12.Bölüm: Her şeyini kaybeden kadın

496 43 4
                                    

Clara yavaşça gözlerini araladığında odasında olduğunu fark etti, büyük ihtimalle Tony onu rahat uyuması için buraya taşımıştı. Ağrıyan başını ovarak yataktan kalktı.
"Günaydın." Clara koltuktan gelen tanınmadık sesle oraya baktı.
Kırmızı pelerinli, garip giyimli bir adam kitap okuyordu. Clara elini belindeki hançere götürdü. Adam gülümseyerek kitaptan başını kaldırdı.
"Sakin ol, sana zarar vermeye gelmedim. Sadece bir haber verip gideceğim." Clara bir elini hançerden çekmeden konuştu.
"Ne haberi?" Adam ona oturması için yatağı işaret etti. Clara hiçbir şey demeden yatağa oturdu.
"Seni dinliyorum, sofra bezi giyen adam." Adam kaşlarını çattı.
"Adım Doktor Stephen Strange."
"Clara Elizabeth Bloss. Kısaca Blackstrom." Stephen başını salladı.
"Söyleyeceğim şeyden sonra umarım üstüme saldırmazsın."
"Duruma bağlı." Stepen stresle çenesini kaşıdı ve ayağı kalktı.
"Evrenin maalesef ki istilaya uğradığı için yok oldu."
Clara sanki o an dünyada ki tüm sesler yok olmuş gibi hissediyordu, sevdikleri yok olmuştu, kardeşi girmişti. Lanet olsun ki onu koruyamamıştı. Tüm dünya başına yıkılmış gibi hissediyordu.
Bacakları onu taşıyamıyordu, yere düştü. Stephen hiç tepki vermeden kadını izliyordu. Clara ellerini kalbine götürdü. Bu bir kâbus olmalıydı. Clara nefes alamadığını hissediyordu, gözleri doluyordu.
Pekerin Stephen'ı dürttü ve masada ki sürahiyi işaret etti.
Stephen hızla masada ki sürahiden yan tarafta ki bardağa su doldurdu ve hızla Clara'nın karşısında diz çöktü. Sırtında ki pelerini çıkararak onun sırtına örttü.
Pelerin genç kadının sırtına kondu ve onu sıkıca sardı.
Stephen elinde ki bardağı ağlamaktan nefes alamayan kadına uzattı.
"Derin nefes almaya çalış, hadi." Clara bardağa bakarak başını şiddetle iki yana salladı. Hiçbir şey istemiyordu, onun şu anda tek isteği kardeşiydi. Clara bir anda yüksek bir çığlık attı.
Bu öyle bir çığlıktı ki sanki tüm dünya yerinden oynamış gibiydi.
Stephen bile Clara'ya o an çok acımıştı. Sırf genç kadının bu çığlığını duymamak için elinden gelse evrenini geri getirmeyi bile deniyebilirdi. O sırada odanın kapısı sertçe açıldı.
"Elizabeth!" Diye bağırarak odaya girdi Tony, fazla endişeli görünüyordu.
Yerde ağlamaktan nefes alamayan kadını gördüğünde endişesi iki katına çıkmıştı.
Hızlıca genç kadının yanına koştu ve onun karşısında diz çöktü.
"Clara bana bak, sakin ol güzelim." Clara hiç cevap vermeden hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu.
Her şeyini kaybetmişti, tüm varlığını...kardeşini.
Pelerin, genç kadının omuzlarından uçarak Stephen'ın sırtına kondu. Tony Pelerinin gitmesi ile Clara'ya sıkıca sarıldı ve genç kadının başını göğsüne yasladı.
"Ağlama tamam, her ne olduysa geçti. Ben buradayım." Diye fısıldadı onu rahatlatmak için ama asla etkisi olmamıştı.
Clara hâlâ hıçkırarak ağlıyordu. Şu anda ona iyi gelecek kimse yoktu...
Wanda gözleriyle Stephen'a kapıyı işaret etti. Stephen hiçbir şey demeden dışarı çıktığında Wanda'da son kez Clara'ya baktı ve Stephen'ın peşinden gitti.
Öfkeyle ona baktığında Stephen kaşlarını çattı.
"Ona ne dedin?" Diye öfkeyle sordu Wanda. Stephen derin bir nefes aldı bu haberi direkt verdiği için kendini biraz fazla vicdansız hissediyordu şu an.
Clara haline fazlasıyla üzülmüştü.
"Evreni istilaya uğradığı için yok oldu." Wanda şaşkınla eliyle ağzını kapattı.
Clara'nın buna dayanması fazla zor olacaktı. Tüm vârlığını kaybetmişti, artık yalnızdı ya da öyle sanıyordu.
"P-peki kardeşi?" Stephen stresle çenesini kaşıdı.
"O da öldü." Wanda gözlerinin dolmasına engel olamadı, Clara artık her şeyini kaybeden bir kadındı.
İkisi de tek kelime etmeden tekrat odaya girdiklerin de Clara hâlâ ağlıyordu, hiç sakinleşmemişti.
Natasha yanına duran Bruce'un kulağına fısıldadı.
"Bruce, skinleştirici." Bruce onu başıyla onaylayıp oadadan ayrıldı.
Tony, Clara'nın ağlamasını nasıl durduracağını düşünüyordu, eğer boraz daha böyle ağlamaya devam ederse kesinlikle yorgunluktan hasta olacaktı.
Tony onu bu kadar ağlatan şeyin ne olduğunu merak ediyordu ama şu anda önceliği kolları arasında ağlayan kadını rahatlatmaktı.
Onu rahatlatmak için saçını öptü.
"Ağlama artık." Diye fısıldadı. Clara başını iki yana sallayarak Tony'i reddetti.
O sırada odaya elinde sakinleştiriciyle Bruce girdi. Yavaşça Clara'nın yanına ilerlediğinde Tony Clara'yı daha sıkı kavradı.
Bruce Clara'nın kolunu nazikçe tuttuğunda Clara ağlamaktan kızaran gözlerini endişeyle Tony'e çevirdi.
"Tony istemiyorum, lütfen." Tony bir elini onun yüzüne koydu ve baş parmağıyla nazikçe yanağını okşadı.
"Buradayım güzelim." Diyerek gülümsedi Tony. Clara endişeli gözlerini bu sefer Bruce'a çevirdi.
Uyumak istemiyordu, kesinlikle bunu yapmayacaktı.
"Bruce, yapma." Bruce bakışlarını genç kadının dolu gözlerine çevirdi.
"Üzgünüm, iyiliğin için." Bruce sakinleştiriciyi Clara'nın koluna yaklaştırdığında genç kadın sertçe kolunu çekti. Tony'i sertçe ittirdiğinde Tony onu daha sıkı kavradı, Clara artık neredeyse hareket edemiyordu. İstese Tony'den kolayca kurtulabilirdi ama o kadar yorgundu ki bunu yapacak gücü yoktu.
Tony onun Kaçmamasını sağlamak için kolları tek eliyle kavradı ve sıkıca tuttu.
"Clara yapma böyle. Dinlenmen lazım, yanındayım bebeğim söz veriyorum." Clara Tony'nin gözlerinden bakışlarını onu izleyen ekibe çevirdi ve herkesin üstünde tek tek gözlerini gezdirdi.
Sonunda gözleri hüzünle onu izleyen Stephen Strange'de takılı kaldı. Gözlerinde ki bakış Clara'yı anladığını gösteriyordu. Sanki o da kardeşini kaybetmiş gibiydi ya da Clara öyle sanıyordu. Clara bakışlarını tekrar Tony'e çevirdiğinde Tony onun alnına bir öpücük kondurdu.
"İstemiyorum..." diye tekrar fısıldadı. Ağlamaktan sesi o kadar kısılmıştı ki Tony onun ne dediğini zor anlamıştı.
"Bruce, hadi." Dedi Natasha, Clara'nın acı çekmesine dayanamıyordu. Clara başını eğdi ve tuttuğu gözyaşlarını bıraktı.
Tony onun başını kavradı ve göğsüne, reaktörün biraz soluna bastırdı.
"Buradayım..." diye son kez fısıldadı Tony Clara'nın kulağına. Clara gözlerini sıkıca yumdu. Bruce, sakinleştiriciyi yavaşça vurduğunda Tony, Clara'nın saçlarına uzun bir öpücük bıraktı. Onu ağlatan şeyin ne olduğunu bir an önce öğrenmek istiyordu.
Clara'nın gözleri yavaş yavaş kapanırken Tony genç kadını kollarına aldı ve ayağı kalktı.
Kollarının arasında uyuyan kadına baktı.
Canını acıtmamaya özen göstererek onu yatağa yatırdı.
Öfkeli bakışlarını Stephen'a çevirdi ve öfkeyle ona doğru ilerledi. Clint onu kollarından tutarak durdurdu.
"Sakin ol Tony." Tony bakışlarını Strange'den ayırmadan konuştu.
"Ona ne dedin pislik büyücü!" Strange, Tony'nin bu hareketine göz devirdi ve her şeyi başından anlattı.
Anlatmayı bitirdiğinde kimseden ses yoktu. Tony başını yatakta halsiz bir şekilde yatan kadına çevirmiş, dolu gözlerle onu izliyordu. Natasha'nın gözlerinde ki yaşlar yanaklarından süzüldüğünde Steve bir elini onun omzuna koydu ve onu kendine çekti.
Kızıl saçlı ajan başını onun göğsüne gömdü ve sessizce ağlamaya başladı. Kimseden ses yoktu, herkes Clara2nın şimdi ne yapacağını düşünüyordu.

"Hiç mi çözüm yok?" Diye sordu Pietro. Stephen başını iki yana salladığında Pİetro2nun birazcık olan umudu da o a yok olmuştu. Tony yavaş adımlarla yatağa ilerledi ve yatakta yatan kadının baş ucuna oturdu. Çözüm basitti Tony artık bu kadını asla bırakmazdı. Onun mavi gözlerinden asla vazgeçmezdi, gözlerini sıkıca yumdu ve o an içinden bir yemin etti. Tony Stark arık her şeyini kaybeden bu kadının her şeyi olacaktı.

Different Universe/Tony StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin