Bölüm müziği: Valse"Ben, acılarımla yaşamayı öğrendim."
Suskunluk en büyük çaresizlikmiş derler. Benim suskunluğum, kelimelerim oldu. Kimseyle konuşamadığım, bazen kendimin bile anlamadığı şeyleri anlayandı suskunluğum. Her kötülüklte daha da büyüyen, bana çıkış yolu olan o suskunluğum.Bir gün insan, acıları ile başbaşa kalır derlermiş. Bende suskunluğumla kaldım başbaşa. Gözlerim uzaklara dalarken, yanağımdan tane tane süzülen yaşlar topladı, kalbimde kırılan her bir parçayı. Etrafıma baktım. Ben ve duygularımdan bakşa kalmamıştı kimse.
Bazen olmaz dediğin ne varsa olur, gitmez dediğin kim varsa gidermiş. Kendimle konuşmaya zaman bulduğum an farkettim bunu. Kendi hayatımda kalıcı olan tek kişi, yine benmişim.
İnsanlar aslında hep giderler. En iyi bildiği şeyin ustasıdırlar. Acılarla yaşamayı, acı bir şekilde öğretirler sana. Arkalarından bakakalırsın. Ne yapacağını veya ne düşüneceğini bilemezsin. Doğru olduğuna emin olduğun herşeyin, yalan olduğunu öğrenmek gibidir bu his.
Seni uçurumun kenarına getirir. Ve kararı sana bırakır. Ve sen bağıra bağıra, susmak zorunda kalırsın.
~25 yıl önce~
"Tamam kızım geçti, geçti. Bak yanında annen." Liya bu sıralar çok huzursuzdu. Bu beni de huzursuz ediyor ve üzüyordu. Kapının çalınmasıyla irkildim. Kucağımda Liya ile kapıya açtım. "Bak Liya baba gel-" durdum.Yıllardır aradığım gözlere diktim gözlerimi. Bakmak istemiyordum hayır. Ben artık bakmamalıydım ona. Tüm cesaretimi toplayarak kapıyı kapatmaya yeltendim.
"Şule lütfen. Sadece kısa bir süre, azıcık hatırım varsa." Liya iyice huzursuzlanmıştı. Bir yandan onu sallarken, diğer yandan hafızama her milimini kazıdığım o adama bakıyordum. "Onu bir kez alabilir miyim kucağıma?" Sorusuna epey şaşırdım. Fakat bebeğimi istemsizce ona doğru yönelttim.
Liya, onun kucağına gelir gelmez sakinleşti ve omzuna başını koydu. Kızım babasını istiyordu, gerçek babasını. "Sadık, neden geldin?" Gözlerini tekrar buluşturdu gözlerimle. Başta cevap vermedi. Sessizlik uzamaya başlamıştı. Sabırsızca cevabını bekliyordum. "Kızımız gözlerinin rengini senden almış. Ruhunun sıcaklığını da hissediyorum. Tıpkı sana benziyor ruhum."
Gözlerim doluyordu. Hayır, şimdi olmaz. Yanıma yaklaştı, bir adım geri attım. 'İstemiyorum, gelme yanıma. Tekrar yaşatma bana bu acıları. Tekrar gideceksin fakat hatırımdan gitmeyecek o koku."
Beni dinlemedi. Hızlıca kendine çekti, hiç gitmeyecekmiş gibi sarıldı bana. Kollarım boynuna dolandı. İçime çektim tüm kokuyu, özlemi ve onu. Ne kadar çok seviyordum! Tekrar yeryüzüne çıkan masum duygularımı, tutamıyordum içimde. Kendime saklamak istiyordum yalnızca. Ben yalnız onunla mutlu oluyordum, onu seviyordum.
Yavaşça geri çekildi. Kızımız tatlı tatlı gülüyordu. Babasına dönerek, "baba!" Sadık, çoşkuyla ilk bana ardından kızına baktı. "Benim güzel kızım baba mı dedi? Baban sana canını bile verir." Kızım gülerek baba demeye devam ederken, gözlerim dolu dolu bu manzarayı seyrediyordum. Ne kadar güzel bir aile olurduk. Gözlerimiz tekrar denk geldiğinde, gülümsedim.
"Şule!" Duymak isteyeceğim son sese doğru döndüm. Rıza'nın sinirli bakışları beni çoktan bulmuştu.
Engel olamadığın pek çok şey olur bu hayatta. Kaybettim sanarsın. Her şeyin biteceğini düşünütsün. Ama hayatın planları çok farklıdır. Senden bir çiçeği koparır. Sen o çiçeğe üzülürken, gözyaşlarınla çiçek bahçesi oluşturmuştur bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞLANGIÇ 2: SON
FanfictionKitap tasarımı: @siyah_yazar Deniz'i bulma umuduyla yanıp tutuşan Liya, Rıza'yı öldürme suçundan polisleri peşine takar. Merih'in ona olan büyük aşkı ile savaşırken, bir yandan da polisleri oyalamak ve delilleri yok etmek zorundadır. Bir bebeğini dü...