20 | "Eksilmeyen Park Ailesi"

1.7K 272 110
                                    

"Arama geldi," dedi Jungkook telefonu indirip Seokjin'e bakarak. SWAT eğitimi almıştı, hazırlıklı olmak istiyordu, hatta öğrendikleriyle daha çok insana yardım etmek istediği için merkeze tayin istemeyi bile düşünüyordu. Ama bir parçası bunun asla olmayacağına inanıyordu.

"Arama derken? Şey mi demek istiyorsun?"

"Üç nişancı, 5. caddedeki bankaya girmiş. Rehine almışlar. Teçhizatını al, gitmemiz lazım."

İstasyondan çıkarlarken adrenalin Jungkook'un damarlarında dolanıyordu. Kendini zihinsel olarak hazırlamaya başlamıştı bile, öğrendiği her şeyi kafasından geçiyordu. Arabanın kapısına geldiklerinde Seokjin'e baktı. "Senin düşünmen gereken bir ailen var. Eğer gelmek istemezsen..."

"Sakın o cümleyi bitirme. Şerefsizlerin hepsini haklayacağız. İşte o kadar."

"İşte o kadar." Jungkook arabaya binip ışıkları yaktı, şehir merkezine doğru yola koyuldu. Orada takımı bir araya getirip plan yapacaklardı.

Yol bir anda geçip gitti. SWAT teçhizatlarını kuşandılar; tüfekleri ellerinde, eğer uzlaşma çalışmaları sonuçsuz kalırsa yapılacaklara dair detaylı planları dinlediler. Beklemek sonsuza kadar sürüyordu sanki. Geçen her saniye, üzerlerindeki teçhizatla birlikte uzadıkça uzuyordu. Uzlaşma çabaları sonuçsuz kalınca aceleyle harekete geçmeleri gerekti, insanların hayatı tehlikedeydi. Üç nişancı, rehinelerden uzakta bir aradaydı. Ekip bundan başka bir şansları olup olmayacağını bilmiyordu. Dolayısıyla takım kaptanları işaret verdi.

Jungkook tüfeğinin kabzasını omzuna bastırıp etrafı tarayarak yürüdü. Bu onların ilk göreviydi ama buna rağmen herkesin hareketleri akıcıydı, sanki bunu daha önce defalarca yapmış gibi ilerliyorlardı.

Kulaklıklarından ateş açma emri geldi. Silah atışları duyuldu. Nişancılardan önce biri, ardından ikincisi vuruldu.

Arkalarından silah sesleri yükseldi. Belli ki üçüncü nişancı etraflarından dolanıp arkalarına geçmişti. Jungkook arkasını döndü. Bankanın içinin loşluğuna rağmen üçüncü adamı gördü, adam silahı Seokjin'e nişan almıştı. Zaman bir anda yavaşladı ama aynı zamanda çok da hızlı akıyor gibiydi.

Jimin'in görüntüsü gözlerinin önünde belirdi. Sunyeon ile Chungae'yi düşündü.

Ardından ortağının üzerine atladı.

Kurşun sırtına denk geldi, bu aynı anda binlerce yumruğun omuriliğine inmesi gibiydi. Yuvarlandı, tabancasını çekip adamı üç kere göğsünden vurdu. Uğursuz, uğuldayan bir sessizlik odanın içini doldurdu.

Aldığı her nefes canını acıtıyordu, ne kadar nefes alsa da sanki yeterince oksijen alamıyordu. Soğuk ter damlaları alnında belirdi. Doğrulmayı denedi ama başaramadı. Seojin'in bağırdığını duyabiliyordu ama kelimeleri çıkaramıyordu. Gözleri kaydı ve karanlık onu teslim alırken en azından Jimin'in ailesinden birini daha kaybetmediğini düşündü.

                                     ***

Lanet olası radyo istasyonlarının bir tanesi bile Jimin'e rehine olayıyla ilgili ihtiyaç duyduğu bilgileri vermiyordu. Babası hep hız yapmaması için nutuklar çekerdi, Jimin de normalde hep hız sınırları içinde kalırdı. Ama şimdi oraya sürerken arabası diğerlerinin yanından geçip gitti, aracı yapabileceği hız limitine kadar zorladı. Cesaret edebildiği kadar hızlı sürüyordu.

Annesini aramak istedi ama bunun sadece onun anksiyetesini tetikleyeceğini biliyordu. Aynı şey Sunyeon için de geçerliydi. Bu çok riskliydi, özellikle de hamileliği böyle giderken. Bu yüzden sürmeye devam etti, kendi panik ataklarıyla savaşıyordu. Kapılarında iki polis memurunun belirdiği o günü düşünmeden duramıyordu. Annesi dizlerinin üzerine düşmüş, durmaksızın hayır diye bağırmaya başlamıştı. Seokjin onun yanına gittiğinde olanları öğrenmiş, ardından Jimin'in yanına gelmiş, iki elini de tutup babalarının öldüğünü söylemişti.

Resisting To Hero • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin