştı. Kendi içinde yaşadığı mutluluğu atlattıktan sonra ''Tabii ki hayır, okumuyormuş.''diye cevapladı. Kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra Jin her zamanki alaycı ses tonuyla ''Adam olmaz ondan, başka aday bul.''dediğinde Min Ah mutlu ifadesinden sıyrılıp dikeldi.

''Senin benim sevgimle sorunun ne?''

Mantıklı sorusu karşısında ben de biraz düşünme gereği duymuştum. Jin'di bu tabii ki her şeye karşıydı! Sırf yüzündeki masum ifadeden kurtulmak ve kötü kız imajı çizmek için saçlarını sarıya boyamıştı. Ona göre kötü kız olmak için sarı saçlara sahip olmak gerekiyordu. Filmlerdeki o iyi kız görünümlü kötü kızlar hep sarı saçlıydı. Açıkçası saçlarının rengi, üzerine giydiği kıyafetleri az da olsa yumuşatmıştı. Üzerindeki kıyafetler benim tamamıyla zıttımdı. Kız siyah giymekten zevk alıyordu.

ErrorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin