2.BÖLÜM: UMUDUN IŞIĞI

35 4 4
                                    


Bölüm müziği: Taylor swift- Cardigan

Ve hayat yine mutsuz ve umutsuzdu. Her birimize düşüyordu karanlık. Artık aydınlığı unutmaya başlamıştık. Uğraşıyorduk, çabalıyorduk yetmiyor muydu? Canımız daha çok yanıyor, kalbimiz daha çok kırılıyordu.

Hakediyor muyduk? Biz, hayatın bize yaşattıklarını hakediyor muyduk? Evet. İnsanoğlu her zaman hata yapar, yaparız. Kırarız, dökeriz, parçalarız. Sonra bir özrün ardına sığınırız.

En önemlisi, yaptığımız hiç bir hatadan ders çıkarmayız. Hatanın bizde olduğunu da kabul etmeyiz. Ve sonra hayattan mucize bekleriz. Biz insanoğluyuz işte. Hatamızı göremeyecek kadar körüz, birinin hatasını da iyi görürüz. Sonuç olarak hayatı suçlayacak kadar nankörüz...

~21 yıl sonra~

Koltuğa kitabımı bıraktım. Saate baktığımda, epey geç olduğunu farkettim. Nerede kalmışlardı ki? Tam arayacak iken kapı açıldı ve sert bir şekilde kapandı. "Anne!" Ateş'in bağırması ile irkildim.

Kapıya koştum. Ateş burnundan soluyordu resmen. "Anne! Neden yaptın bana bunu? Neden onca yıl bana babamı anlatmadın, neden!?" Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. "Oğlum ben-" sözümü keserek, "sen ne anne sen ne! Ya insan oğlundan saklar mı böyle bir gerçeği? Nasıl vicdanın rahat etti anne nasıl... Ben yıllardır babamın bizi terk ettiğini düşündüm.

Sen bana hiç anlatmadın. Sorduğum zaman hep geçiştirdin. Ben senin yüzünden yıllarca babamdan nefret ettim! Neden biliyormusun? Seni terk ettiğini, bizi terk ettiğini düşündüm. Çok yazık bana ne aptalmışım ben." Sinirlerime hakim olamadım ve Ateş'e tokat attım. "Kendine gel, karşında annen var senin!" Ateş yanağını tutarak, "artık benim bir annem yok!"

Kapıyı açtı, daha dur demeye fırsatım olmadan kapıyı yüzüme çarptı. Gözlerimden yaşlar firar ederken, kendimden bir kez daha nefret ettim. Haklıydı, sonuna kadar haklıydı. Ve ben ona haketmediği bir şey yaptım. Onu sakinleştirmek yerine daha çok kızdırdım. Oturma odasına koştum ve koltuğun üzerinde duran telefonumu aldım.

Hızlıca Merih'i aradım. "Efendim güzel bayan?" Sinirli bir ses tonuyla, "sen ne yaptın Merih!" Bir müddet sessiz kaldı. "Ben doğru olanı yaptım Liya. O çocuğun babasına karşı nefret dolmaması gerekti." Boşta kalan elimi başıma götürdüm. "Sana mı düştü Merih! Ben annesi olarak ona söylemedim. Ya sen nasıl söylersin benden izinsiz!? O benim evladım neyi söyleyip söylemeyeceğime ben

karar veririm. Sen tek başına nasıl karar verirsin! Hangi vasıfla?!" Karşıdan iç çekme sesi geldi. "Özür dilerim Liya. Ateş'i babasına düşman olmasına izin vermediğim için özür dilerim. Onun babası olamadığım için özür dilerim." Tam konuşacakken, telefon yüzüme kapandı. Tekrar aradığımda ise ulaşılamıyordu.

Ne yapmıştım ben? Yıllarca bize sahip çıkan adamın duygularını kırmıştım. Ne bir anne olabilidim ne iyi bir eş ne de arkadaş. Ben hiç bir şey olamamıştım...

~21 yıl önce~

Artık babamı bulmak çok kolaydı. Sadık Yılmaz'ı...

Merih arabaya geldiğinde, elimde duran kitaba baktı. "Kürk mantolu Madonna çok iyi seçim." Merih yüz ifademi görünce, gülümsemesi yüzünden silindi. "Liya bir şey mi oldu?" Ona doğru döndüm. "Merih hatırlıyor musun sana Rıza'nın gerçek babam olmadığını söylemiştim." Merih elini direksiyonun üzerine koyarak, "evet?" Gülümsemem yavaş yavaş yüzüme yayıldı. "Merih, gerçek babam ünlü yazar Sadık Yılmaz'mış"

 BAŞLANGIÇ 2: SONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin