(2) Uğursuz Geçmiş

146 8 0
                                    

Turgut arabadan öfkeyle indi, bu adam her zaman öfkeli mi? Kapımı açıp beni dışarı çıkarmadan hemen önce abimlere buranın konumunu attım. Umarım kardeşlerinin bir süredir olmadığının farkına varıp beni bunların elinden almaya gelirler! Turgut kapıyı hızla açara kolumdan tutarak beni dışarı çıkardı. Atlas beni sağlam eliyle tutup omzuna atınca sinirden güldüm.

"Atlas, biliyorsun benim de ayaklarım var öyle değil mi? Yürüyebilirim!" Gülerek eve doğru yürümeye devam etti. " Elzem sen yürümüyor, koşuyorsun! Çok hızlısın. Seni yakalamamız zaten çok zor oldu. Rahat dur artık." Göz devirdim o görmese bile. Sırf Atlas'a zorluk olsun diye sırtına yumruk attım. "Elzem hiç rahat durmaz mısın?" Beni kaçırdılar ve benden rahat durmamı bekliyor olamazlar değil mi?

Eve girdiğimizde Atlas beni indirdi fakat Turgut kolumu tutuyordu. Hançerimi verip işi bitirmek varken neden işleri zorlaştırıyor ki bunlar? Beni ne diye evlerine getirdiler? Dinçer ve Han arasında bitmek bilmeyen bu savaşın sebebi neydi bilmiyorum ama onları öldürmeme engel olan prensiplerim için kendime lanetler okuyordum. İşleri çabucak bitirerek güçlü olan güçsüz aileyi yok edip her şeyin son bulmasını sağlayabilirdik fakat prensipler önemli.

Ortalıkta kimseler gözükmüyordu, kardeşleri neredeydi bunların? "Atlas söylesene küçük kardeşleriniz nerede?" Sorduğum soru Turgut'u kızdırmış olacak ki kolumu daha da sıktı. Zaten her ota boka kızıyor. "Okuldalar Elzem." dedi bunalmış bir halde Atlas. Aşağıya doğru iniyorduk, bodrum kata doğru, bodruma indiğimizde Hanların işkence odası ile karşılaştım. Demek ki aldıkları esirleri burada tutup işkence çektirerek öldürüyorlar. Bana işkence edip ne yapacaklardı? Gerçekten tek istediğim hançer!

"Bir şey merak ediyorum, getirdiğiniz mahkûmları öldürüyor musunuz?" Turgut sıkılmış halde soludu, beni sandalyeye oturtup bağladı. Buna pek oturtma denirse, adam bildiğin fırlatıp attı beni! Kaçacak değilim ya, beni esir aldılar sonuçta değil mi? İkisi de iyi biliyordu istesem beni o arabaya bile sokamazlardı. Hastaneye gittikleri zaman kaçmadığıma dua etsinler.

"Çok konuşuyorsun Elis." Göz devirip etrafa göz gezdirdim. Bizde olan eşyalardan pek bir fark olduğu söylenemez, tek fark şu ki; o da malların kalitesi. Tabii bu malları sağlam bir işçiden alıyorlarsa bilemem ama bıçak ve diğer aletler kaliteli olarak gözükmüyor. Bunların bıçakları böyleyse hançerleri rezalet durumdadır. Kaliteli olduklarını düşünüyordum.

Turgut keskin bir bıçakla yanıma geldiğinde gözü bileğimdeydi, demek ki kardeşine yaptığımın aynısını bana yapacaktı. İntikam mı demeliyim buna? Kardeşini umursamazken iyiydi. Turgut bana o kadar çok Baran abimi hatırlatıyor ki acaba kardeş miyiz diye düşünmeden edemiyorum.

Atlas köşede dikilmiş bize bakıyordu. Ben buraya boşuna gelmedim beni ne için kaçırdılar bilmiyorum ama işkence etmeyeceklerse boşa gelmiş olurum. "Ne o Atlas Bey izlemeye mi geldiniz?" diye sorduğumda göz devirip yanımıza geldi. Eline bir hançer alıp abisini bekledi. Hançere gözüm takıldı, Turgut'un eline aldığı bıçaktan daha kaliteli görünüyordu. Atlas ile göz göze gelince sırıttım.

Asıl düşmanım sensin oğlum haberin yok!

"Zayıf olduğunu sana söylemişler miydi Atlas, eğer söylemediler ise söyleyeyim: ÇOK ZAYIFSIN!" Ona bağırdığımda sinirle elini masaya vurdu, pekâlâ bu bir şey değildi fakat sarılı olan bileğini tekrar incitmek istiyor olmalı ki, çünkü vurduğu elinin bileği sarılı bu aptalın! Kendime olacaklardan çok onun sarılı olan bileğini incitmesine takıldığım için kendime kızdım.

İntikam Ateşi (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin