Beomgyu,,Rahatça uyurken tahmin edin hangi şempazenin sesiyle uyandım.
Evet, doğru bildiniz!
Yeonjun.
"Gyuu! Kalk hadi kahvaltı vakti." Ya lütfen salın beni. Lütfen, bak yalvarıyorum. Gözlerim hala kapalıyken cevap vermeye çalıştım. "5 dakika daha nolur." Yeonjun'un iç çekip başımın altındaki yastığı çekmesiyle kafam boşluğa düşmüştü. "Yaaishhh! Salsana ya!" Kollarımdan tutup bedenimi zorla kaldıran ellerin sahibi şuan çok sinirimi bozuyordu. "Ya lütfen ama!" Gözlerimi ovuştururken devam ettim. "Yeonjun.. uyumak istiyorum."
"Kalk filler geliyo" Filler mi?
Filler ne alakaydı be.
Bu çocuk cidden mutant.
Gözlerimi zoraki açtığımda karşımda duran beden saçma salak sıtırıp üzerime bakıyordu. Ne vardı sanki diye düşünürken.. boom!
Dün aşırı yorgunluktan odama çıktığım gibi kendimi yatağa atmıştım. Yeonjun'un ceketini çıkarmayı unutmuştum. Daha ne kadar rezil olacağım ben bu çocuğa?
"Unutmuşum."
"Beğendiysen senin olsun." Aynen bayıldım kanka. Öldüm bittim hatta. Çeyizime koycam. "çöpe atacağım poşete yazık." Yeonjun göz devirip dolabımdan bir kaç kıyafet fırlatmıştı üzerime. "Giyin de yemeğe inelim." Aç köpek. Yetişmemiş salatalık. Köpek Yeonjun. "Ulan Bırçi!" Yeonjun hayatı sorgulayan bakışlar atıyordu. "Bırçi m-?"
"Güzelim uykumu karnını doyurmak için mi uyandırdın!? Seni salıncağa bindirir 360 derece açıyla sallarım çamurlu patates!" Çocuk side eye bakışı atıp arkasını döndü. "senin de aç aç uyumanı istememiştim." Şimdide iyilik meleği oldu.
"Sonon do oc oc oyomono ostomomostom." Gülüp arkasını dönük beklerken giyinmeye çalışıyorum. "Sakın dönme ha."
"Napıyım senin tırpan vücudunu."
"Hayatında hiç böyle vücut görmemişsindir oğlum sen."
"Bakim-" Yeonjun bu tarafa dönerken ceketini yüzüne fırlatmamla geri önüne dönmüştü. Yemim ediyorum sapık bu çocuk.
Lan ben kıyafet değiştirirken odadan niye çıkarmadım ya. Aklıma niye hep sonradan geliyor.
Öf.
...
Aşağı indiğimizde ilk günde oturduğumuz yerlere geçmiştik. Annem gülümseyerek bize doğru bakıyordu. "İyi anlaştığınızı görmek beni mutlu ediyor." Ya tabii. Ne demezsin anne. "Oğlunuz oldukça sevimli birisi. Anlaşması kolay."
Ya bu Yeonjun.
Bu Yeonjun neden böyle.
Niye böyle sakat at.
Benim yanımda mağara adamlarına dönüşürken annemlerin yanında mütevazı birine dönüşüyor. Dürrük. İki yüzlü şerro. Bi de yakışıklı ya, en çok o yakışıklılığa acıyorum. "Rahat ediyorsun değil mi Yeonjun oğlum." Baba oğlum ne Allah aşkına. Keşke yer yarılsa da içine girsem. Utançtan masayı yicektim şimdi. "Rahat Ediyorum efendim. Siz dert etmeyin." Babam tebessümle yemeğe devam etmişti.
Herkes Soobin gelene kadar sessizce yemek yiyordu.
"Bir şey mi oldu Soobin?" Soobin babamın sağ koluydu, dibinden ayrılmazdı. "Ah şey, Genç efendinin kılıç dersi hocası işi için bir süreliğine ülkeden ayrılmak durumda kalmış. Bir kaç hafta dersleri boş geçecek." Babam başıyla onay verdiğinde Yeonjun kaşlarını merakla kaldırıp Soobin'e dönmüştü. "Aslında o bir hafta dersi ben verebilirim. Bu derslerle oldukça yakınımdır. Nede olsa şövalyeyim. Bu eğitimlerin en üst seviyesini aldım. Tabi siz isterseniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baş belası / Yeongyu
RomancePrens Beomgyu tek vâristir. Çoğu zaman ölümle burun buruna olmasının yanı sıra bir o kadar da şanssızdır. Kral, oğlunun bu durumundan memnun değildir. Bu yüzden oğlunu koruması için bir şövalye tutma kararı almıştır. O şövalye ise Yeonjun'dur. #yeon...