11

889 88 89
                                    

Hayatta hiç beklemediğiniz bir anda hiç beklemediğiniz şeyler olurdu. Şu anda bana olduğu gibi. Böyle bir yerde Chanyeol'ün yanıma oturup elimi tutması bu hayatta beklediğim en son şeydi. Lobinin tam ortasına ufo düşse ve içinden çıkan uzaylılar beni alıp götürse daha az şaşırırdım. Gerçekten şaşkınlıktan ne tepki vereceğimi bilmez halde elimi tutan büyük eline bakıyordum.

Sonunda şaşkınlığımı bir nebze olsun atlattığımda kafamı hafifçe çevirip hemen dibimde olan bedenine bakmaya başladım. Bedenine bakma sebebim yüzüne bakamıyor olmamdan kaynaklanıyordu. Beynim aşırı adrenalinden dolayı durduğu için aptal gibi bakmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Chanyeol sanki kendime gelmemi bekliyormuş gibi sesini çıkarmıyordu. Elimi sıkıca tutmaktan başka hiçbir şey yapmadığı için minnettardım. Şayet konuşsaydı cevap veremeyecek kadar kopmuştum dünyadan. Bedenime Chanyeol'ün bedeni yapışık olmasaydı ve bu bir anda gerçekleşmiş olmasaydı daha iyi olabilirdim. Ah elimi tuttuğunu söylemiş miydim?

Gözlerimi kırpıştırıp kendimi biraz daha toparladıktan sonra beynim açılmıştı. Bir şeyler fark edebilecek kadar açılmıştı. Chanyeol'ü iki farklı tarzıyla tanıyordum.

Biri;

Hani şu okuldaki bahsettiğim kötü çocuk imajı varya, oydu.

Diğeri ise;

Sahnedeki o muhteşem performansı sergilerkenki haliydi.

İki tarzı da beni ölesiye etkilemişti. Hatta aralarında seçim bile yapamayabilirdim. Şimdi bunlara bambaşka bir üçüncüsü eklenmişti. Şu an tek bakabildiğim yer bedeni olduğu için tarzını fark edebilmiştim. Sanki üstündekiler 'ben pahalı bir parkanın pahalı kıyafetleriyim, merhaba.' diyor gibiydi.

Bordo rengi boğazlı bir kazak,

Gerçekten kalite akan jilet gibi bir kaşe,

Ve siyah kumaş pantolon...

Şuan istemsiz bir şekilde farklı görüyordum onu. Sanki daha önceki rahat ve havalı halinin yerini zengin ve disiplinli hali almıştı. Şahsen Gangnam'ın insanı değiştiren bir güneşi olduğuna nerdeyse emin olmak üzereydim ve tanrı aşkına... Chanyeol'ün burada ne işi olduğunu düşünmek yerine tarzını düşünüyordum. Beynim hala kendinde değil, değil mi?

''Neden telefonuna bakmıyorsun.''

Chanyeol bana yeteri kadar süre verdiğini düşündüğü için konuşmuştu. Sesini duyar duymaz tüm bedenim küçük bir titremeyle beynime uyarı göndermiş ve kendine gelmesini sağlamıştı. Şu an kafamı bıraksam Chanyeol'ün omzuna düşecekti. Chanyeol yanımdaydı ve elimi tutuyordu. Bir de soru bile sormuştu!

''Yuna.''

Sonunda taşlar yerine oturduğunda kafamı hafifçe kaldırıp beni izleyen gözleri izlemeye başladım. Burdaydı. Gerçekten hemen karşımdaydı.

Chanyeol hala aptal gibi baktığım için kafasını yakınlaştırıp daha da aptallaşmama neden oldu. Yüzüme 'içeride beyni var mı?' bakışlarıyla bakarken aptallığımdan sıyrılamama sövüyordum. Ne vardı da bu kadar mallaşmıştım? Altı üstü uzaylı istilası yerine Chanyeol yanıma gelmişti.

''Beni duyuyor musun?''

Artık sesi sabırsız çıkıyordu ve onu anlamam için nerdeyse dibime girmişti. Aptal şey, yakınlaşması daha çok mallaştırıyordu.

''Evet.''

İnanın neye evet dediğimden haberim yoktu. Şu anda Chanyeol'ün daha önce hiç böylesine özenli görmediğim saçlarına aşık olmakla meşguldüm... Gözlerimi dehşet uyandıran saçlarından çekip tekrar gözlerine çevirdim. Gözlerine odaklandıktan hemen sonra kafamı biraz geriye çekip kendime nefes alma alanı bıraktım.

ErrorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin